Merhaba İnegöl'ün güzel insanları!
İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.
İnegöl’ün güneydoğusunda, Domaniç Dağları’nın kuzeydoğu eteklerine yayılan Tahtaköprü Beldesi, hem doğal zenginlikleri hem de stratejik konumuyla dikkat çeken bir yerleşim yeridir.
Zamanın akışı içerisinde tarihi, coğrafyası ve ekonomik yapısıyla şekillenen bu belde, kendine has özellikleriyle hem bölgenin hem de ülkenin kültürel mirasına önemli katkılar sunar.
Tahtaköprü Beldesi, engebeli bir arazide kurulmuş olup, erozyona açık toprak yapısıyla öne çıkar. Ancak, bu durum bitki örtüsü ve akarsu kaynaklarının bolluğu ile dengelenir. İnegöl Ovası’na doğru akan Oylat/Çamlık Deresi’nin, önemli kollarından biri olan Çepel Deresi’nin doğduğu bölge, beldenin doğal su kaynakları açısından zengin bir yapıya sahip olduğunu ortaya koyar.
Beldede yer alan konum, ulaşım açısından büyük bir stratejik öneme sahiptir. Tahtaköprü, Domaniç Derbendi’nin başlangıç noktasını oluştururken, Bozhöyük ve Tekke-Aksu istikametinden gelen ve Sınırbeli ile Eski Karacakaya Köyü güzergahını takip ederek Oylat Kaplıcaları’na ulaşan tarihî Yörük yolunun Domaniç Derbendi ile kesiştiği noktada yer almaktadır. Bu benzersiz kavşak, bölgenin tarih boyunca ticaret ve iletişim açısından canlılığını artırmıştır.
Yerel halkın geçim kaynağı başta orman ürünleri olmak üzere tarım ve ziraata dayanmaktadır. Çilek, fasulye gibi ürünlerin yanı sıra, çeşitli meyve ve sebze türlerinin yetiştirildiği bölge, verimli topraklarının sunduğu imkanları en iyi şekilde değerlendirmektedir. Son yıllarda ise mobilya ve sandalye üretimine yönelik atölyeler açılarak, ekonomik çeşitlilik sağlanmaya çalışılmıştır.
1990 genel nüfus sayımında yaklaşık 2.300 kişi olan belde nüfusu, 2000 yılında 1.117 kadın ve 1.161 erkek olarak toplam 2.278 kişiye ulaşmıştır. Tahtaköprü Beldesi, Balkan kökenli göçmenlerden oluşan nüfusu ile dikkat çeker. 1876-1877 Türk-Rus Savaşı sonrası Anadolu’ya gelen göçmen kafileleri, devlet tarafından bu yöreye yerleştirilmiş; ilk gelenler günümüzde Arapoturağı olarak anılan bölgede Ümraniye adlı bir köy kurmuş, sonraki göçmen grupları ise Delev ren/Deliören olarak bilinen derbende Burhaniye ve Dereboyu köylerini tesis etmiştir.
İlk kurulan köylerin ağır kış şartları sebebiyle dere kıyısında kurulmuş yerleşim yerlerinden, devletin yönlendirmesiyle doğuya, Domaniç-Derbent yoluna doğru taşınması ve bu yönde Merhum Sultan II. Abdülhamid’in önerisiyle cami ve karakol binası inşa edilmesi, beldenin yeni merkezi olarak belirlenmesine yol açmıştır.
Tahtaköprü adının verilmesinde, bölgenin tarihî ve topoğrafik özellikleri etkili olmuştur. İnegöl Turgut Alp tarafından 1299 yılında Osman Gâzî adına fethedilen bölge, o tarihten bu yana hem ekonomik hem de idari olarak Domaniç’e bağlı kalmıştır.
Uludağ ile Domaniç Dağları’nı aşarak İnegöl Ovası’na ulaşan belirli geçitler arasında yer alan beldenin, özellikle Domaniç Derbendi üzerindeki konumu, geçitlerin güvenli bir şekilde aşılabilmesi için dereler üzerine kurulan ahşap ve kereste köprülerin inşası gerekliliğini doğurmuş; işte bu nedenle “Tahtaköprü” adı benimsendi.
Tahtaköprü Beldesi, zengin doğal kaynakları, stratejik ulaşım yolları, köklü tarihi ve ekonomik çeşitliliğiyle, hem bölgenin hem de Türkiye’nin kültürel ve tarihi dokusunun önemli bir parçası olarak varlığını sürdürmektedir.
Bu özellikler, beldenin geçmişten günümüze uzanan serüvenine ışık tutarken, gelecekte de benzer değerlerini koruyarak yaşamaya devam edeceğini göstermektedir.
Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!