Merhaba İnegöl'ün güzel insanları!
İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.
Evliya Çelebi'nin ünlü Seyahatname'sinde 1650 yılında İnegöl hakkında verdiği bilgileri günümüz İnegöl'ü ile karşılaştırarak bir köşe yazısı yazmak istiyorum. Tarihi zenginliklerimiz ve kültürel mirasımız, bugünkü durumumuzla nasıl bir tezat oluşturuyor? Gelin birlikte bakalım.
Tarihten Günümüze İnegöl: Bir Değişim Hikayesi
1. Yeşillikler İçinde Bir Kasaba:
Evliya Çelebi, İnegöl'ü "büyük bir ova ortasında, yeşillik ve bahçesi bol, mimarisi güzel, halkı seçkin ve zengin bir kasaba" olarak tanımlamış. Asırlar geçmesine rağmen ovamız yerinde duruyor, ancak yeşilliklerin ve bahçelerin yerini beton binalar ve fabrikalar almış durumda. Modern mimari çoğalsa da estetikten yoksun bir yapılaşma söz konusu. Halkımızın seçkinliği, yoğun göçlerle kültürel zenginliğe dönüşmüş ve ekonomik anlamda zenginlik sağlanmış olsa da, sosyal sorunlar beraberinde gelmiş. Çarpık yapılaşma ve sanayi faaliyetleri nedeniyle İnegöl ovası güzelliğini kaybetmeye devam ediyor. Çevre Yolu uygulaması ile yapılaşmaya sınır getirilmeye çalışılsa da, İnegöl ovasının geleceği parlak görünmüyor.
2. Hoşgörünün Merkezi:
Evliya Çelebi, İnegöl halkını "garib dostu" ve "herkes ile hüsn-i ülfetleri ile meşhur" olarak tanımlar. Bu hoşgörü sayesinde Kafkas, Balkan, Kırım, Bosna muhacirleri ve Anadolu’nun dört bir yanından gelen insanlar İnegöl’de yurt bulmuşlar. Son olarak Suriyeli mazlumlar da İnegöl’de yaşama imkanı bulmuş. İnegöl'ün asıl bereketi ve zenginliği buradan geliyor. İnegöl büyüdükçe sosyal sorunlar artmış olsa da, göçlerle gelenlere kucak açmaya devam ediyor. Hayırseverlik İnegöl’ün en önemli manevi dinamiklerinden biri olmaya devam ediyor.
3. Manevi Mekanlar:
Evliya Çelebi, İshakpaşa Camii ve medresesinden, Yıldırım Han Camii’nin ruhaniyetinden bahseder. Özellikle Yıldırım Han Camii için “Acaip ruhaniyetlidir” ve “Yapılacak her duanın kabul olacağı bir camidir” der. İnegöl'de maneviyat arayanlar, İshakpaşa ve Cuma Camii çevresini ihmal etmemeli.
4. Tarihi Pazar:
Evliya Çelebi’nin bahsettiği pazarlar da önemli. Haftada bir gün kurulan büyük pazar, İnegöl kaymağıyla meşhurmuş. Yakın zamana kadar Perşembe günleri şehir merkezinde kurulan tarihi pazar, bugün çeşitli mahallelere yayılmış durumda. Modern ve kapalı pazar yerleri bulunuyor, ancak o eski ruh ve canlılık kaybolmuş durumda.
5. İnegöl’ün Kuruluşu ve Gelişimi:
Evliya Çelebi, İnegöl'ün ovasının ortasında yüksek bir yerde kurulu olduğunu ve 1600’lü yıllarda 3 mahalleden ve 1000 haneden ibaret olduğunu belirtir. İshakpaşa etrafındaki medrese, han ve hamamların güzelliği dikkatini çeker. Maalesef, tarihi İnegöl evlerinin çoğu yıkılmış ve yerini beton binalar almıştır. Korunabilen birkaç tarihi ev, geçmişe olan hasretimizi arttırıyor.
6. İnegöl’ün Havası:
Evliya Çelebi, İnegöl'ün havasını över ve "Havası latif olduğundan kırmızı yanaklı mahbubesi olur" der. Ne yazık ki, günümüzde İnegöl’ün havasını beğenmek mümkün değil. Sanayi, hem havamızı hem de sağlığımızı tehdit ediyor.
Evliya Çelebi’nin İnegöl’ü, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle dolu bir kasaba olarak tanımladığı bu şehir, bugün modernleşme ve sanayileşme sürecinde pek çok zorlukla karşı karşıya. Tarihimizi koruyarak, geleceğe daha umutlu bakabilmek dileğiyle...
Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!