(Hakkın ve adaletin tecellisine vesile olan şahid hakkında) ehl-i işaret dimüşlerdür kim: Bir mahlûk, (diğer) bir mahlûka –ömründe bir kerre şehâdet ittüğü için Hak Teâlâ ol (kimseye) yakîn ola (olmuştur…
Bu nedenle) mü’min (kişiler) dahî (ona yakîn Ola)…
Hak Teâlâ, ider (ve buyurur kim): Şol mü’min kim ömrü, “Lâ-ilâhe illallâh” dimekle geçecek ve (Allah’ın vahdâniyetine şehâdet idecek; ol kişi, Hakkı birleyecek; O’nun şerîki de yoktur; misli de yoktur diyecek… Anı (Bu kişiyi, Allah, hiç mahrum kor mu?
Hâşâ Hak Teâlâ’nın kereminden midir kim (keremine hiç sığar mı ki) anı mahrum koya… Zira O, hem Rahmân ve hem de Rahîmdür günahkârlarına (karşı)…
O günahkârlar ki mahrum konduğunda onlar, kimin kapusuna varsunlar ve kime yüz vursunlar? Maa-hâzâ (bu durumlarda Yüce Allah), ekremü’l-ekremîn ve erhamür-Râhimîn olan tek padişahtır (yeğâne sığınılacak varlıktır).
(Nitekim Bakare Sûresi’nin 152 nci âyet-i kerîmesinde) Hak Teâlâ, buyura (buyurur ki): “Vezkürûnî ezkurküm..” (Yani: Ey kullarım! Beni zikrediniz ve anınız ki ben de sizi ziredeyim ve de anayım”
(Gerçek şu ki) ey kullarım! Siz beni, dünyada anarsanız ben de sizi şol günde anarım ki (o günde) halâyık, baş açık, uryân ve çıplak, yalın ayak duracak… Eğer siz beni, otururken anarsanız ben de sizi, şol günde anarım ki diz-üstü düşüp sizden her biri ide (der ki):
- Yâ Rab! (Kimseyi) dilemezem senden, illâ kendi nefsimi (dilerim) diye (yalvaracağı ol günün heybetinin (seni tir tir titrettiği o an ben, sizi anarım).
Ve eğer siz beni, yaturken anarsanız ben dahî sizi şol günde anaram ki o gün siz, kabirde yalnız olup ol demde size, ne ata ne ana, ne oğul, ne karındaş ve ne de dost yaraya…
(sayılanların hepsi, kendi can derdine düştükleri için size (aslâ) yâr ve yardımcı olmayacaklardır Siz de orada) şol karanlık yerün karnında (tek başınıza kalacak ve) olacaksınız.Ol demde benden gayri size hiçbir kimse rahmet itmez (ve de edemez).
Ben ise erhamürrâhımin (olan bir tek) pâdişâhem Bu sebepten beni çok anın ki ben de anayım sizi…
GÜNCELLEŞMİŞ ÖZET YORUM:
İnsan hayatında adaletin tecellisinde, Hak ve hakîkatın ortaya çıkmasında “şehâdet” nasıl büyük önem taşımakta ise Yüce Allah’ın varlığını ve de vahdâniyetini ortaya koyan anahtar cümlelerden “Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehâdet”in -anlamları kavranarak- ihlasla ve samîyyetle kişi tarafından söylenmesi daha da büyük önem taşımaktadır.
Yusuf peygamberin şahidine vezâret kazandıran “Şehâdet”, Allah’ın varlığını ve birliğin dile getiren şahide ise “Şehadet”, cennet kazandırır.
Çünkü Allah, kendisini anan kulunu, hiç unutmaz O da kendisini anan kulunu anar ve onu cennetine koyar. (R. Akakuş)
RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan
Ayhan Talha Bayraktar