1 Ekim günü bu başlıkla konuyu gündeme taşımıştık. Bu arada İnegöl Belediyesi Gastro Lokantasının gezici büfelerini ve kafelerini işletmeye başladı, Alper beye ilgisinden ötürü teşekkür ederiz. Peki bu yeterli mi?
Öğrencilerimiz bizim geleceğimiz onlara yatırım yapmalıyız, diye bir cümle kursam hoş karşılanırdı şüphesiz. Ancak biz bakış açımızı değiştirmeliyiz. Öğrenciler bizim geleceğimiz olduğu için değil insan yavruları oldukları ve üretimde bulunamadıkları, tüketici oldukları ve büyüklerinin vereceği harçlığa mahkum olduğu için onları düşünmeliyiz.
Ondan sonra ilk önermemizi de değerlendirebiliriz. Evine sadece tek asgari ücret ya da emekli maaşı giren öğrenci var. Evine iki maaş giren öğrenci var. Doğal olarak hepsinin eline aynı harçlık verilmeyecektir. Ama hepsi aynı sıraya oturacaktır. Bu konu KAMUSAL açıdan ele alınmalı. Milli Eğitim, Belediyeler, İş Çevreleri öğrencilerimizi kâr unsuru-çıkar kapısı olarak görmeden bu durumu ele almalı.
Çocukların beslenme kültürü büyükler tarafından geliştirilmeli. Onlar doğru yanlış ayırt edemeyebilirler. Bu onların suçu değil. Büyükler veliler ve yetkili büyükler çocuklara doğru beslenmeyi öğretmeli. Doğru beslenmenin olanakları çocuklara sunulmalı.
Fen Bilgisi dersinde çocuklara dil öğretilirken dilin hangi kısmının hangi tatları aldığı gösteriliyor. Burada çok basit bir durum var çocuklar da onun kurbanı oluyorlar. Dil ilk önce şekerli tatlı şeyleri algılar. Dilimizin ön kısmı ucu bu görevi görür.
Yanlar ve geri kısım diğer tat unsurlarını algılar. Çocuklar bu yüzden şekerli şeylere ilgi gösterirler. Bu arada patates en büyük şeker kaynaklarından biridir ve çocuklarımız bu yüzden patatesli yiyeceklere meyillidirler.
Çocuklarımız sabah kahvaltı yapmadan okula geliyorlar. Poğaça, açma ile karınlarını doyuruyorlar. Biz öğretmenlere de okul idareleri çocuklar sınıfta bir şey yemesin diye hatırlatmalarda bulunuyorlar.
Öğle yemeği için bir çok öğrenci okulunu terk edip etraftaki yemek işletmelerine gidiyorlar. Aldıkları ekmekarası yiyecekleri yerde, betonda tüketiyorlar. Kışın bu sağlıkları açısından tehlikeli bir durum.
Zeka gelişiminin büyük yetişkin olduklarında sağlıklarının yemek kültürü ve alışkanlıklarıyla doğrudan bağlantısı var. Okul çocuklarının beslenmesi, yalnızca büyüme gelişme açısından değil, aynı zamanda ileri dönemde ortaya çıkabilecek kronik hastalıkların önlenmesi açısından da önemlidir.
Yapılan çalışmalar, yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin büyüme gelişmelerinin aksadığı, dikkat sürelerinin kısaldığı, algılamalarının azaldığı ve öğrenmede güçlük çektiklerini göstermiştir.
Öncelikle bir veli ve öğretmen olarak, okullar bölgesinde çalıştığım için gözlem şansı yakaladığım durumları ve onlardan çıkardığım sonuçları ele almaya çalışıyorum. İlk yazımda belirtmiştim. Milli Eğitim alanında bir çok sendika var. Kimisinin üyesi çok sesi çıkmıyor, kimisinin üyesi az takati yok. Sendika üyesi öğretmen arkadaşlar gözlemlerini sendikalarına yansıtsalar, sendika yönetimleri öğrencilerin beslenme alışkanlıklarını ele alsalar.
Milli Eğitim Müdürümüz ekipleriyle gizli açık öğle üzeri öğrencilerin beslendiği mekanları, kantinleri denetleseler. Elde ettikleri verileri kamuoyu ile paylaşsalar çok iyi olur. Sendikalar ayrı ayrı bu konularda rapor hazırlasalar gerçek ortaya çıksa.
Eğer öğrencilerin beslenme sıkıntıları yoksa biz de yeni bir yazı yazarız, sıkıntı yokmuş “evham” yapmışız deriz ama bu konu geçiştirilecek bir konu değil. Yakın zamanların meşhur yaygın kelimesiyle söylersek gerçek “Milli Güvenlik” sorunlarından biri de budur.
Başımıza gelmeden de önlem almalıyız. Zaman zaman öğrenciler karnımız ağrıyor, yemek dokundu diye şikayette bulunuyorlar. Hijyen ve sağlıklı malzeme kullanımı da zabıta ve sağlık ekiplerince denetlenmeli.
Çocuklarımız bazen saatlerce servislerde yolculuk yapıyorlar. Sadece araba içinde değil o iş esnasında sigara vb. içilmemeli. Çocuklara olumsuz örnek olacak sözler, mimikler kullanılmamalı. Servislerde kameralar olmalı.
İsmail POLAT
Veli-Eğitimci