Mecit Ömür Öztürk’ün Dervişin Teselli Koleksiyonu kitabını okuyordum. Çok orijinal tespitlerde bulunmuş. Okudukça bunlardan size bahsetmemek olmaz diye düşündüm. Allah izin verirse her hafta bir teselliyi özet olarak buradan aktarmayı düşünüyorum. Tamamını yazarın eserini alıp eserinden bizzat okumanızı öneririm. Tesellilere ihtiyacımız olduğu bu çağda iyi gitti bu eser. Bu haftaki tesellimiz, Misafirlik Tesellisi.

Öztürk eserinde şöyle tespitlerde bulunuyor;

“Sabahları evinden, akşamları işyerinden ve girdiğin dükkânlardan çıkman; bindiğin arabalardan, otobüslerden inmen; geceden gündüze, gündüzden geceye varman; kıştan bahara, bahardan kışa ulaşman bu kederin de yok olup gideceğini göstermiyor mu? Dinlediğin şarkının sona ermesi, okuduğun şiirin son mısrası, seyrettiğin filmin son sahnesi, yaşadığın kederlerin de bir gün biteceğini hatırlatmaya kâfi değil mi? Uykunda ölümü, uyanmanda dirilişi yeniden yaşadığın gibi, bu dertlerin de bir gün sana veda edeceğini hissetmiyor musun? Oturduğun koltuktan kalkmanda, girdiğin odadan çıkmanda, bir gün başındaki bu musibetin de geçeceğini göremiyor musun? Bir şeyin başlangıcı varsa, bitişi de olmak zorunda değil mi?

Bulunduğun odada misafirsin. Yaşadığın şehirde misafirsin. Dünya gezegeninde misafirsin. Samanyolu Galaksisi'nde misafirsin. Bu odadan çıkacağın; bu şehirden ayrılacağın, nihayetinde bu fani dünyayı terk edeceğin nasıl muhakkak ise, bu musibetteki misafirliğin de öyle kesindir.

Daha önceleri Allah'ın ilminde misafirdin, ruhlar âleminde misafirdin, babanın bedeninde misafirdin, annenin karnında misafirdin. Oralardan bu dünyaya hangi musibetleri, hangi zorlukları getirebildin? Dünyaya eli boş, bedeni çırılçıplak olarak gelmen ve buradan diğer âlemlere eli boş gidecek olman gösteriyor ki, bu musibetten de, onun bir parçasını dahi yanına almadan çıkıp gideceksin."

İslam Filozofu Kindî, Gemi Yolcuları istiaresiyle şunu anlatır: "İnsanlar, bu dünyada asıl yurtlarına doğru deniz yolculuğu yaparken bazı ihtiyaçlarını temin etmek üzere bir adaya uğrayan yolcular gibidir. Bu yolculardan bir kısmı ihtiyaçlarını giderip hemen gemiye döner ve en rahat yerlere otururlar; bazıları adanın güzelliklerine kapılıp oyalanırlar, bu yüzden gemiye geç geldikleri için hem uygun yerler bulamazlar hem de adadan topladıkları çiçekler, kıymetli taşlar yolculuk boyunca başlarına dert olur. Bir grup ise gemiyi büsbütün unutarak tabiatın çekiciliğine kendilerini kaptırır ve geminin kalktığını bile fark edemezler; sonunda acılar içerisinde kıvranarak ölürler. İşte dünyanın çekiciliğine kapılarak ölümden sonraki hayatı unutanların akıbeti budur."

İşte dünyaya kendini kaptırıp, âhiret gemisini kaçıranlarda olduğu gibi, yaşadığı musibetin yolculuk esnasında uğradığı duraklardan biri olduğunun bilincinde olmayanlar da hata etmektedirler. Yaşanan kederde takılı kalmak, musibete demir atmak, yelkenleri suya indirip yaşadığı hadiseyi sonsuza dek sürecekmiş gibi görmek, kişinin saadet gemisini kaçırmasıyla neticelenecektir.”

(Haftaya: Yorum Tesellisi)