Oruç sabır demek, sadakat demek, inanç demek, irade demek, dirayet demek, halden anlamak demek, yoksulluğun ne olduğunu hissetmek demek, sorgusuzca teslimiyet demek, iyilik demek, merhamet demek, cömertlik demek, nefsini terbiye etmek demek, nefsinden ve malından feragat etmek demek. Yıllar önce orman emvali işinde çalışıyordum. Orman emvalinin yapıldığı yer köyümüze yürümeyle dört saat süren bir uzaklıktaydı. Çalışacağımız yere gidebilmek için güneş doğmadan yola çıkmak gerekiyordu. Babamın yaşıtlarından köylümüz Hüseyin amca ile birlikte çalışıyorduk. Orman içinde ulaşımı çok zor olan dağ başında kesilmiş, kereste haline getirilmiş orman emvalini istiflemek için öküz ya da mandaların gücünden yaralanıyorduk. Hazırlanmış keresteleri zincirlerle öküzlere ya da mandalara bağlıyor sürükleyerek depo denilen yere getirip istif yapıyorduk. İstiflenen keresteler daha sonra kamyonlara ya da traktör römorklarına yüklenerek Orman Bakanlığının kereste deposuna götürülüyordu.
Yaz mevsimindeydik, en az on yedi, on sekiz saat oruç tutuyorduk. Çalıştığımız yer ezan sesinin duyulamayacağı kadar köyden uzaktaydı. Tahminen saat on’ da başladığımız işimize gün batımına kadar devam ediyorduk. Saat on’ dan gün batımına kadar oruçlu ağzımızla hiç durmadan çalışıyorduk. Ormanda ki işimiz bitmeden köye dönmeyecektik. Ayıların, kurtların ve diğer vahşi hayvanların çokça olduğu ormanda iki çift hayvanımızla birlikte ben ve Hüseyin amca o gece ormanda kalmak zorunda kaldık çünkü işimizi bitirememiştik.
Gün batımına kadar çalışmış olmamızın vermiş olduğu yorgunluk yetmezmiş gibi susuzluktan ağzımız damağımız kurumuş, dudaklarımız susuzluktan beyaz bar bağlamış ve çatlamıştı. Orucumuzu açmak için çantamızda kuru ekmek ile peynir, içecek olarak da yanı başımızda ki dereden akan su vardı. Artık iftar zamanı gelmişti ama ezan sesini duyamadığımız için orucumuza halel gelir diye orucumuzu açma cesaretini kendimizde bulamıyorduk. Ben o zaman daha on altı, on yedi yaşındaydım. Orucun ve yorgunluğun vermiş olduğu bitkinlik pik yapmıştı. Biran evvel orucumu açmak istiyordum ama ezan sesini duymayı bekliyorduk. Bekledik karanlık iyice çöktü, nerdeyse gökyüzünde yıldızlar görünmeye başlayacaktı. Anlatılacak gibi değil susuzluktan dilim damağım iyice kurumuş dişlerim gıcırdamaya başlamıştı. Hüseyin amcaya ‘Amca çok geç oldu artık orucumuzu açalım demiş olmama rağmen, Hüseyin amaca kabul etmiyordu. ‘Yok! Oğul, sabahtan bu zamana kadar orucumuzu tuttuk belki yakın yaylalardan ezan sesi gelir, ezan sesini duymadan orucumuzu açmayalım, biraz daha sabır biraz daha metanet.’
Hüseyin amcanın görüşleri benim için bir emirdi ve onun sözünün dışına çıkamazdım. Nihayetinde ezan sesini duyamadık ama gökyüzünde yıldızları görmeye başlayınca benim sabrım iyice taşmıştı. Hüseyin amcaya, gökyüzünde yıldızlar görünmeye başladı artık orucumuzu açalım dediğimde, başında ki kasketini çıkardı sırtımızı yaslanmak için kullandığımız kütüğün üzerine bıraktı, gökyüzüne baktı. Akşam ezanının okunduğuna kanaat getirmiş olacak ki ‘Evet, oğul şimdi orucumuzu açabiliriz. Hüseyin amcanın vermiş olduğu izin ile orucumuzu yıldızların altında açmaya başladık. O gece ormanda sabahladık. Sahur vaktinin geldiğini tahmin ettiğimiz bir zaman diliminde çantamızda kalan kuru ekmekleri ve geri kalan peynirleri kullanarak sahurumuzu yaptık. Sahuru yaptıktan sonra yeniden işbaşı yapabilmek için gün doğuşunu beklememiz gerekiyordu.
Vahşi hayvanların saldırılarından korunmak amacıyla kağnı arabasını kendimize siper etmiştik. Ben daha gençtim Hüseyin amca ise 50 yaş civarlarındaydı. Ben sahurdan sonra uyudum, onun ise uyumadığını biliyordum, bize göz kulak olmak için gözüne uyku girmemişti. Güneşin doğuşuna yakın birileriyle konuştuğunu duydum. Başımı yastık olarak kullandığım ot yığınından kaldırdım, Hüseyin amca ile konuşanın bizim gibi işini yapmaya gelmiş olan komşumuz Latif ağabeydi. Latif ağabey ile Hüseyin amcanın sohbet konusu köyden birisinin vefat ettiği ile ilgiliydi. Sohbete kulaklarımı kabarttım, vefat edenin kendisini çok sevdiğim aile dostumuz Mehmet amcaydı. Mehmet amca kalp krizinden ölmüş ve defin işlerinin ikindi namazında olacağını konuşuyorlardı. Hüseyin amaca ‘Oğul çabuk kalk hemen hazırlan kalan işimizi bitirelim cenaze namazına yetişelim.’ Dedi.
Mehmet amcanın ölümü benim için şok etkisi oluşturmuştu. Hüseyin amcanın telkinleriyle yattığım yerden hemen kalktım, yarım kalan işimizi bitirmek için acele ile iş başına geçtim. Her zamankinden daha hızlı işleri yapmaya başlamıştık, işimizi saat on bire doğru bitirdik ve köyümüze doğru yola çıktık. İkindi namazında çok sevdiğim aile dostumuz Mehmet amcanın cenaze namazına yetişmiştim. Allah rahmet etsin, mekânın cennet olsun, Mehmet amca.
ÖZER YILMAZ