Hükümet kadın annenin odasında televizyon izlemeler ve haberler hakkında yorum yapmalar, ilerleyen zamanda sert siyasi tartışmalar, roman boyunca kendini gösteriyor.
Bu gençlerin evlilikleri de ayrı bir macera. Anne günlerce gelin adayı kızları arıyor. İyi yetişmiş, ahlaklı, edepli, ay parçası güzelliğindeki kızları gelin olarak aynı günde eve alıyor.
İki ayrı düğün olmasın diye aynı günde evlenen iki kardeş... Kız isteme merasiminde eğer olumlu bir sonuç alınmışsa evin içinde kadınlar tarafından zılgıt çalınıyor, dışarıda erkekler kutlama yapıyor.
Liseli yıllarda iken üniversiteye giden, hem eniştesi hem de amcaoğlu olan İbrahim'in muazzam İslami çalışmaları mücadelesi Yahya Sinvar’ın (kitapta adı yer yer Ahmed diye geçiyor) gözü önünde gerçekleşiyor. İbrahim'e hayran, İbrahim’e meftun.
İbrahim kaynanasına yani yengesine karşı sakin tedbirli ama dışarıda koskoca bir direniş örgütünü koordine eden bir adam. Şeyh Yasin camii sohbetleri ile başlıyorlar çalışmalara.
Önce “eğitim ve hazırlık” dönemi diyorlar, uzun bir dönem zikren ve fikren yetişiyorlar. Daha sonra harekete geçtiklerinde geri adım atmadan sürekli mücadele ateşiyle yanıyorlar.
Tabii yazarımız, bütün olayların şahidi değil. Olması da mümkün değil zaten. Fakat her şeyi gören hakim bir bakış açısıyla yazması, kendisine anlatılan olaylara şahit olmuş gibi bir bir kaleme alması romanın (roman dediğime bakmayın zaten hayatın ta kendisi) gerçekliğini artıran bir unsur.
Duygusal konulara geldiğinde kaleminin estetik tarafını okuyucuya göstermesi Gazze Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduğunun apaçık göstergesi.
Aile bağlarının kuvvetliliğini gördüğümüz her olayda kalabalık aileye yardım etmek için çalışma fikri oldukça yaygın. İlk bölümler daha bireysel daha sıradan bir Filistin kampı anlatıları.
Fakat ilerleyen sayfalarda kendini patlatan direnişçiler, yerleşimcilere ve askerlere kök söktüren mücahitler... Oslo anlaşması ile İsrail'in Müslümanlar arasına soktuğu fitne.
Filistin Yönetimi denilen ve Filistin Kurtuluş Örgütünün, diğer cihat yapan İslami gruplara karşı baskı kurması hem de kendisini tek otorite kabul ederek.
İsrail'de yapılan seçimler, değişen başkanlar ama değişmeyen zulüm, işkence, sokağa çıkma yasakları ve rastgele öldürülen insanlar...
Zindanda gözetim altındayken başında çuval, yüzün duvara dönük, ayakta bekleme zorunluluğu var. “Oturmak için çok ağır bedel ödedim” diyen yazar yapılan zulümleri de tek tek hatırlatıyor. Hele hele işbirlikçiler konusu oldukça can sıkıcı. İşgal askerleri hapishaneye aldıkları esirlere ilk önce işbirliği yapmayı teklif ediyorlar.
Yani kendilerine saldıran direnişçilerin yerlerini ispiyonlamasını istiyorlar. Ve direniş örgütlerinin de bazen “şu işbirlikçi” deyip öldürdüğü insanlar. Buna bir kural getirmek gerektiğini düşünen yetkililer...
AHMET TAŞTAN