Sultanın Korsanları

Lise öğrencisi iken Türk korsanlarını anlatan kitapları su gibi okumuştum. Barbaroslar, Turgut Reis, Uluç Ali Reis, Seydi Ali Reis. Kitapların yazarları denizcilik konusuna çok hakim miydiler o günkü lise düzeyi bilgimle pek bir fikir edinemedim. Kitapların aksiyon kısmı, macera anlatıları daha çok ilgimi çekmişti.

Televizyonlarda da tarih dizileri meşhur olunca dizi senaristleri Türk denizcilerini COĞRAFİ KEŞİFLER hakkında konuşturmaya başladılar. O zaman popüler konu haline geldi. Osmanlı Devleti, Coğrafi Keşifleri yapabilir miydi? Günlük tartışmalarda NEDEN yapmadı diyenler bile oluyordu.

Lise öğrencilerinin bazen kafalarını karıştıran anlatılar da belki niyet o olmamakla beraber kitapların dilinden, öğretmenin anlatım tarzından meydana geliyor.

Mesela Piri Reis haritasını nasıl yaptı diye tartıştığımızı hatırlıyorum. Piri Reis’in haritası ve Piri Reis döneminin bilgileriyle büyük denizci coğrafyacı olarak bilim çevrelerinde zaten kabul ediliyor. Ama biz onu anlatırken öyle bir dil kullanıyoruz ki bazen sorun yaratıyor. Piri Reis gitmediği görmediği yerleri çizmiş. Nasıl çizmiş? Piri Reis haritasının üzerinde 10 madde halinde zaten anlatmış haritasını nasıl çizdiğini. Burada mucize olan o yazılanları okumamaktır. UNESCO 2013 yılını Piri Reis’in haritasının 500. yılı ilan etmişti. O sene TÜBİTAK Bilim Teknik Dergisi gerçek boyutlarında haritayı ek olarak bastı okuyucularına dağıttı. Harita hem orijinal Osmanlıca yazılarıyla basıldı hem de bugünün yeni Türk harfleriyle basıldı. Mucize olan bunları tartışırken bu belgeyi okumamaktır.

Halen 29 Mayıs Üniversitesinde görevine devam etmekte olan Prof. Dr. Emrah Safa Gürkan hoca “Sultanın Korsanları” kitabında bu konulardaki tartışmalara yanıt olacak bir çok bilgiyi okuyucuya sunuyor. Kitap hem popüler okuyucuya hem de Akademik araştırmacıya hitap eden bir kitap. Bütün bunların ötesinde kitabı önemli kılan kullandığı kaynaklar. Bugüne kadar yazılan kitaplarda genellikle bizim kaynaklarımız yeterli görülmüş Akdeniz dünyasının kaynaklarına ulaşan pek olmamıştı.

Emrah hoca bu kitabında arşiv olarak İspanya, İtalya şehir devletleri arşivleri ayrı ayrı, Osmanlı arşivi, Portekiz, Fransa, Malta arşivlerine ulaşmış. Basılmış birincil kaynaklar olarak Osmanlıca, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, İngilizce, Portekizce, Almanca, Latince, Felemenkçe geniş bir kaynakça kullanmış.

Kitap kafalarda yer alabilecek bir çok sorunun cevabını okuyucunun bulabileceği tarihsel verilerle ortaya koyuyor. Korsanlar önüne gelene saldırır mıydı? Hristiyan korsanlar, Hristiyan gemilerine saldırdı mı? Müslüman korsanlar, Müslüman gemilerine saldırdı mı? İlk okuduğumda ben de çok şaşırdım ama ilginç bilgiler var. Hristiyan hristiyana saldırıyor, esirleri Müslümana satıyor. Bazen de tam tersi yaşanıyor.

Kitabın sayfalarında ilerledikçe gemiler hakkında ve gemicilik hakkında bilgi edinince Coğrafi Keşifleri neden Akdeniz ülkelerinin değil de, Atlas okyanusuna kıyısı olan ülkelerin yaptıkları hakkında soru işaretlerimiz ortadan kalkıyor.

Korsanlığı sadece “deniz eşkıyası” olarak görülen gayrı resmi oluşumlar mı yapmış? Bir bakıyorsunuz, İngilizlerin 1599’da İstanbul’a kraliçenin hediyelerini getiren elçilik gemisi, fırsatını yakalamış ve önüne gelen zengin mal dolu gemiyi yağmalamış (s.378). Eh bunu okuyunca da “İngilizler ve İngilizce konuşan devletler 500 yıldır dünyayı soyuyor” diyen birine de hak vermemek olanaksız.

Kitap korsanların aile ve coğrafi kökenleri, gemilerde nasıl yemek yedikleri, temizlendikleri, sağlıklarını nasıl korudukları, çaldıkları malları hangi yollarla elden çıkardıkları hakkında çok detaylı bilgiler veriyor.

Kullanılan gemi tipleri hakkında ayrıntılı bilgiler var. Akdenizde neden uzun süre Kadırga tarzı kürekli gemiler kullanılmış, Okyanus kıyısında örneğin Portekizliler neden Kadırga yerine Kalyon kullanmış okuyucu kitapta bunların doyurucu cevaplarını bulabiliyor.

Sonsöz. Kitabın ilk baskısı 2018’de yapılmış. Kitabın meraklı popüler kitle üniversite lisans öğrencileri için çok doyurucu olduğunu söyleyebilirim. Bu konuda yüksek lisans yapacak öğrenciler için büyük oranda iş görecektir. Doktora yapacak öğrenciler için ise farklı bakış açıları, değişik yaklaşımlar geliştirmelerinde çok etkili olacaktır. Böyle konu, bilgi ve kaynakça zenginliği olan yazarının dili de ayrıca okuyucuyu konuya çeken bir kitabın Akademi çevrelerinde yeterli ilgiyi görmediğini düşünüyorum. Bu “görmezden gelmeyi” biraz olsun ‘görünür kılarsa’ bu yazı da amacına ulaşacaktır.

İsmail POLAT

Tarih Öğretmeni