Zulüm günleri durmadan ve hız kesmeden devam etmekte. Kızıl kıyametler kopmakta Gazze’nin semalarında. İnsanlık bombalanıyor, insan hakları can çekiştiriyor. Sadist, sadece kendi menfaatini düşünen narsist bir ırk bütün insanları tehdit ediyor.

Bu zulümler devam ederken dünyanın farklı coğrafyalarında hayat belirtileri ekranlara yansıyor. Vicdanlar ayağa kalkmış, sokaklar, caddeler hınça hınç dolu.  Zalim ve siyonist İsrail’in yapmış olduğu zulme itiraz ediyorlar. Bunca ülke bayrakları arasında kıskanılan bir bayrak gibi Filistin bayrağı. Ellerde dalgalanıyorken vicdanın renkleri  oldu.

3. Dünya Savaşı başlamış durumda sanki. İnsanlar yerkürenin her bir karışında safını belli etmiş, ciddi bir mücadele başlamıştır.

Bugünlerde duyduğum en güzel söz:  “Hiçbir siyonist Yahudi yeryüzünde kendine emin bir yer bulamayacaktır” cümlesidir. Zira bütün insanların kendisine köle yapmaya çalışan bir ırka karşı gelişen bu isyan gerçekten çok haklı ve anlamlıdır.

Zalim, zulmünü örtecek cafcaflı kelimelerle cümleler kursa da vicdan sahibi insanlar, bunları kabul etmiyorlar. Bu savaşın yeryüzündeki öncüleri, masum bebekler ve mazlum kadınlardır. Anneler, babalar, yavrular bir bir toprağa düşerken; İnanmak nedir? Allah’a teslimiyet nedir? Vatanı korumak nedir? Gazze sevdası nedir? Kudüs’ün kutsallığı nedir? Tek tek, ağır ağır öğreniyoruz.

Binlerce batı kültürüyle yetişmiş insanın, Müslüman olduğu haberi çığ gibi yayılırken bu masumiyetin ve bu direnişin ne kadar bereketli olduğunu hissediyoruz. Çünkü acı, yüreklerin tadabileceği en gerçekçi duygudur. Acıyı hissetmeyen bir kalp, göğüs kafesinde ancak bir taştır. “Taşların bazısı Allah korkusundan yuvarlandığını” buyuran Rabbimize karşı gelmekten de çekiniyoruz, bu benzetmeyi yaparken.

Fakat biz öğretmenlere düşen büyük bir görev var. “Yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” sözüne kulak veriyorsanız sosyal medya üzerinden algı virüsüne yakalanmış gençlerimizin halini görebiliyorsunuzdur.  Zalim İsrail’in yaptığı zulme daha canlı tepki koymasını sağlamak gerekiyor. Tarih boyunca mazlum ve mağdurların yanında bulunmuş necip Türk milleti, bu güzel ahlakını İslam dini ile perçinlemiştir. İslam’ın merhamet iksiri, gençlerin damarlarında seyrüsefer etmelidir.

Beni en çok üzen noktalardan bir tanesi; Müslüman bir ailenin evladı, bu sosyal algının dürtüsü ile anasından, atasından ayrı düşer ve farklı fikirlere sahip olmasıdır. Ve modern anlayışın kalkanı olan “bu benim fikrim, bu benim tercihim” ifadesinin arkasına saklanır. Orada kendini haklı kabul eder.

Çocuklara sadece babalarından “mal” miras kalmaz. “Fikir, dava ve yaşam tarzını” da miras alırlar. “Kimin ekmeğini yiyorsan onun kılıcını çekersin” sözü bugün gerçekliğini kaybediyor gibi. Babasının getirdiği ekmeği, Allah’ın rızkı olduğunu düşünmeden boğazından indiren evlatlar, ne babasına ne de Rabb’inin sözüne kıymet verirler.

Asla ümitsiz değiliz. Asla... Kötümser değiliz ama bir gerçeği de fark etmek zorundayız. Öğretmenler, sınıfa her girdiğinde belki de bu konudan bahsetmeliler. Zihni işgal edilmiş gençleri kurtarmak için, Hamas dirençleri kadar mücadele etmelidir.  “Söyledim, değişmiyorlar; anlattım, anlamıyorlar” gibi ufacık cümleler arasında sığınıp vazgeçmemeliler. “Filistin’in toprak sattığı yalanını, Arapların Türkleri arkadan vurdu fitnesini, Ermenileri desteklediler Kuzey Kıbrıs’ı tanımadılar, Doğu Türkistan’daki Müslüman Türklere niçin değer verilmiyor gibi hedef saptırıcı cümleler derhal bertaraf edilmeli. Her gün bu konuda öğretmenler odasında, öğretmenler arasında ve sınıflarda birkaç cümle ile zihinler işgalden kurtarılma çabasında olmalıyız.

Gazze’nin yiğit savaşçıları gibi, yiğit ve cesur Müslüman’a ihtiyaç vardır. Çekinmenin, korkakça davranmanın hiç kimseye bir faydası yoktur. Örnek alacak bir akıl için, zalim İsrail’in bunca masum sivili katlederken gösterdiği cahil cesaretinin bir kısmını gösterebilmelidir.

Boykotlara devam edilmeli. Slogan slogan yayılmalı ve asla vazgeçmemelidir.  “Vazgeçenler muhakkak ki kaybedenlerdir.” Bu Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle “azmedilecek bir iş”tir. “Sağ elime güneşi; sol elime ayı verseniz ben bu davadan vazgeçmem!” diyen p Hz. Peygamber (sav)’ e kulak verecek yiğit, çalışkan, gayretli öğretmenlere, öğrencilere ihtiyaç vardır.

“Boykot” onlara vurulmuş en büyük darbe olarak dalga dalga yayılmalı, her alanda hissedilir bir etki yapmalıdır. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamalı. Yepyeni bir dünya kurulmalı ve bunun gayretinde olunmalıdır.