Ahmet Taştan yazdı

Bir insan topluluğunun millet olabilmesi için bazı ortak özelliklerin olması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Bir kaynakta şöyle yazar: “Aynı toprak parçası üstünde yaşayan insanların millet olması için ilk şart, ortak bir geçmişe, kader birliğine, ortak bir gelecek hedefine sahip olmaktır. Bu, en tutarlı ve geçerli görüştür. Milliyet bağı böylece maddi olmaktan çok manevi bir ilişkidir.”

Dolayısıyla bu topraklarda yaşayan ve aynı dili konuştuğumuz insanların değişik konularda farklı  düşünceye sahip olduğu bir hakikattir. Lakin niçin farklı düşünüyor? Aynı topraktan rızkını temin eden, aynı göğün altında bir ömür süren insanlar, niçin taban tabana zıt fikir ve eylemlerle karşı birbirine tavır alıyor?  Biz beyaz derken onlar niye kara diyorlar?

Bu konuları düşündükçe “acaba biz aynı millet değil miyiz” düşüncesi aklımı kemiriyor. Derimizin rengi, konuştuğumuz dil aynı olduğu halde neden anlaşamıyoruz? Hep bir muhalefet zihniyeti hep bir “yaptırmazuk” “ettirmezük” kafası...

Siyasetüstü dediğimiz konularda bile, birlik ve beraberliği sağlayamıyoruz. Bir otomobil yapıyoruz, herkesin sevinmesi gerektiğini düşünüyorken, bir bakıyorsunuz uydurulan onca yalanın etrafında toplumun bir kısmı kümeleniyor.

Bir seri uçak yapıyorsunuz... Bin bir çeşit kusur üretilip itibarsızlaştırmaya çalışılıyor.  Yine aynı kesim buna çanak tutuyor, sağda solda dillendiriyor. Şaşkınlıktan küçük dilinizi yutacak hale kalıyorsunuz. uyduruluyor.

Türkiye’nin uzayla ilgilenen devletler arasına girecek bir adım atıyor ve uzaya bir astronot gönderiyorsunuz. Vayyy siz misiniz bunu yapan? “Bilmem kaç milyon liralık uzay gezintisi vb.” cümlelerle ti’ye alıyorlar ve sizin uzaya gönderdiğiniz adamı yerin yedi kat altına yolluyorlar. Neredeyse  astronota “gitmez olaydım ya!” dedirtecek karalama kampanyaları...

Yapılan her şeyi küçük görüp eksik arayan bir zihniyet ile karşı karşıya kalınca hayretle “Hoop bir dakika biz sizinle aynı milletten miyiz?” diyesiniz geliyor. Bunca gelişme çabalarına burun kıvıran bir zihniyet, atalarımızın kanla suladığı bu mübarek topraklarda, bin yıldır İslam’ın  sancaktarlığını yapan necip milletin evlatları olamaz, diyesiniz geliyor.

Tarih kitaplarının tozlu yapraklarında yazdığına göre bir vakitler, din değiştirip Müslüman görünen ama asıl dinlerini terk etmeyen Sebetay Sevînin yönlendirdiği ve Dönme diye bilinen azınlıklar da  yaşıyor. Bir de akıl almaz biçimde “bu devleti biz kurduk” demeye getirerek sahiplik taslıyorlar.

Ülkemizin ekonomisini uzunca bir zaman yönettiklerini bildiğimiz bu insanların memnun olmadığı siyasi yönetime her zaman muhalefet ettiklerini de biliyoruz. Siyasi çekişmeler üzerinden toplumdaki derin ayrışmayı tetikliyorlar. Milli bir  sevince ortak olamazsak “Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklal” fikri tehlikeye düşer, diye endişeleniyorum. 

Bu ülkede toplumu ikiye bölen demokratik şartlar bir tarafa iktidar, diğerine muhalefet imkanı verince en iyi en güzel gelişmeler bile fitne kazanına dönüşüyor. Böyle  muhalefet olmaz olsun demeyelim yine de.