“Ameller ancak niyetlere göre değer kazanır. Herkes, niyet ettiği şeyin karşılığını alacaktır.” Hz. Muhammed (SAV)
İlâhi âlemde nicedir varız meçhuldür ama elimizdeki takvimler 2025’in son ayına adım attı. Kış yüzünü geç de olsa göstermeye başladı ancak böylesi bir zamanda üşüyen sadece bedenlerimiz değildi. Hem de epeydir üşüyen, en derinimizdeydi.
Bir pazar yeri misâli indiğimiz bu gezegende ruhumuzu, yüreğimizi darmadağın etmeye azmeden ne keskin rüzgârlar esmekteydi.
Bu gezegen asırlar boyu ne çetin sınav sahnesiydi. Bizdendir diye bildiğimiz insanoğlu meğer ne kadar da bin bir çeşitti.
Bin bir çeşidin içinden selâm olsun, yaradılanı yaradandan ötürü sevebilene! Selâm olsun, karıncaya basmamak için yolunu değiştirebilene, yaradılmışlara bakıp da tefekkür edebilene, sükûnetle bu diyardan geçebilene… Ve selâm olsun, bu gezegeni gerçek iyinin, gerçek güzelin kurtaracağına inanabilene…
Ne insanlar geçti masivadan. Kimi yeşil yaprak iken soldu kimi sonbaharında… Takvimlere baktığında hep daha vardı sanki vedaya. Burası işlerin yarım kaldığı yerdir.
Adına “Dünya” dediğimiz bu yer, tıpkı zayıf bedenlerimiz gibi fani bir gezegendir. Ne çıkar bahtımıza içimizde her kire yer bulup yaradılanı hakir göreceksek? Ne umup ne buluruz fani hasadımızla övüneceksek?
Hiç kimse buraya yiyip içip çoğalmak, vurup kafayı yatmak için gelmedi, biliyorum. Âlem içinde nokta gibiyiz de o noktada âlemiz, görüyorum.
Mademki yaradanın nefesidir nefesimiz, mademki elbet bir gün topraktır bedenimiz ve mademki bir bedenden çok daha ötesiyiz; öyleyse neden kötüye meylederiz? Bir yarış olacaksa daha iyiyi, daha güzeli, yürek ısıtanı, ruhu doyuranı ortaya koyabilmek için olmalı. İşte tüm bunların özü de insanın içindeki niyette gizli.
Bu yarışı kazanabilmek için niyeti iyi bilmek gerekli. Niyette olan iyilik, sahibini şefkatli bir kol gibi sarıp sarmalar. Ömründe de sonrasında da elinden tutar, iyi olana doğru yürütür. Niyette olmayan iyilik ise içi boş bir kabuktan öte geçemez.
Bugün yapılır, yarın savrulur da mahşerde kendine yer seçemez. Herkese yalan söyleyebiliriz belki ancak kendimize söyleyemeyiz. Yaratıcıya ise hiç yalan söyleyemeyiz.
Bize şah damarımızdan daha yakın olan yaratıcı, bizim açıkça görünen amellerimizi bildiği gibi içimizde sakladığımız niyetlerimizi de pekâlâ bilmektedir. Velhasılkelâm gösteriş için yapılan iyilik değil içten gelerek yapılan iyilik –iyi niyetler- iki cihânda da makbuldür.
Gelin, ellerimizi vicdanlarımıza koyalım da –yalan söyleyemediğimiz- kendimize şunu söyleyelim:
Bundan yüz yıl öncesini dünya gözüyle görmedim, muhtemelen yüz yıl sonrasını da dünya gözüyle göremeyeceğim.
Ancak şu an elimin altında hâlâ atmakta olan bir kalp var ve hiçbir şey için geç değil. Bugünden itibaren yaratıcının bana emanet ettiği canlılar ve her şey için güzel niyetlerde bulunacak ve her fırsatta eyleme dökeceğim. Niyetimi sahih ve temiz, merhametimi diri tutacağım.
BEDRİYE KIRDAR