İznik İlçe Müftüsü Üzeyir Yavaş'ın köşe yazısı.

Başşehirler ülkelerin yönetim ve komuta merkezleridir. Diğer şehirlerdeki tüm birimler buraya, başşehre bağlıdırlar. Yapacakları tüm hareket ve eylemlerin talimatını buradan alırlar. Eğer bedeni de bir ülkeye benzetirsek, bu ülkenin komuta merkezi de kalptir. El, ayak, göz ve kulak hep kalbe bağlıdır ve kalp tarafından yönetilirler.

Arapça’da sadr, fuad ve lübb; Türkçe’de gönül ve yürek; Farsçada ise dil kelimeleriyle ifade ettiğimiz kalp, irfan geleneğimizde insanoğlunun dinî, manevi, ilmî, fikrî, hissî, ahlaki ve vicdani hayatının merkezinde alır.

Burada bahsini ettiğimiz kalb, vücuda kan pompalayan ve kanın vücutta dolaşımını sağlayan et parçası değil; bilakis Kur’an’da bahsi geçtiği üzere imanın, hakikatin, bilginin ve hikmetin yahut bunun ziddı menfi duyguların merkezi olan kalptir.

Sevgili Peygamberimiz ve bütün peygamberlerin gönderiliş amaçlarından birisi de, içinde yaşadıkları toplumların katılaşmış, hakikate perdelenmiş kalplerini açmak, karanlıklara gömülen marazlı kalplere şifa dağıtmaktır. O yüzden kazanmaya ve fethetmeye çalıştıkları ilk şey insanların kalbi olmuştur. Bu bağlamda Rasul-i Ekrem için en çok kullandığımız sıfat tabîbu’l-kulûb/kalplerin tabibi olmuştur. İşte kalplerin manevi tabibi Allah Rasulü’nün kalbe dair şifa dağıtan sözlerinden birisi de şöyledir.

Nu’man b. Beşir’den rivayet edildiğine göre Allah Rasulü şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki, o iyi/doğru/düzgün olursa bütün vücut iyi/doğru/düzgün olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir.” (Buharî, İman, 39)

Rasul-i Ekrem’in kalp ile beden arasındaki ilişkiyi anlatan sözleri bundan ibaret değildir. Hadis kaynaklarımızda yer alan bazı rivayetlerde insan bedeni bir şehre yahut ülkeye, sınırları, bekçileri, orduları olan, sınırları sürekli ihlal edilmek istenen, hükümdarın bir anlık gafleti ile işgal edilebilen bir ülkeye benzetilir. Ancak cihad-ı ekber ile ayakta durabilen bir ülkeye. Kalp de, ahsen-i takvim/en güzel kıvamda yaratılan bu harikulade ülkenin sultanına benzetilir.

Ebu Hureyre’den rivayet edildiğine göre Rasul-i Ekrem şöyle buyurmuştur: “Kalp (bedenin) sultanıdır ve onun orduları vardır. Sultan düzgün/iyi olursa askerleri de düzgün/iyi olur. Sultan bozuk/kötü olursa orduları da kötü olur. Kulaklar bu sultanın habercileridir. Gözler bekçileridir. Dil sultanın tercümanıdır. Eller (tebaasını kuşatan) kanatlarıdır. Ayaklar postacılarıdır. Ciğer şefkat ve merhamet kaynağıdır. Dalak ve böbrekler (kendisine yönelen tehlikeleri bertaraf eden) tuzaklarıdır. Akciğer (hayatın kaynağı) nefestir. Sultan iyi olursa askerleri de iyi olur, sultan kötü olursa askerleri de kötü olur.” (Abdurrezzak, el-Musannef, XI. 221)

Kur’an’da Allah Teâlâ, bizlere kaplerimizin nasıl teskin edileceğini ve nasıl kemale ereceğini öğretmek amacıyla buyurur ki: “Dikkat edin! Kalpler ancak Allah demekle itmi’nâna erişir/sükûnete kavuşur.” (Ra’d: 13/28)

Bir heyet Ümmü Seleme validemize giderek dedi ki: “Ey müminlerin annesi, Allah Rasulü senin yanında iken en çok yaptığı dua nedir?” Ümmü Seleme resulüllahın en çok yaptığı duanın şöyle bir dua olduğunu söyledi: “Ey Kalpleri bir halden diğer bir hale çeviren Rabbim, benim kalbimi senin dinin üzere sabit kıl.” (Tirmizi, Daavât, 89)

Anlıyoruz ki bir mü’min için nazargâh-ı ilâhi olan kalplerimizin her türlü mâsivadan korunması hayati bir önem arzeder. Çünkü uzuvlarımıza hayır veya şerrin hâkim olması, beden ülkesinin sulh ve sükûn içinde olması buna bağlıdır.

Bu cihetle günah davranışlardan uzak kalmakla birlikte dilimize zikri ve hayrı hâkim kılmalıyız ki, kalplerimiz itmi’nana/sükûna ve kemale ersin. Ersin de son nefeste veya hesap gününde; “Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl, Ve cennetim gir” (Fecr: 89/27-30) hitabına mazhar olabilelim.

Sevgili dostlar! Hayat gerçekten nefis, şeytan ve bâtıl fikirler üçgeni arasında çok kaygan bir zeminin üzerinde. Kalplerimizi Allah’ı zikirle kuvvetlendirdiğimiz gibi, hâl-i hayatında sevgili peygamberimizin yaptığı şu duayı çokça yapalım ve dilimizden düşürmeyelim:

“Ey kalpleri halden hale evirip çeviren Allah’ım! Kalbimize hakikat üzere sebat ihsan eyle...” Amin.