Nurettin Yıldız'ın köşe yazısı.
• Kullukta muvaffak olabilmemiz için Allah’tan yardımını dileyelim. Ayağımızı kaydırmaması için yalvaralım.
• Ramazancılarla değil, salih kullarla bir arada olmaya çalışalım. Ramazandaki şevkimizi kırabilecek yer ve kişilerden uzak duralım. Ümmetin geçmiş büyüklerinin örnek hayatlarını öğrenelim, değerlendirelim.
• Bilhassa farz ibadetlerde küçük bir gedik bile açılmamasına özen gösterelim. Az da olsa, sürekli olan nafile ameller yapalım. Sürekli olan amel Allah’a daha sevimlidir.
• Kitabımız Kur’an’a olan alakamız artan bir hızla devam etmelidir. Her Ramazandan sonra düz okuyuşumuzu, ezber miktarımızı artırarak devam ettirmeliyiz.
• Zikir virdimizi aksatmadan sürdürmeliyiz.
• Günahlarımızın yolumuzu tıkayan engeller olmaması için sık sık samimi tövbe etmeliyiz.
Korku İle Umut Arasında Gidip Geliyoruz
Bu ümmetin geçmiş büyükleri bir ibadeti yapmak kadar o ibadetin kabul edilmesine karşı hassas olurlardı. Büyük bir korku ile ama coşkulu bir umutla Rabbimizin kapısında beklemeliyiz. Her halükarda tek kapımız O’nun kapısıdır. Bir yandan bizim eksikliğimizin altında ezilirken öte yandan da Rabbimizin rahmetine, o rahmetin genişliğine göz dikeceğiz. Mubahlarda aşırılık afetine karşı uyanık olalım; çok yeme, çok uyku ve çok söz bir afettir.
Hasan Basri rahmetullahi aleyh diyor ki: “Allah Ramazanı kulları için bir yarış meydanı yapmıştır. Kullukta hepsi yarışmaktadırlar. Yarışı önde bitirip kazananlar ve geride kalıp helak olanlar olur. Kazananlar ve kaybedenlerin bir arada olacağı günde vay gülüp eğlenenlerin haline!”
Neden Birdenbire Ramazandan Kopuluyor?
Çünkü:
• Ramazandaki ameller ihlâs sıkıntısı yaşıyordu. Tam bir ihlâsla yapılmayan, çevreden, örften etkilenmiş amellerin Ramazandan sonraki fırtınalara, şeytanın saldırılarına dayanması çok zordur.
• Ramazan ayında itidalli davranılmıyor.
İftar, sıla-ı rahim, ziyaret vb. abartılıyor.
Birkaç hatim birden izleniyor; ama birkaç ayet tefsiri öğrenilmiyor.
• İnsan benliğinin ihtiyacı olan dinlenmede de artı veya eksi manada aşırılık yapılıyor.
• En önemlisi de çevre değişikliğinin etkisine dikkat edilmiyor. Ramazandaki çevre yakalanmadan o havanın yakalanmasının mümkün olmadığı kavranamıyor.
Meyveli Ramazan
• İftar ayı değil, oruç ayı olarak algılanır. Oburlaşılmaz, kilolanılmaz o ayda. Sofradan sofraya değil, Kur’an’dan Kur’an’a, meclisten meclise koşulur.
• Gelenek görenek, örf âdete göre değil ayete hadise göre yaşanılır. Sadece ashab-ı kiram örnek alınır.
• Son günlerinde herkesi bir hüzün kaplar. Bitmesine gözyaşları akıtılır. ‘Ne çabuk geçti mübarek’ gibi edebiyat yapılmaz. ‘Acaba amellerimiz kabul olundu mu?’ diye bir heyecan ve umutlu bir bekleyiş sarar herkesi.
• Bayramından sonra oruca veda edilmez; Şevval ayında altı gün daha tutulur. Pazartesi-Perşembe orucu, muharrem orucu gibi nafilelerle oruca devam edilir.
• Aman ecrimiz zayi olmasın diye, Ramazan bittikten sonra kul hakkına daha fazla dikkat edilir.
• Sadaka vermeye devam edilir. Haftalık, aylık sadaka takvimleri yapılır.
• İnsani faaliyetlerden geri kalınmaz. Deprem oldukça insanlığı kabaran, televizyonlarda yetim-yoksul filmi gördükçe merhameti coşan gösteri adamı Müslüman olunmaz. Nerede hizmet orada ben anlayışı ile çalışılır.
• İtikâf ibadeti bir saatliğine bile olsa ihya edilmeye devam edilir. Namaza gitmişken ezanı caminin bahçesinde değil içinde bekler.
• Kur’an tilaveti artarak devam eder.
• Ramazan görmüş bir Müslüman olduğu en az altı ay her halinden belli olur.
NURETTİN YILDIZ
30 MAYIS 2017