Önümüz Ramazan Bayramı. Bayramda hediyeleşmek bizim güzel adetlerimizdendir. Bayramlık ayakkabı, bayramlık pantolon, bayramlık etek, bayram harçlıkları, şekerler, tatlılar... Özellikle çocuklarımızın ama genelde hepimizin planları arasındadır. En kötü ihtimal ile çocukluk damak tadımızdadır.

Çok sevdiğiniz birisini sevindirmek için daha değerli hediyeler seçmeye çalışırız. Evlenecek olanlar mesela hayatlarını müşterek geçirmeye niyetlendikleri kişiler için üst seviye hediyeler almaya gayret ederler. Hediyeleşmek güzeldir. Aynı zamanda sünnettir.

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): "Birbirinize hediye veriniz. Çünkü hediye, gönüllerdeki dargınlığı giderir." (1) buyurarak hediyenin gücünü adeta bizlere bildirmiştir.

Peki, çok sevdiğiniz birisinden çok kıymetli bir hediye aldınız. Hediyenin kendisi, hediye verenin kıymetini geçebilir mi? Ya da empati kuralım. Çok sevdiğimiz bir kişiye onun çok hoşuna gidecek bir hediye aldık. Bir müddet sonra baktık ki verdiğimiz hediye ile o kadar çok vakit geçiriyor ki adeta artık bizi unuttu. Sizce ne hissederiz?

Bir empati daha kuralım. Çok sevdiğimiz birisinden bir hediye aldık maddi olarak pek bir değeri yok ancak hediyeyi verenin o kadar kıymeti var ki verdiği bizim için çok önemli olur.

En basitinden çok sevdiğimiz bir yazardan imzalı bir kitap alsak onu farklı bir şekilde korumaya alırız. Aslında kitaba atılmış imzanın maddi olarak bir değeri olmamasına rağmen imzanın sahibinin değerinden dolayı farklı davranırız.

Hediyenin kıymeti aslında ödenen bedelden ziyade sahibinin hatırında gizlidir. Nefret ettiğiniz birisinden iyilik gelsin istemezsiniz mesela. Şahsım adına mesela Çin'den ülkemize bir destek gelse veya Siyonist terör örgütü israilden ülkemiz adına olumlu bir açıklama yapılması bile hoşuma gitmez. Mesele gelen faydadan ziyade kimden geldiğidir benim için.

Evet, bence hediye kendi değerinden ziyade kimden geldiği ile değerlidir. Çok sevdiğimizden bize hediye verildiğinde, hediyeye değil, veren teşekkür ederiz. Hediyeye değil, verene sevgimiz artar.

Bu dünyada en çok sevmemiz gereken Rabbimiz Teala bize o kadar çok hediye göndermektedir ki bir tefekkür edebilsek. Ama biz insanoğlu çoğu zaman Rabbimizden gelen nimetlere teşekkür etmekten, Rabbimize şükretmeye akıl edemeyiz.

Rabbimiz; bize türlü türlü hediyeler vermektedir. Bazen hediye ile o kadar meşgul oluruz ki hediyenin sahibini unuturuz. Sonra hediyeyi veren hediyeyi elimizden aldığında mızmızlanırız, tüm vaktini verilen oyuncağa harcayan küçük çocuğun oyuncağına el konulması gibi.

Rabbimiz bize hediyeler verdi, bizden kulluk bekler. Hangi fabrika, hangi anne, hangi eş, hangi çocuk, hangi araba, hangi ev, hangi tarla veya hangi iş Rabbimizin izni olmadan bize ulaştı?

Hangisi kulluk vazifesini kenara koyabileceğimiz kadar bizi meşgul edebilir? Hangi hediye bizi namazdan, oruçtan ve dahi cihattan alıkoyacak kadar kendi emeğimizdir?

Rabbim, verdiklerine karşı kulluğumuz ile şükretmeyi bizlere nasip etsin. Amin.

Allah'ın (cc) kulu, Ümmet-i Muhammed'den, kardeşiniz İlyas...

1. Tirmizi, Vela, 6/2130