Uzun yıllar çocuk hasreti ile yanıp tutuşuyordu.
Her gördüğü çocuğa özlem ile bakıyordu.
Çocuğu olmuyordu.
Allah’tan tek istediği bir çocuğunun olmasıydı.
Dualar ediyor, kurbanlar kesiyordu.
Çok doktorlara gitti. Çoook paralar harcadı.
Ve yıllardır hasretle beklediği müjdeli haberi aldı.
Bebeği olacaktı.
Sürekli anne karnındaki bebeği okşuyor, onunla konuşuyordu.
Bildiği tüm duaları okuyup üflüyordu.
Adeta solan çiçekler tekrar canlandı.
Sanki Savaşlar bitti, barışlar geldi.
Kara bulutlar gitti. Gökyüzü aydınlandı.
Etrafına müjdeli haberleri saldı.
Sadakalar verildi, şükür namazları kılındı.
Dokuz ay on gün, sanki dokuz yıl on ay gibi gelmişti.
Ve sonunda nur topu gibi bir erkek çocuk dünyaya geldi.
Ömrü boyunca hayal ettiği çocuğunu kucağına aldı. Öptü kokladı.
Sonra tekrar öpüp kokladı. Böyle uzun süre devam etti.
Günler geceleri, geceler günleri kovaladı. Çocuk büyüdü.
Çok imkânı olmamasına rağmen özel okullarda okuttu.
Elinden gelen her şeyi fazlası ile yaptı.
Tüm dünyayı ve içindekilerini kefenin bir tarafına, oğlunu diğer tarafına koysan
Muhakkak ki oğlu daha ağır basardı.
Takvimler 2025 yılının 31 ağustosu, saatler 14.00’ ı gösterirken olan oldu.
Gökyüzünü kara bulutlar kapladı. Akan nehirler durdu.
Göller kurudu. Yeşillikler sarardı. Hareket halindeki her şey durdu.
Sabit olan her şey hareket etmeye başladı.
Baba bugün ölümlerden ölüm yaşadı.
Babanın Kalbi parçalandı. Gözleri kör oldu. Dili lal oldu.
Kulakları sağır oldu. Dizleri tutmadı.
Dağ gibi adam Yığıldı oracıkta.
Ve bir köşede hüngür hüngür ağladı.
Bu kadar çaresizliği hiç yaşamamıştı.
Bugüne kadar ağladığına hiç kimse şahit olmamıştı.
Onun için; Kalbi çok katıdır o adam asla ağlamaz derlerdi.
En yakın akrabaları dahi ölürken ağlamayan baba bugün ağladı.
“Bugünü göreceğime keşke ölseydim” dedi. Başka bir şey demedi.
Hayalleri yıkıldı. Kalbi parçalandı. Bütün benliğini umutsuzluk kapladı.
Gelmiş ve gelecek tüm hastalıkları içinde yaşadı.
İçi yandı, ciğeri parçalandı. İyi ve güzelliğe dair her şeyini yitirdi.
Elli senelik ömrü beş dakikada filim şeridi gibi gözlerinin önünden geçti.
Oğlu üzülmesin diye her şeyi yaptı. Yemedi yedirdi. İçmedi içirdi.
İmtihanı çok ağır ve çetin oldu.


Ve bir ses yankılandı yeryüzünde ve 7 kat semada
İnsan oğlu hem cahil hem de zalimdir.
Melekler yeryüzünden arşı alaya yükseldi.
Merhamet sahibi herkes hiddetlendi.
Tüm canlılar bir an nefesini tuttu.
Melekler cinler periler görünmeyen herkes onunla ağladı.
Oğlu üzülmesin diye, İnsanlara söylemedi ve göstermedi gözyaşlarını
Hıçkıra hıçkıra ağlayan baba yan odaya geçip namaza durdu.
Ellerini semaya açtı. Rabbi ile dertleşti.
Ve dedi ki!
“Allah’ım; Biliyorsun ve görüyorsun ki çok basit bir meseleden dolayı oğlumla tartıştım. Biricik cancağızım kendine hâkim olamadı, bana vurdu. Beni dövdü.
Allah’ım! Yaptığı her hatadan dolayı kullarını hemen cezalandırsaydın, yeryüzünde hiç kimse kalmazdı. Oğlumu cezalandırmanı istemiyorum. Oğlumu her şeye rağmen çok seviyorum. Onu sevmemi sen sağladın. Onun sevgini sen koydun kalbime. Ondan asla vazgeçemem. Onu her türlü kötülükten koru. Ona yardım et. Vatana millete hayırlı evlat eyle” Diye bol bol dua etti.
Bana içini döken o babanın ricası üzerine bu yazıyı kaleme aldım.
Ve yalvarıyordu. Okuyan her kim varsa “oğluma dua etsin” dedi.
Bundan sonra oğluna nasıl davranacağını sordum.
Bir fıkra ile verdiği cevabı aynen yazıyorum.
Çocuğun biri babasına, ben nasıl oldum. Beni dünyaya nasıl getirdiniz diye sorar. Babası önce leylekler getirdi dese de çocuk inanmaz ve ısrar eder.
Çocuğun yaşı küçük olduğu için, baba bir türlü anlatamaz.
En sonunda şöyle bir çıkış yolu bulur.
Bir gece yatmadan önce annenle yatağımıza toz şeker serptik.
Birkaç gün sonra bir baktık sen olmuşsun.
Buna inan çocuk gece mutfağa giderek bir avuç toz şekeri getirir ve yatağına serper.
Birkaç gün sonra her tarafı karıncalar alır.
Çocuk karıncaları bir o tarafa bir bu tarafa süpürür. Fakat baş edemez karıncalar sürekli başka taraf kaçarlar. Çocuk en sonun da karıncalara seslenerek,
“Şimdi elimdeki süpürge ile hepinizi döverim, amma baba yüreği dayanamaz ki” der.
“Oğlum bugün beni döverek manevi olarak öldürdü. Bende onu kalbimde öldürdüm.
Ama Allah’ın bize verdiği evlat sevgisi elbette ki devam edecek.
Biraz ağır oldu ve olacak. Buda benim imtihanım” dedi. Ve gitti.

Büyüklerden işittim ki!
*Bir kirpi dahi çocuğunu severken, ay yavrucuğum seni pamuk gibi yumuşak yaratan Allah’a kurban olayım dermiş.
*Bir baba on çocuğa bakar. Ama on çocuk bir babaya bakamaz.
*Atsan atılmıyor. Satsan satılmıyor.
*Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz.
*Çok sevme bir gün ayrılırsın. Çok nefret etme bir gün dost olursun.
*Çok kuru olma kırarlar. Çok yaş olma sıkarlar.
Allah hiçbir çocuğu anne ve babası ile,
Hiçbir anne babayı da evladı ile imtihan etmesin.
Lütfen kınamayın. İlla da konuşacaksanız dua ediniz.

Selam ve dua ile