Herkesin ya da her kesimin kelime tarif etmesi kendine has kültür dünyasından doğar. Kültür dünyasını besleyen kaynakların, kanaatlerin oluşmasında tesiri büyüktür. Buradan yola çıkarak başlıkta yazdığımız kelimelere bakacak olursak hikmet-i Hüda denilen şeyin aslında bir "üst akıl" hatta "en üst akıl" olduğu çıkarsaması gayet mantıklıdır.

Üst akıl denildiğinde, büyük plan ve projeler yapan, alt akıl gruplarının nasıl davranacağını yönlendiren kişiler gibi bir tanım aklımıza gelebilir. İlluminati ya da uluslararası büyük kuruluşları bilen, onların neler planladıklarını fark eden, üçüncü dünya ülkelerini şahsi şirketi gibi yönettiklerini iddia edenleri kabul edenler ve onların muazzam(!) gücünü görenler, üst akıl olarak onları bilecektir.

Bir köyde yaşayan insanlar için, ilçedeki ya da ildeki mevki insanlarla irtibat kurmuş, yetkililer ile mesai arkadaşları imiş gibi davranan muhtar ya da köyün ağası bir "üst akıl"la irtibatlı olduğu söylenebilir. Büyük kentlerde, şehrin planlaması yapılırken resmi yetkililerin arka planında onlara, fikir veren; onların planlaması için düşünce üreten bazı merciler de üst akıl olarak değerlendirilebilir. Aksakallılar, bilge insanlar, danışma meclisi gibi isimlerle de isimlendirilebilir.

Bu son saydıklarımız faydalı, iyi ve güzel olarak değerlendirilirse de üst akıl kelimesi daha global, daha küresel bir anlayış ortaya koyar. Yani akılların üstünde bir akıl, demek istenmiş olur. Üst akıl, genellikle görünür olmayan, resmi olmayan, bir çerçeve hissettirir.

Geniş ölçekli bir eylem planları ile dünya halklarının örf, gelenek ve kanaatlerinin aksine kendi gücüne boyun eğdirme maksatlı olduğu için üçüncü dünya toplumlarına bir saygısı yoktur. Genellikle büyük ve zengin insanların (dünya gelirlerinin % 20'sine sahip olanların) kanaatlerine göre şekillenir. Para için herşeyi yapabilecek ve paranın gücüne boyun eğen insanların oluşturduğu bir dünyadır burası. Üst akıl, yerküreyi kendi bürosu gibi kullanır.

Lakin şunu da düşünmek gerekir; üst akıl acaba aklını kullanıyor mu? "Kullanmasa bu kadar geniş plan ve organize yapabilir mi?" diye cevap verilebilir. O zaman doğru soru şudur belki belki... "Üst aklın bir vicdanı var mı?" Bu soru üst akıl denilen mekanizmayı oluşturanların çıkar için, menfaat için kaç masum insanın canına kast etmiştir. İnsanı insan yapan kaç güzel kavramın da içine etmiştir.

Tanrıları para olmuş. Dünya halklarını da sapık ve sapkın ideolojilerle, yalan yanlış izimlerle kandirmaya çalışmaktadırlar. Güçten başka boyun bükecek, bel kıvıracak otorite tanımayan dünya sevdalısı dar görüşlüdür bu üst akıl sahipleri.

Bu "üst akıl" sahiplerinin yapıp etmelerini "ilahi akıl" akıl sahibi kayıt altına alıyor ve bir gün hesabını da soracaktır. İlahi akıl sahibi Rabbimiz bize "hiç akletmez misiniz?" diyerek çevremizi, halimizi, geleceğimizi, dünyamızı mamur etmeye yönlendirirken üst akıl sahipleri alttakilere "siz çalışın biz yiyelim" mantığı ile yaklaşıyorlar.

Seçimler hakkında tartışılan bir programda sonucu misafire soruyor; "bu seçimlerde bir üst akıl çalıştı mı?" Tabii neyi kastettiğini anlıyoruz. Lakin uyanık ve kıvrak zekalı uzman konuk "Tabii efendim, bu seçimlerin üst aklı milletimizdi. Bakın belediye başkanlıklığında verdiği oy, bir mesaj; belediye meclis üyeliğinde verdiği oy, ayrı bir mesaj ve el değiştiren belediyelerin bulunduğu yerlerde verdiği oy, bambaşka ve derin mesaj... Dikkatli okuduğunuzda herkese bir ayar vermiştir. Bu tabloyu iyi okuyan siyasi kadrolar gelecek dönemde daha hakikatli çalışmalar yapacaklardır.

Şimdi her şeye rağmen biz böyle yorulmadık ya, bazı okurlarımız tek bir noktadan bakabilmenin rahatlığı çerçevesinde yaklaşımlarımızı hoş görmeyebilir. En üst aklın ilahi akıl olduğunu pek kabul etmeyebilir. Külli akıl ve cüzi akıl diye kullandığımız kavramlar üzerinden de meseleyi değerlendirebilir. Yani külli akıl, ilahi akıl, en üst akıl... Hepsini aynı manada kullanıyoruz. Çünkü biz meselelere ilahi bakış açısıyla yaklaşmak istiyoruz.

Biz ilahi aklın en üst akıl olarak kabul edip onun çizdiği hayır ve şerrin, iyi'nin ve kötünün yörüngesinde yürümekten memnuniyet duyarken beşeri üst aklın sömürgeci, kan emici, zalim, sadist, korku üreten anlayışı altında yaşamaktan uzak kalmış oluyoruz. Ve's-selam.