Bu hafta farklı bir yazı olsun istedim. Sağlığında ya da elimizin altındayken hakkını teslim etmek, takdiri yüzüne karşı ve arkasından yüksünmeden söylemek ve kıymetlilerimizin kıymetini bilmek üzerine…
Ekim ayı itibari ile yirmi yedinci yılı olacak İnegöl’e gelişimin. Çok bürokrat geldi geçti tanıdık, çok siyasetçi eskittik, binlerce öğrencinin hayatına dokunduk, on binlerce aile ile iletişimimiz oldu görevimiz vesilesi ile…
Öğrencilerimi, birlikte çalıştığım personelimi, sohbet ettiğim her genci yüreklendirir, heveslendirir, motive eder, hayalleri ve hedefleri için yol gösterir, cirmimce destek olmaya çalışırım…
“Allah bizleri dünyaya gönderirken farklı yetenekler yüklemiş, farklı meslek ve alanlara meyilli ve hevesli yaratmış, her birimize farklı düzeylerde zekâ ve akıl vermiş ki, dünyada ihtiyaç olan her iş yürüsün. Her birimize de ayrıca bir rol biçmiş, senaryoda ne varsa onu oynamamız istenmiş…
İmtihanımız da, sonundaki sorgu sualimiz ve muhasebemiz de o zekânın, o yeteneğin gereğini ne derece yerine getirdiğimiz üzerine olacaktır… Aslolan, verilen rolü mükemmel oynamaktır. Ne iş yaptığımızın önemi yok aslında, neyi nasıl yaptığımız mühim ve muhatabınıza kendisini nasıl hissettirdiğiniz… Öğretmen isen en mükemmeli olmalısın, berbersen, elektrikçiysen, terziysen aranılan adam olmalısın. Doktorsan mesela, şefkat ve merhametin ön şart olduğu, iletişimin en yoğun arzu edildiği mesleği yapıyorsan, üstelik te milyonlarca insana vermediği zekayı sana esirgemediyse yüce Yaratan, hesabını da o nispette soracaktır elbet… Böyle yüksek IQ ile sıradan iş yapamazsın, orta halli yaşayamazsın, hakkını vermelisin bu aklın, bu zekanın….” Bu minvalde olur nasihatlerim…
Elbette ki örnek vermek gerekiyor, günümüzden, geçmişimizden, dünya tarihinden… Rol model insanlar bulmalıyız muhataplarımız için. Mimar Sinan’lar, Nikola Tesla’lar, İbn-i Sina’lar vs… Tarihi şahsiyetler ilgi çekici oluyor muhakkak ama gençler kendi çağında ve benzer imkânlara sahip kişileri daha çok önemsiyor doğrusu, Selçuk Bayraktar gibi, Mehmet Ali Aydın gibi, Aziz Sancar gibi…
Sosyal Etkinlikler yönetmeliğine göre her öğrencinin bir yıl içerisinde toplam 24 saat TOPLUM HİZMETİ yapması gerekiyor Milli Eğitimde okullarda, karnesinde tamamlandı ya da tamamlandı diye de yer alıyor bu görev… Okul Müdürlüğüm boyunca tüm öğrencilerime bu “toplum hizmeti”ni yaptırdım, kimi kendi seçtiği kurumlarda, (Huzurevi, Kütüphane, Hastane, Belediye vs) kimi de bizim seçtiğimiz yerlerde tamamlıyordu bu vazifeyi (disiplinli bir şekilde, bizim gibi bu işi yaptıran olduğunu da duymadım. Ama her öğrencinin karnesinde tamamlandı diye işaretlendiğini biliyorum)…
Her neyse, bir grup öğrencimi Devlet Hastanesine yönlendirmiştim, yıl 2006 idi sanırım…. Hastane Müdürü aradı beni “bu listeyi gönderdiniz de, biz ne yaptırabiliriz ki bu çocuklara” dedi…
“Ergün Yıldız’a yönlendirin” dedim. “O bakar çaresine”… Birkaç gün sonra aradı beni Ergün bey, “Öğrenci göndermişsin bir liste var elimde hocam, ne yaptırabiliriz ki bu çocuklara” dedi…
“Hocam bu öğrencilerimizin bir kısmı doktor olmayı hayal ediyor, bu yüzden hastaneyi tercih etmişler, hastane ortamını teneffüs etsinler, zorluklarını ve güzelliklerini görsünler, o atmosferi bizzat yaşasınlar istiyorum. Mizaçlarına uygun değilse hedeflerini değiştirir, uygunsa motive olurlar. Özellikle sizi tanısınlar istedim, sizin gibi iletişim kursun, sizin gibi analitik düşünsünler, merhameti, sabrı ve zekâlarının gereğini nasıl yerine getirmeleri gerektiğini idrak etsinler istiyorum” dedim…
Birkaç öğrenci geldi odama, birkaç hafta sonra; müthiş heyecanla, kapımı çaldılar… “Hocam biz kesinlikle doktor olmak istiyoruz, harika bir deneyim yaşadık” diyerek anlattılar bir çırpıda… Ameliyat önlüklerini giydirip, bonesini, eldivenlerini taktırıp ameliyata sokmuş bunları Ergün YILDIZ, daha lise birdeydiler üstelik….
Dr. Ergün YILDIZ’ı bu yıllarda tanıdım ben, Trabzonlu olması ayrı bir iftihar vesilesi amma, zekası, çalışkanlığı, fedakarlığı, merhameti, güçlü empati yeteneği ve kusursuz analiz yeteneği ile harika bir doktor, mükemmel bir dost yakaladım ben… İnegöl’de yaşayan üç yüz bin nüfusun iki yüz bini bir vesileyle uğramıştır yanına, genel cerrah olmasına rağmen, her alanda muhakkak ilk ona danışıp tedavisini başlatmıştır binlerce insan…
İletişimde, “en çok sevilen insan, en iyi dinleyen insandır” derler… Hayatına dokunduğu herkes çok sevdi onu, ne siyasi, ne sosyal statü, ne ticari, ne bürokratik, önceliği ya da önyargısı olmadan dinledi herkesi, sabırla dinledi…
Bildiğine çare oldu, bilmediğini havale etti bilene, anlattı herkese hastalığının sebeplerini, sonuçlarını analiz etti yıllarca…. İsmiyle hitap etti tek bir sefer gördüğüne bile, hastalığının akıbetini sordu, şefkatle merhametle sardı sarmaladı yaşlı nineyi, elini öptü dedenin, düğününe, cemiyetine gitti hastasının, yakınlarının… Saatler süren gece ameliyatlarının sabahında saat altıda başladı randevu dışı hastalarının muayenesine…. Mesaisi dolu doluydu, odasında atıştırırdı bir iki lokma, koridorda onlarca hasta… Sanırsın tek doktor o vardı koca hastanede… Analitik bakardı her vakaya, tıpta çaresi yok bunun dediği olmadı hiç, sebeplerine odaklanır, sonuçlarını anlatırdı bıkmadan usanmadan…
Devlet Hastanemizden emekli oldu bir süre önce, otuz yılını adadığı bu memlekette hizmet vermeye özel bir hastanede devam ediyor şimdi... Allah uzun ömür versin, başımıza hal geldiğinde ilk onu arıyorum yine, benim gibi yüzlerce insan öyle yapıyor eminim….
Bu hafta köşemi ona ayırdım, her şey için gecikmiş bir teşekkür edeyim dedim, İnegöl halkı adına…
Geçen hafta sonuçlar açıklandı, İnegöl’den çok evladımız yerleşti tıp fakültelerine, diş hekimlikleri ve mühendisliklere… Hepsi zeki çocuklar, hepsi memleketin insanına dokunacak bir şekilde… Ergün ağabeylerini örnek alsınlar istedim. Bir meslek nasıl sevilir nasıl adanılır insanlığa görsünler… Hizmetine talip oldukları insanlara nasıl merhametle, şefkatle yaklaşılır, analitik bakış açısı ve iletişim becerileriyle nasıl alanının en iyisi en sevileni olunur tasavvur etsinler…
Harikaydın, harikasın, rol modelsin gençlerimize, iyi ki varsın kıymetli hocam…
İşini düzgün yapan çokça arkadaşımız var elan, bu vesileyle hepsinin yüreklerinden öpüyorum….