Tevhid Ocağından Fransız Sorulara cevaplar

Zaman zaman karşımıza çıkan, hatta felsefi sohbetlerin olmazsa olmazı haline gelmiş bir soru var: "Allah bizi yaratmadan önce ne yapıyordu?"
Bu soru, ilk bakışta masum ve merak uyandırıcı gibi görünse de aslında kendi içinde bir çelişki barındırır. Çünkü bu, muhatabı burada olmayan birine yöneltilmiş, cevaplanması mümkün olmayan bir sorudur. Üstelik zaman kavramını Allah’a uygulamaya kalkışmak, insan aklının sınırlarını zorladığı bir alana girmektir.

Böyle sorulara "Fransız sorular" denir; çünkü cevabı bilinemez ve muhatabı da ulaşılmazdır. Bu tür soruların açmazı da tam burada başlar. Karşınızda sorunun muhatabı yoksa, verilen cevabın da sizin açınızdan bir bağlayıcılığı ya da zorunluluğu kalmaz.

Bir benzetme yapacak olursak: Bir çocuk, henüz doğmadan önce annesiyle babasının ne yaptığını sorsa, bu soru ne kadar anlamlı olur? Ya da evlenmeden önce eşinizin sizin ne yaptığınızı merak etmesi, öğrenemeyeceği bir geçmişi kurcalaması gibi...
Bir tiyatro oyununun başlamasından önce sahnede ne olduğunu merak etmek gibi… Perde açılmamış, oyun başlamamış; ama siz perde arkasını sorguluyorsunuz. Oysa orada ne olduğunu ancak perde açıldığında anlayabilirsiniz.
Veya bir karakterin doğumundan önceki zamanı merak etmek; oysa o karakter daha sahneye çıkmamış bile!

Bu tür sorular, bizi bilgiye değil, belirsizliğe sürükler. Elbette düşünmek, sormak değerlidir. Ancak soruların yapısı da en az cevabı kadar önemlidir. Cevabına asla ulaşamayacağımız bir sorunun peşine düşmek, aklı meşgul etmekten öteye gitmez. Bu tür sorulara verilecek en doğru cevap belki de şudur: “Bu soruyu, O’nun huzuruna vardığında sorarsın.”

İnsanın asıl ilgilenmesi gereken, Allah’ın şimdi bizden ne istediğidir. Zira geçmişin meçhul detaylarıyla uğraşmak yerine, bugünün apaçık hakikatine kulak vermek daha hikmetlidir.