Hz. Nuh AS döneminde insanlar 900- 1000 yıl yaşarmış.
Rivayet edilir ki; bir kadın, 500 yaşında hayatının baharında, muradını tamamlamamış, hayata doyamamış, gencecik yaşında ölen oğlu için ağlıyor.
Kadın “oğlum torununun, torununu onun da torununu daha yeni gördü. Ah oğlum vah oğlum, gün yüzünü görmedin. Dünyaya doyamadın” diyerek feryat figan içinde ağıt yakıyor. Sürekli ağlıyor.
Bunu gören Hz. Nuh a.s kadının yanına gelerek onu teselli eder. Ve derki; bizden sonra bir ümmet gelecek, ömürleri 70-80 yıl olacak.
Bunun üzerine kadın, şaşkın bir şekilde bu kadar az bir ömür için acaba bu insanlar ev- konut yapacaklar mı diye sorar.
Hz. Nuh as. Evet der. Hem de çok büyük, sağlam, yüksek, şaşaalı evler yapacaklar.
Kadın ağzı açık bir şekilde cevap verir. "Heyhat heyhat! ben onların aklına şaşarım. Vallahi ben olsam bu kadar azıcık bir ömür için dört çubuk diker, üstüne de bir örtü bağlarım. Ve alnımı secdeden asla kaldırmam”. Demiş
Türkiye'de ölüm yaşı ortalaması 74 civarındadır. Ben 46 yaşındayım. Bugün de ölebilirim. 74 yaşında da ölebilirim. Bunun ortalamasını aldığımda matematiksel olarak 14 yıllık bir ömrüm kaldı. Bunun üçte biri uyku ile geçecek. Hep sağlıklı yaşasam geriye 9- 10 yıllık bir ömrüm kaldı.
Daha Ticaret yapacağım. Şirket kuracağım, emekli olacağım, çocuğumu evlendireceğim. Dünya turuna çıkacağım. Mutlu ve huzurlu bir yaşlılık dönemi geçirmek için birikim yapacağım. Kira getirilerim olması için çalışacağım. Oğlumun, eşimin mutlu bir hayat yaşaması için onlara mal mülk bırakmam gerekiyor. Hacca gideceğim. Daha çok ibadet edeceğim…
46 yıl nede çabuk geçti. Ben doğduğum gün, ölüm anım için başlayan geri sayımın sonuna yaklaşmışım.
Sizce de hayat çok kısa değil mi
Bilmem ki
Bir 74 yıl daha yeter mi acaba bilemedim.
Kararımı verdim bana bir 74 yıl daha lazım. Ama nasıl olacak ki ...
İlk başta 74 yıl çok uzun bir ömür gibi geldi. Ama bitti bitiyor.
Acaba 500 yıl yaşamak nasıl bir duygu.
Muhtemelen arabalarımı, dairelerimi, evimi, dükkanlarımı ve birikimlerimi her şeyimi satacağım.
Ve o para ile ömrümü uzatacağım.
Ama yapamam ki. Çünkü bunlara sahip olmak için de ömrümü harcadım.
Acaba ömrümüze bir yıl daha eklemek için kaç milyon dolar lazım. Sahiden bunun borsası var mı?
Yok arkadaş
Ölüm bana hiç yakışmıyor. Ölüm hep başkasına yakışıyor.
Hastalık, dert, keder. Acılar, kazalar, belalar bana hiç yakışmıyor. Hep başkasına yakışıyor. Sahiden ölümü kendine yakıştıran var mı?
Uykularımı kaçıran sorular peş peşe geliyor.
Acaba ben nasıl bir hayat yaşadım.
Sanki ölümsüz bir hayat yaşayacakmışım gibi edindiklerim. Ve uğrunda hayatımı bitirdiğim dairelerim, dükkanlarım, diplomam, kariyerim, mallarım, mülklerim. Makamlarım….
Ve bir ömür geçti.
Eğer hayvanlar öleceklerini bilseydi, onları kestiğimizde bir kilo dahi etleri olmazdı. Sözünü duydunuz mu?
Okullar tatile girdi. Ve öğrenciler 1 yıllık karnelerini aldılar.
Acaba 46 yıllık karnem nasıldır?
Sahiden şu ölüm olmasaydı. Olmaz mıydı
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam, sanki ben değilim.
Her gün duyduğum salalar
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Ben kaçıncı sıradayım. Bugün mü yarın mı
Programım arasında henüz ölüm yok.
Sahiden plan ve programlarına ölümü koyan var mı?
Oğlum, eşim, ailem ne olacak.
Ey sevenlerim!
Beni kaç gün daha hatırlarsınız.
Resmim ne kadar süre ile duvarlarda asılı kalacak?
Ölüm herkesin başında.
Nerde, nasıl ve kaç yaşında?
Ve hayatın lezzetlerini gideren bir sala….
Telefonlara düşen son bir mesaj
Cenaze…..
ilhan tatlı vefat etmiştir.
Ve hoca son soruyu sorar
Musallada yatan ilhan kardeşimizi nasıl bilirdiniz.
KAYNAK: GENÇ GAZETE