BİZ KİMİZ?
İsrail ve İran çatışmalarıyla beraber ortaya çıkan ABD Müdahalesiyle şu soru doğdu: Amerikan Egemen bir dünya bizi nereye taşıyacak? İşte bu soruyu sadece bizler değil devlet başkanları da sorguluyor. Çin ve Rusya, sadece ABD Egemenliğini sorgulamakla kalmıyor; bu hegemonyaya alternatif olduklarını iddia ediyorlar. Kısacası bizim gibi devletlere ise bir şans bırakılıyor: Tarafınızı seçin. Peki, biz tarafımızı nasıl seçeceğiz? Hangi bloğa aitiz?
1923’ten bu yana Cumhuriyet Aydınının yaşadığı kimlik bunalımı aslında tekrardan bizlere nüksetmektedir. “Biz Kimiz?” sorusu hiç olmadığı kadar canlı. Bugünlerde terör sorunu üzerinden ilerleyen gündemimizin temelinde de bu sorun yatmakta. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın ifadeleri bizleri Osmanlı’dan kalma millet üstü bir İslâm/Müslüman kimliğinde var ediyor. Buna karşılık olarak Ana Muhalefet Partimizin halk tabanında Türk kimliği, Sekülerizm ve Kemalist İnkılaplar üzerinden kurulmaktadır. Yani Türk’ün kimliğinin ne olduğuna dair iki farklı görüş var elimizde. Peki, kim haklı?
İşte sorunun en kritik kısmına geldik. Ben iki tarafın da haksız olduğunu düşünüyorum. Aksine bizim kimlik bunalımımızı yaratan şeyin çift kutuplu çatışma üzerinden kurgulanmış medeniyet birikimi olduğuna inanıyorum. Bütün bir Cumhuriyet tarihini iki karşıt düşünce üzerinden okumaya çalışmak bizlere sadece sonsuz bir kin bahşedecektir. Torunlarımızın torunlarının bile Seküler-Muhafazakâr ikileminde çatışmasını mı istiyoruz? Asıl soru burada başlıyor.
Şayet sekülerlerin yahut muhafazakârların Anadolu’dan silinmesi gerektiğine inanıyorsanız hayatınız boyunca ancak bir kuruntuya inanacaksınız. Fikirler, bir insan yahut bina gibi tahrip edilebilir yahut yok edilebilir bir şey değildir. Siz yakalamaya ve baskılamaya çalıştıkça daha da güçlenir, karşıt tepki gösterir ve üstünüze çıkar. Bu ise ancak sonsuz bir kan döngüsü doğurur. Bu topraklara sevginin mi egemen olmasını istiyoruz yoksa semboller/şahsiyetler üzerinden yüzyıllarca çarpışacak bir halk mı?
O halde çözüm nedir? İşte bu Türk Entelektüelinin altında ezim ezim edildiği, uykuları kaçıran ve onun için yüzleşmesi en zor sorudur. Tarih ve mevcut toplumumuz, makine bir biçimde hazırlanmış mevzuatların ve şiddete dayalı teorilerin işe yaramadığını göstermiştir. Bununla beraber halkı bir düşünceye yönlendirmeye çalışan düşüncelerinin de iflası verilmiştir. Türk Entelektüeli başarısız olmuştur zira halkı sihirli bir değnekle değiştirebileceğini hayal etmiştir.
“Biz Kimiz?” sorusunun tek bir cevabı var ve bu cevap aslında bizi yeni bir soruya yönlendiriyor: Sen Kimsin?
Gerçekten kalıplarımızın ve hayat düşüncelerimizin filozoflar tarafından nasıl adlandırıldığı ne kadar önemlidir ki? Bürokrasimizde, cemiyet yaşamımızda ve sanayimizde yaşanan ahlaksızlıkları öteki görüşe atmak ne kadar da kolay! Seküler, günümüzün bütün sorunlarını muhafazakâra; muhafazakâr ise bütün sorunlarını sekülerin kurduğu Cumhuriyet sistemini yükler ancak kimse aynadaki kendini suçlamaz!
Sen kimsin? Müslüman, Ateist, Deist, Seküler, Kemalist, Türk, Kürt ya da başka bir ırk? Hayır, sen bunların hiçbirisi değilsin. Sen eylemlerinle varsın, neyi yapıyorsan ona aitsin. Tüccarsan ve çalıyorsan zalimsin, birileri seni ezdiği halde sadece susmaya devam ediyorsan zalimin tahakkümünün kaynağısın, bu zulme sessiz kalıp ancak sadece gönlünle kınıyorsan ise ancak bir pasif iyisin. Sen terazini doğru kurmuyorsan, ben esnaflığından öte senin kendini ne olarak tanımladığında neden ilgileneyim ki?
O halde sen kimsin? Vicdanın rahat mı? Yaptığın kötülüklerin bir gün sana yapılabileceğini düşündüğünde tüylerin ürperiyor mu hiç? Dün sokakta gördüğün bir ahlaksıza haddini bildirebildin mi? Ben hepiniz adına cevap veriyorum, hayır hiçbir şey yapamadım ben. Herkes gibi, sizin gibi ben de korkağım. Dünyanın herhangi bir yerindeki hiçbir zulme karşı duracak gücüm yok, sosyal medyadan yahut buradan yazma gücüm harici acizim.
Vicdanım hiç rahat değil, adaletsizliklerim ve karşısında tırstığım bütün zalimleri düşündükçe kendimi affetmekte zorlanıyorum. Benim gibi bir insanla ahlaklı bir toplum kurulabilir mi? Hayır. Zalimlerin ve adaletsizliğin toplumumuzda kol gezmesinin sebebi şimdi gerçekten Kemalizm yahut İslâm mı? Hayır, ikisi de değil. Tek sebebi sensin, benim, biziz.
Bizi bir devlet adam edebilir mi? Ya da Allah bize mucizeler gönderse? Hayır, hiçbiri edemez. Bir mucize bile zira bizler kendimizi değiştirmedikçe Allah da bizi değiştirmeyecek (Rad 11).
Sen, ben, biz güzel büyüklerim/küçüklerim; korkak olduğumuz müddetçe hayatımız boyunca midemiz bulanacak. Korkaklığımızın çaresi ne mi? Sokakta gördüğün bir densize ilk sesini yükselten olmak.
ALİ KURNAZ