Merhaba İnegöl'ün güzel insanları!
İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.

Tarih her zaman yüksek sesle yazılmaz. Bazen bir höyüğün katmanlarında, bazen bataklıklar arasında kalmış bir ovada, bazen de bir tahrir defterinin satır aralarında saklanır hakikat. Bu yazıda sizi İnegöl’ün Bizans dönemindeki köklü geçmişine, sessizce yükselmiş höyüklerine, imparatorluk ihtişamına ve dinî kırılmalara tanıklık etmeye davet ediyorum.

Roma’nın ardından Bizans’ın hâkimiyetine giren İnegöl, o dönemki ismiyle Modra, Antik Çağ’daki sakin görünümünü Bizans döneminde de büyük ölçüde korudu. Roma döneminde başlayan höyük yapılanmaları bu dönemde de aralıksız sürdürülmüştür. İnegöl ve Akhisar höyükleri, Troya ve Mizya gibi antik merkezlerin etkisiyle oluşmuş, bu alanlara her yıl yeniden toprak eklenerek katman katman yükseltilmiştir. Sebep basit ama anlamlıydı: Üzerlerine yığılan toprak zamanla çöküyor, yapıların güçlendirilmesi gerekiyordu.

İnegöl Ovası’nın coğrafi yapısı da dönemin şehir mimarisini etkileyen önemli bir unsurdu. Uludağ ve Domaniç Dağları’ndan inen akarsular, İnegöl Ovası’nda birikiyor ve yaz hariç kalan üç mevsimde ovayı göl ve bataklığa dönüştürüyordu. Bu durum, İnegöl Höyüğü çevresinde savunma amaçlı bir kale yapılmasını gereksiz kılmıştır. Buna karşılık, Akhisar ve Kolca Hisar gibi bölgeler, İpek Yolu’nun Bursa ayağı üzerinde bulunmaları nedeniyle kalelerle tahkim edilmişti. Edincik/Kizikos’tan başlayıp Mudanya, Gemlik ve Bursa’dan geçerek İnegöl’e ulaşan bu kadim kervan yolu, Ahî Dağı’nı aşarak İç Anadolu’ya bağlanmaktaydı.

Bizans döneminde en belirgin dönüşüm, kuşkusuz Hristiyanlığın resmî din olarak benimsenmesiydi. Bu kapsamda en önemli adımlardan biri, İmparator Büyük Konstantinus tarafından 325 yılında İznik’te toplanan Birinci Konsil oldu. Tam 220-250 kadar metropolitin katıldığı bu konsilde, imparator Tanrısal yetkilerle iktidarını pekiştirdi. Konsil boyunca farklı görüşleri savunan Mısır-İskenderiye Metropoliti Arius ve 17 arkadaşı aforoz edildi. Aforoz edilenler arasında yalnızca Nikomedya metropoliti Eosebios değil, İnegöl/Modra doğumlu Aziz Thomas da vardı.

İnegöl’ün bu ruhani tarihine dair ipuçları Osmanlı’nın tahrir defterlerinde açıkça görülmektedir. Şehitler Köyü’nün eski adı Toma/Doma, Lipetoma, Mesariye, Tomaliç/Domaniç ve Tavlı/Tomalı gibi köy adları, bu tarihî şahsiyetin izlerini taşır. Her biri Aziz Thomas’ın etkisini ve bölgedeki Hristiyan geleneğin ne kadar güçlü olduğunu yansıtır niteliktedir.

Bizans İmparatoru Justinianus döneminde ise Bursa ve çevresinde kaplıca turizmi dikkat çeker hâle geldi. İmparatoriçe Theodora, dört bin kişilik maiyetiyle Bursa’ya gelerek “Pythia” adı verilen Çekirge Kaplıcaları’nda dinlendi. Burada kendisi için Ada Palas’ın olduğu alana görkemli bir saray yaptırıldı. Halka açık hamamlar ve soğuksu şebekesiyle donatılan bölge, tam anlamıyla bir sağlık ve dinlenme merkezi hâline geldi.

Muhtemelen aynı dönemde İnegöl’deki Oylat Kaplıcası da açık hamam olarak kullanılmaya başlandı. Theodora’nın gelişi sadece saraylar ve hamamlarla sınırlı kalmadı. Onunla birlikte gelen Monofizit (Vahdet-i Vücutçu) keşişler, Uludağ’a (Mysya Olimposu) yerleşerek burada manastır ve kiliseler kurdular. Bu nedenle, hem Osmanlı tahrir defterlerinde hem de Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi'nde Uludağ için “Keşiş Dağı” ve “Cebel-i Ruhban” adları kullanılmıştır.

İnegöl’ün Bizans dönemi tarihi, ilk bakışta sessiz bir dönem gibi görünse de; derinlemesine bakıldığında dinî dönüşümler, stratejik ticaret yolları, mimari tercihler ve doğal koşullarla şekillenen bir şehirleşme anlayışıyla örülmüş zengin bir miras sunar. Aziz Thomas’tan Theodora’ya, Pythia’dan Modra’ya kadar bu coğrafyanın taşıdığı yük sadece tarihî değil, aynı zamanda kültürel ve ruhsaldır.

Tarih kitaplarının değil, toprak katmanlarının yazdığı bu hikâyeyi okudukça İnegöl’ü bir yerleşim alanı olarak değil; bir yaşayan tarih olarak görmek mümkün olur. Ve her höyük, her bataklık, her eski köy adı bize şunu fısıldar: "Ben buradaydım. Bir zamanlar burası, dünyanın merkezlerinden biriydi."

Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!