Özer Yılmaz'ın 22 Şubat 2022 tarihli Genç Gazete'de yayımlanan köşe yazısı.

6 Şubat 2023 den önce insanların gündemi farklıydı şimdi ise bambaşka. Seçim, erken seçim, geçim, EYT, sözleşmeli personel, kadro, kadroya alma, enflasyon, dolar, borsa hepsi gündemimizdeydi. Şimdi yıkılan yok olan tarih, kaybolan anılar, depremzedelerin barınmaları, enkaz kaldırımları, yeni ve kalıcı konutların yapılması, sağlık, sağlığa erişim, eğitim, eğitime erişim artık önümüzde çözülmesi gereken sorunlar olarak durmakta. Bugün siyaset yapma, ajitasyon yapma zamanı değil. Bugün çok olağanüstü bir dönemden geçtiğimizi ne yazık ki bazı odak noktaları görmezden geliyor. Hakikaten çok olağanüstü bir zamandan geçtiğimizi anlayamayan odak noktaları yaraların sarılması için neler yapabiliriz sorusuna çözüm önerileri getirme yerine, sürekli olumsuz bir hava empoze etme yarışına girdiler.  

Ülkemizin olağanüstü durumundan siyasi rant elde etmeye çalışan sözüm ona odak noktalarını şiddetle kınamaktan başka elimizden bir şey gelmiyor. Düşünebiliyor musunuz, enkazdan insan çıkarma sırasında insanların siyasi görüşüne bakılarak enkazdan çıkarılma işleminin yapıldığı düşüncesini dile getirebilecek kadar gözü dönmüş siyasileri de gördük. Bu düşünceyi dile getirenlerin iddia ettikleri gibi bir uygulama yapan var ise de bunu yapanlar insanlıktan nasibini almamışlar demektir. Oysa ki biz ölüm döşeğindeyken bile kendisine getirilen suyu reddedip, arkadaşına önce suyun verilmesini isteyen bir milletin soyundan geliyoruz. Devletini, milletini, canından, cananından ön planda tutan bir milletin soyundan geliyoruz. Komşusu açken, kendisi tok yatan bizden değildir kadim kültürünü kendisine şiar eden bir milletin soyundan geliyoruz. Açlığı ve yokluğu sonuna kadar yaşamış ama buna rağmen tok görünmeyi kendisine şiar edinmiş bir milletin soyundan geliyoruz. Artık basın yayın kurumlarında insanların moral ve motivasyonu bozucu yayınlardan uzak durulması gerektiğini söylemek gerekiyor. Basın ve yayın hizmeti yapan kurumlarda artık kendine göre bir mevzi almış durumda, hangisinin doğru yazdığını ya da doğru söylediğini kestirmek çok zor. İki farklı basın ve yayın kurumunun yaptığı haberler siyah ve beyaz kadar farklı. Olaylardan bakış açınıza göre sonuçlar çıkarmak mümkün, olayları provokatif amaçlı olarak ta kullanmak mümkün. Unutmayalım ki provakatif amaçlı yapılan yayınlar bu millete yapılan en büyük kötülüktür. Tabi kötülük derken unutmamak gerekir, bundan da beslenen bir kesim var. Bizlere düşen olayları sağduyu ile objektif değerlendirebilme becerisini kazanabilmektir.

İki hafta önce gerçekleşen depremden sonra alınan bazı tedbirlerin yerinde ama bazı tedbirlerin ise yerinde ve yetersiz olduğunu söylemek gerekiyor. Öncelikle depremin şiddetli olduğu için bu deprem yıkıcı oldu savunmasını bir vatandaş olarak kabul etmediğimi belirtmek istiyorum. Yapılar bilimsel veriler dikkate alınarak yapılması halinde depremin bu kadar yıkıcı olmayacağını söylemek yeni bir şey söylediğimiz anlamına gelmez. Doğa olayları kaçınılmaz ve doğa acımaz, işi doğanın kurallarına göre oynamak gerekiyor. Derenin içine, deniz dolgu alanlarına, sıvılaşma oranının yüksek olduğu alüvyon toprak alanlarına yeni yapıların yapılmasına izin verilirse doğa hıncını er ya da geç alır.

Burada bir parantez de fırsatçılara ve insanlıktan nasibini almamışlara açmak gerekiyor. Ben öncelikle canını dişine takan depremzedelere yardıma koşan insanlarımıza teşekkür ediyorum. Varlığını zorda kalan insanların ihtiyaçları için bağışlayan hayırsever insanlarımıza teşekkür ediyorum, Serzenişim, darda kalmış insanların durumundan kendisine rant çıkarmaya çalışanlara, serzenişim insanlıktan nasibini almamış talancılara. Hele hele talancılara insan demek bile dilime yakışmıyor, bunlar olsa olsa ne olduğu belli olmayan mahlûk olabilir.  

Bütün bu olanların içinde depremzedelerin konaklama ihtiyaçlarını gidermek adına üniversitelerin tatil edilmesinin de yanlış bir uygulama olduğunu düşünenlerdenim. Her ne olursa olsun, gelecek nesillerin ve geleceğin daha aydınlığa kavuşması için eğitim olmazsa olmaz zihniyeti içinde değerlendirilmesi gerekiyor. Emperyal devletlerin nasıl emperyal oldukları incelendiğinde, eğitim hep olmazsa olmaz olmuş. Okulların tatil edilmesi çok kolay bir yöntem olarak değerlendirilebilir. 2020 Covid 19 nedeniyle şu anda üniversitelerde eğitim alan nesil online nesil oldu. Mühendisler mühendislik eğitimini, doktorlar tıp eğitimini, öğretmenler öğretmenlik eğitimini hocaların nefeslerinden yüz yüze alamadı. Bir nesil yok hükmünde eğitim aldı. Bu nesil ileride telafisi zor bir durumla karı karşıya kalabilir. Online eğitim neticesinde görev alan bu insanlar bir şekilde görev alacaklar, görev alan bu neslin görev başında yeniden eğitime alınması marifetiyle yeniden hizmet içi yöntemlerle eğitilmeleri gerektiğini belirtmek istiyorum. Hayat acımasız ve ne yazık ki bazı gerçekler balçıkla sıvanmıyor. ÖZER YILMAZ