Liderlik insanlık tarihi kadar eskiye dayanıyor. İster ilkel bir kabile isterse dev bir teknoloji şirketi olsun tüm organizasyonlar liderlere ihtiyaç duyar. Dünyadan izole toplumlarda liderlik görevi “kabile liderlerine” devredilirken iş dünyasında şirketler “CEO’lara” emanet ediliyor. Liderlerinde hatalarının olması kaçınılmaz bir durumdur. Önemli olan ise bu hataları telafi edebilmek ve bu hatalardan ders çıkarabilmektir. İyi bir lider, sabırlı ve anlayışlı olmalıdır.
Tarihte lider konumunda olan kişilerin duygusal tepkileri ve kararlarının tarihin seyrini nasıl değiştirdiğini ele alacağız. Türk tarihindeki 1683 yılındaki II. Viyana kuşatmasının hüsranla sonuçlanması tarihimizde en önemli kırılma noktalarından biridir. Sultan IV. Mehmed orduya eşlik ederek 13 Mayıs 1683 tarihinde Belgrad’a kadar geliyor. Kırım Hanı Murat Giray Han da ordusuyla beraber Padişah IV. Mehmed’in emrinde Belgrat’a kadar geliyor. Buraya kadar orduya eşlik eden Sultan IV. Mehmed, Sadrazam Kara Mustafa Paşa’ya hitaben, “Sancak-ı Şerîfi sana ve seni Bârî ta‘âlâ’ya emânet eyledim. Hâfız ve nâsırın olsun” diyerek mutlak komuta yetkisini Sadrazam Kara Mustafa Paşa’ya devrediyor. Sefere katılan ve statüsü sadrazamla eşit olan Kırım Hanı Murat Giray Han’ı da sadrazamın emrine veriyor. Sultan IV. Mehmed de Belgrad’da kalarak çok sevdiği av partilerine çıkıyor. Kendisi sadrazamla eşit statüde olup da sadrazamının emrine verilen Murat Giray Han bu statü değişikliğinden hiç ama hiç mutlu olmuyor. Kırım Hanı Murat Giray Han ile Kara Mustafa Paşa, kuşatma hakkında ve diğer konularda fikir ayrılığına düşüyor.
Kırım Hanı Murat Giray Han’a, Sadrazam Kara Mustafa Paşa tarafından Haçlı Ordusunun yardıma gelmesini önlemek için Viyana’nın 60 km. kuzeyinde Tuna Nehri üzerindeki Tuln Köprüsünü tutma görevi veriliyor. Ancak Murat Giray Han bu görevi yerine getirmiyor.Haçlı Ordusu, Tuln Köprüsünü geçerken imamı Murat Giray Han’ın yanına yaklaşıyor, ‘’Han'ım’’ diyor; ‘'Han’ım, eğer şu dalga dalga beriye geçen gavurları tepeleyecek olursanız, ardından gelenlerin de yolunu kesmiş olursunuz.’’İmamın bu uyarısına Murat Giray Han; ‘’Ah Efendi!’’ diye karşılık veriyor… Ve devam ediyor Murat Giray Han; ‘’Ah Efendi! Bu Osmanlının bize ettiği hakareti sen bilmezsin. Bize karşı davranışı öyle bir hal aldı ki, yanlarında Eflak ve Boğdan gavurları kadar bile değerimiz kalmadı. Bana hep küçük düşürücü mektuplar yolladı. Bu mektuplar bizim kokmuş at eti yediğimizden bile söz etti. Cenabı Hak izin verdikten sonra, benim için düşmanı bu yerde tepelemek çok kolay iştir. Gerçi, bu yaptığımın dinimize göre ihanet olduğunu da çok iyi biliyorum. Ama neyleyeyim, elimden başka türlüsü gelmiyor. Şimdi Türkler kumandanlarının değerini görüp anlasınlar. Anlasınlar da, Tatarlar olmadan savaşmanın ne demek olduğunu öğrensinler!’’
Haçlı ordusu, bir karşı koyma olmaksızın Tuln Köprüsünden Tuna nehrini geçtikten sonra Viyana kuzeyindeki dağlık Grinzig bölgesine geliyor.Sadrazam Kara Mustafa Paşa, Murat Giray Han’a güvendiği için Haçlı Ordusunun gelmesine karşı başkaca bir tedbir de almıyor. Sonuç tam bir hezimet oluyor. Bu nedenle bütün tarihçiler Murat Giray Han'ın bu hareketini büyük bir ihanet olarak değerlendiriyor.İ. Hakkı Uzunçarşılı, ‘’Osmanlı Tarihi’’ adlı eserinde şu hükmü veriyor: ‘’Kesin olarak hüküm verilmemekle birlikte bazı tarihi karinelerden akıl yürütme edilerek Sadrazam Kara Mustafa Paşa’nın dürüst ve garazkâr hareketleri ve kinciliği kendisine karşı içten bir nefret uyandırmış ve başarılı olmaması temenni edilmiş ve hatta başarısızlığı için çalışılmıştır.’’
Bu tarihi olay bize göstermiştir ki sorumluluk makamındaki kişiler şahsi kinlerini, nefretlerini, nefislerini ve duygularını kurumlarına devlet işlerine karıştırmamalıdırlar. Murat giray hanın yaptığı kötü bir liderlik örneğidir ve bedeli çok ağır olmuştur. Oysa Şeyh Edebali’nin Osman Gaziye nasihati ‘’Ey oğuI, artık Bey’sin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize hoş görmek sana, anlaşmazlıklar bize, adalet sana, Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlamak sana. Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana…Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek ,şekillendirmek sana düşer…
İyi haftalar, sağlıklı günler diliyorum.