Son zamanlarda gençlerimiz arasında, hatta biraz daha derinlemesine bakıldığında orta yaş grubunda da yaygınlaşan bir inanç eğiliminden bahsetmek istiyorum: Deizm.

Bu yazıda, deist arkadaşlarımızın inandıkları şeylerin neler olduğunu, insanı deizme sürükleyen sebepleri ve bu görüşün temelini atan fikir adamlarının düşüncelerini ele alacağım. Elbette bu fikirlerin içindeki tutarsızlıkları da gözler önüne sereceğim.

DEİZM NEDİR?

Deizm (ilahiyye/ilahçılık), Latince’de Tanrı anlamına gelen “deus” kelimesinden türetilmiş, ateizme karşı bir "tanrıcılık" anlayışı olarak ortaya çıkmıştır. Ancak bu anlayış, vahiy, peygamberlik, mucize, ilham gibi dinî öğeleri reddeder. Yani Allah'ın evreni yarattığına inanır ama sonrasında bu dünyaya karışmadığını, her şeyi kendi haline bıraktığını savunur.
(Prof. Dr. İbrahim Coşkun | NEÜ Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi)

Bu haliyle bakıldığında, Allah’ın sadece başlangıçta bir sistem kurup kenara çekildiğine inanan bir düşünceyle karşı karşıyayız.

DEİZM BİR DİN MİDİR?

Sevgili deist kardeşim, bu soruya cevap verirken önce şunu hatırlatmak gerekir: Mekkeli müşrikler de benzer bir inanç yapısına sahipti. Yani senin bugün savunduğun şey, aslında tarih boyunca defalarca dile getirilmiş, özgünlüğü olmayan bir düşüncedir.

Deist görüşe göre evet, tek bir Tanrı vardır. Fakat bu görüş kendi içinde ikiye ayrılır:

Bir kısmı ölümden sonra hayatı reddeder.

Diğer kısmı ise ahiret inancını kabul eder.


Bu akımın fikir öncülerinden biri Thomas Paine’dir. A.B.D. kurucu üyelerinden biri olan Paine aynı zamanda bir masondur. Onun şu sözü meşhurdur:

> “Benim mabedim aklımdır.”

Eğer bir “mabed”den söz ediyorsan, o halde bu bir inançtır. Yani deizm, bir tür dindir.

DEİZMİN TEMEL GÖRÜŞLERİ VE TUTARSIZLIKLARI

Thomas Paine ve benzerlerinin şekillendirdiği deizmin 4 temel görüşü vardır. Şimdi bu görüşleri ve barındırdığı çelişkileri birlikte inceleyelim:

1. "Akıl, mantık ve bilim her şeyi açıklar."
Bilim her şeyin cevabını verebiliyor olsaydı, bugün biyologlar neden deniz altı canlılarının sadece %6,5’unu bildiklerini söylüyor? Neden tıp dünyası hâlâ beynin yalnızca %15’ini çözebildiğimizi ifade ediyor? Bilimin bile “bilinmez” dediği alanlar varken, bu iddia fazlasıyla iddialı değil mi?

2. "Doğal olana inanırız, her şeyin çözümü vardır."
Peki ya doğaüstü olaylar? Bir anda gelen bir sel ya da tsunami karşısında ne kadar hazırlıklı olunursa olunsun insan çaresiz kalmıyor mu? Her sorunun çözümü olduğunu söylemek, tabiatın yıkıcı gücü karşısında fazla iyimser bir yaklaşım değil mi?

3. "Deizm insanlıkla iletişimin en iyi yoludur, din bu iletişimi engeller."
Kurucularının deist olduğu A.B.D. bugün dünya üzerinde kaç ülkeyle sağlıklı bir iletişim kuruyor? Hangi ülkeye gerçekten huzur ve adalet götürdü? Sadece kuruluş döneminde, savaşlarda hayatını kaybeden insan sayısı 50 milyonu aşıyor.

4. "Deizm aktif yaşamı destekler, din insanı pasifleştirir."
Tarihe baktığımızda insanlığa en büyük hizmetleri sunan kişilerin büyük çoğunluğu inanç sahibi kimselerdir. Hangi deist düşünür, insanlık tarihine yön verecek bir buluşa ya da hizmete imza atmıştır?

SONUÇ

Deizm, özellikle 1770’li yıllarda, A.B.D.’nin kuruluş sürecinde sistemli bir şekilde tasarlanmış, insanı zamanla ateizme ya da agnostisizme sürükleyen bir yapıdadır. Aşamalarla ilerleyen bu anlayış, Tanzimat Dönemi’yle birlikte bizim toplumumuzda da görünür olmaya başlamıştır.

Bugün gençlerimize “Özgün ol, özgür ol” sloganıyla sunuluyor. Ancak gerçekte ne kadar özgürlük sunduğu, sorgulanmaya muhtaç.

Bu haftaki yazımıza ilham veren Fütûhât-ı Seyyid Ruhi eserine ve yazarına şükranlarımı sunuyorum.