Gecelerin en kıymetlisini bağrında saklayan Ramazan ayını geride bıraktık. Rabbim affolunmuş olarak bayrama kavuşturmuştur  inşallah cümle Müslümanları...

Gecesi ile, gündüzü ile, hayır ve sevap rahmetleriyle ruhumuzu arındırarak yerini bayram sevincine bırakan oruç ayı, güzelliklerle uğurlandığını umuyorum.

Klasik geçen Ramazan bayramlarımız; bayram namazı ile başlar... Ahiret yurduna önden göçenler, ebedi makamlarında ziyaret edilir ve onlar için Fatihalar okunur...

Sonra evlerde anne babaların, çoluk çocuğun bayramı kutlanır. Varsa büyükler ziyaret edilir, eller öpülür... Harçlıklar uzatılır, kapı önlerinde grup halinde “bayramınız mübarek olsun” diyen bülbül sesli çocuklara... Şekerlenir ve güzel temenniler ile komşularla bayramlaşılır.

Bayram, klasik (rutin) davranışlar bütünü olmasına rağmen neşe ve sevinçle gönülleri birbirine yaklaştıran nadir zamanlardır.

Bu bayram, Şubat ayından bu yana gönlümüze hüzün savuran bir zamana dönüştü. Nasıl ki milletimizin başına gelen felaket, bizi huzursuz ettiğinde yardıma koştuk da bir nebze rahatladık. Şimdi de bayramın ilk günü, onlarla yani kıyameti yaşayanlarla, konteyner kentlerde veya geçici konutlarda ya da çadırlarda yaşayanlarla İnsan Vakfı’nın vesilesiyle hazırlanmış olduğu bayramlık ikramları ev ev, kapı kapı takdim ettik.

O bölgeye gidip oradakileri görebilmenin istekleriyle yanıyordu gönlüm. Bu yolculuğu bir vesile kılarak revan çıktık bayramın ilk günü akşamüstü. Oniki Şubat merkez ilçesinde yerleştirmiş olan İnsan Vakfı’nın aşevinde hazırlıklar tamamlanıp bayram hediyelikleri araçlarla Malatya’ya, Adıyaman’a, Hatay’a, İslâhiye’ye, Nurdağı’na... Daha birçok yere ulaşıldı. Biri uzatırken, diğeri alırken bayram sevincini yüreklerinde hissettiler. İkram edilen çaylar, pastalar ve gönülleri saran muhabbet ve hatıralarda memnuniyet verici hisler bıraktı.  Dernek yönetimden iki fedakar arkadaşımla çıktığım bu seferde yeni dostlar edinerek, kardeşlerimizin muazzam bir gayret eşliğinde çalıştığına şahitlik ettik.

Depremzedelerin, rRablerine olan tevekkülü ve teslimiyeti, devletlerine olan güveni, yapılan yardımlara nankörlük etmeyişleri bizi duygulandırdı.

Çalışan her insanın başına gelebilecek olumsuz haller sonucu, farklı tavırları, hoşgörü ve sabırla karşılayıp  takılmadan “niyet hayır, akıbet hayır prensibi ile.

İslahiye yolunda Sayın cumhurbaşkanının açacağı konutları gördüm. Fakat hizmet aşkıyla koşan, seçim kampanyasını sanki “hizmet açılışları”na dönüştüren ve milleti topyekûn harekete geçiren başkanımıza da bol bol dualar ettik.

Anadolu’yu avucunun içi gibi bilen ve  bazen doğuda, bazen batıda, kuzeyde, güneyde her türlü açılışta bizzat bulunmaya çalışan böyle bir insanın ülkemize ve insanlığa büyük bir kazanç olduğu ne zaman hakiki manasıyla anlaşılacaktır.

TCG Anadolu Gemisi’ni ziyaret etmek, Kahramanmaraş ziyareti boyunca aklımızdan bir an çıkmadı. Ziyaret etmek için uzun kuyruklar bekleyen ve sonrasında ise içlerinde hissettikleri gururu ben de dolusundan  yaşamak isterdim. Millet kendisine ait olanı yaptığında nasıl sevinirse öylece gurur duyuyorum.  Görmeyen körlerin, duymayan sağırların gafletinden uzak durmak gerek.

Bu memleket bizim, bu devlet bizim, bu insanlar bizim... Hep birlikte bir bütün olarak kıymeti bilinmez ise korkarım ki elden gide, hafazanAllah. (Allah muhafaza etsin)