1978 yılında sosyalist bir zihniyetle kurulan ya da kurdurulan PKK terör örgütü ve türevlerinin defterinin dürüleceği zaman gittikçe yaklaşıyor. İlk kez 1984 yılında silahlı eylem yapan PKK terör örgütü birçok ocakların sönmesine; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de birçok kaynağının heba olmasına neden oldu. PKK ve türevleri bir terör örgütüdür. Avrupa ülkelerinin çoğu, ABD, Kanada ve Avustralya gibi birçok ülke PKK’yı terör örgütleri listesine almış bulunmakta buna rağmen emperyalist güçler çıkarları uğruna ülkemize karşı terör örgütünü kullandılar hala da kullanmaya devam etmekteler.
PKK terör örgütü, Marksist-Leninist ve etnik temelli bir ideoloji ile kurulmuş ancak kuruluş felsefesinde ki sosyalizm anlayışı ile etnik ayrılıkçılık görüşleri birbiriyle çelişmekte. PKK terör örgütü, eylemlerinde sivil, asker, polis, kadın, çocuk ayrımı gözetmedi. İnsanlar arasında korku ve tedhiş duyguları yarattı. Terör örgütü, haraç, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi faaliyetlerde de bulundu. Çocukları zorla kaçırdı, silahaltına aldı, bu anlamda da suç dosyası oldukça çok kabarık.
Terör örgütü, örgütlü suç eylemlerinde de bulundu, bu yolla terör eylemleri için kendisine finansman destek sağladı. Terör örgütünün bu yönde ki faaliyetleri bağımsız uluslararası raporlara da yansıdı. PKK terör örgütü, başta ülkemizin doğu ve güneydoğusunda olmak üzere turizm endüstrisi, ekonomik altyapı, eğitim kurumları, sağlık tesisleri, kamu teşebbüsleri ile özel girişimleri bile hedef aldı. Bunların dışında pusu ve suikastlar düzenledi, terör örgütüyle işbirliği yapmayan sivilleri infaz etti. Adam kaçırma ve şehir merkezlerinde intihar bombacılarını kullanarak, birçok terör saldırıları gerçekleştirdi.
Ülkemiz insanın canına, malına, maneviyatına sayısızca acımasız bir şekilde terör eylemi gerçekleştiren terör örgütünün mevtası kaldırılacak gibi görünüyor. Bu ülkemiz insanını mutlu edecektir ancak çok stratejik düşünmek ve çok uyanık olmak gerekiyor. Bu süreç bir satranç oyunu gibi rakibin birkaç hamle sonrasından öteye daha ileri hamleleri görmek ve ona göre tedbir almak gerek.
İnsanımızın rüyasını süsleyen terörsüz Türkiye özlemi bir an evvel hayat bulmalı, bu konu hakkında TBMM’ inde bir komisyonun kurulmasına karar verildi ancak tam konsensüs yok. Terörsüz Türkiye için çalışacak komisyona siyasi partilerin bazıları komisyon üyelerini açıklarken bazıları da kurulacak komisyonda görev almayacaklarını beyan ettiler. Bir Türk vatandaşı olarak bu komisyonda her kesimden insanların görev almasının uygun olacağını düşünmekteyim. Bu komisyona karşı çıkan kesimin de komisyona üye vermesi isabetli olur çünkü içeri de nelerin olduğunu sağlıklı bir şekilde o zaman ancak öğrenebiliriz.
Terörsüz Türkiye özlemini içimizde hissederken, kurulacak komisyonun ana felsefesine itirazımın olduğunu da ifade etmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile ilgili Türk, Kürt ve Arap etnik unsurları sürekli olarak ön plana çıkarılmakta. Ülkemizin kurtuluş ve kuruluşunda görev alan diğer etnik unsurlar göz ardı edilmekte. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş unsurları içinde Arap etnik unsurlarının görev almadıklarını aksine Türk Milletini yıkmak parçalamak ve yıkmak için çalıştıklarını düşünüyorum. Ortadoğu’da yaşanan bunca olumsuzlukların baş müsebbibi Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışı olduğunu söylemek yanlış bir yargı olmayacaktır. Osmanlı İmparatorluğunu yıkmak isteyen unsurların başında emperyalist güçlerin maşası olan Arap Milliyetçiliği adına çalışan Arap çeteleri ve Arap Aşiretleri bulunmaktaydı. Ülkemizin kuruluşunda Türk halkını bölmek, parçalamak yutmak için çaba sarf eden bir etnik grubu ülkemizin asli unsuru olarak saymak doğru bir yaklaşım olmayacaktır diye düşünüyorum.
Terörsüz Türkiye vizyonuyla çıkılan yolda etnik ayrımcılıktan medet ummak yerine, sorunların çözümünü Türk vatandaşlığı temelinde ele almak daha akılcı bir yöntem olacaktır. Vatan ve millet sevgisiyle yoğrulan ve yoğrulacak her eylem terör illetinden ülkemizi kurtaracak, ülkemizin daha demokratik ve daha refah bir toplum içinde yaşamasına vesile olacaktır. Adaletin barışın, demokrasinin ve müreffeh bir Türkiye’nin hayat bulması dileklerimle.
ÖZER YILMAZ