Ömer Lütfi Barkan bu defteri incelemiş ve buradan derlediği bilgileri bir yayında göstermiştir.12 Hudâvendigâr Livası Tahrir Defterleri-I adlı bu çalışmanın 119. sayfasında verdiği bu bilgiler çok önem arz ediyor.

Buradaki şu cümledeki kelimeler; “Karye-i Kulaca ki Savcı oğlu Süleyman Beğ’ün mülküdür, şimdi kızı Hadice Hatun mülkiyet üzere tasarruf ider, deyu kayd olunmuş, der defter-i köhne” bize çok açıklayıcı bilgiler sunmaktadır.

Köhne defterden yani iki önceki tahririn defterinden aldığı bilgiye göre; Kulaca köyünün sahibi Savcı oğlu Süleyman Bey adlı birisidir. Süleyman Bey’den ölünce miras yolu ile kızı Hatice Hatun’a mülk olarak geçmiştir.

Süleyman Bey burayı babasından miras yoluyla mı mülk edinmiştir yoksa başkasından satın alma yoluyla mı mülk edinmiştir? Bu konuda açıklayıcı bilgi yoktur.

Eğer miras yoluyla mülk edinmiş ise Savcı kimdir? Süleyman Bey’in babası olan Savcı, Ertuğrul Gazi’nin oğlu ve Osman Gazi’nin de kardeşi olan ve Savcı lakabıyla bilinen Saru Yatı olabilir mi? Çünkü bu Savcı, Kulaca’nın

fethi sıralarında bölgedeki savaşlara çokça katılmış ve İnegöl tekfuru ile savaşırken oğlu Bay Hoca’yı şehit vermiştir. Kendisi de Kulaca Kalesi’nin fethinin intikamını almaya gelen Bizanslı tekfurların askerlerince şehit edilmiştir. (H. 685/ M. 1286)

Kabri de Söğüt’te Ertuğrul Gâzi Türbesi’nin yanındadır. Burada sıkıntı oluşturan bir durum da ortaya çıkıyor. Savcı oğlu Süleyman tabiri, bize 1286 yılında hayatını kaybetmiş bir Savcı’yı anlatıyor.

Köhne defterde yani 1487 de sağ görünen Süleyman’ın 1286 da vefat eden babası olmaz. Arada iki yüz yıllık bir zaman dilimi var. Ancak tahrir defterlerinde oğlu veya babası tabirlerinin çoğu zaman nesil-nesli-neslinden kelimelerine karşılık olarak kullanıldığı bilinmektedir.

Bu halde Süleyman’ın babası durumundaki Savcı’nın, Ertuğrul’un oğlu ve de Osman’ın kardeşi olan Savcı ile aynı kişi olabilme ihtimali vardır. Çünkü Savcı lakabıyla tanınan Saru Yatı, kuruluş öncesinde bile bölgedeki birçok faaliyette aktif olarak rol almış görünmektedir.

Bu başarılı faaliyetleri ve şahadeti karşılığında Savcı’nın çocuklarına veya torunlarına Kulaca’nın temlik edilmiş olması yani mülk olarak verilmiş olması gayet mümkündür. Ancak yine de kesin olarak ifade edebilmek için daha fazla dayanak bilgisine ihtiyaç bulunmaktadır.

1285 te gerçekleşen fetihten itibaren1487 yılına kadar Osmanlı kayıtlarında, köy ve insanları ile ilgili hiç bilgi verilmez. Kale dışında olan günümüzdeki yeni yerleşim birimi, 1487 de ki kayıtlarda bir köy statüsünü almış görünmektedir. Demek ki 1487 den hayli zaman önce köy yeni yerinde kurulmuştur.

Bu durum bizi “belki de fetihten sonra kale içinde hiç yerleşim olmadan dışarıda köy yeni yerinde kurulmuş olmalıdır” şeklinde bir tahmine yöneltmektedir.

Savcı oğlu Süleyman Bey’in mülküdür ifadesinin geçiyor olmasına bakarak, ne zaman mülk haline getirildi sorusu akla gelmektedir. Yukarıda değindiğimiz gibi fetih yıllarının ardından Savcı lakabıyla bilinen Saru Yatı’ya mülk olarak verilmiş ve neslinden Süleyman 1487 de mülk olarak tasarruf etmekte olabilir.

Belki çok sonraları Süleyman Bey adında birisi burayı bir usulle mülk edinmiş olabilir. Bu iki ihtimal önümüzde durmakta ise de tahminimiz fethin ardından Savcı Bey’e temlik edilmiş olması yönündedir.15 Süleyman Bey daha sonra vefat etmiş ve mülkiyet kızı Hatice Hatun’a geçmiştir. O da 1530 yılından evvel köyü vakfetmiştir. 1530 yılında artık burası 23 ailenin oturduğu bir vakıf köyüdür. (DEVAM EDECEK)

Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM

Uluslararası İnegöl Tarihi ve Kültürü Sempozyumu-1