Mehmet Arif Selim yazdı

Gayrımüslimlerin, emperyalist batılıların ve tercihen dini kaale almayanların tiyniyetleri de, tercihleri de, fikirleri de, olaylara ve dünyaya bakışları da belli; Alabildiğine dünya hırsı, alabildiğine bencillik ve kendisinden başkasını düşünmemek, alabildiğince kazanmak ve bunu yaparken helalmiş harammış veya başkasının hakkı hukukuymuş umursamamak.

Peki bunları anladık, bunlar böyle de biz nasılız? Kendini Müslüman diye tanımlayan, Türk- İslam kültürüne mensup olduğunu söyleyen bizlerin durumu ne?

Elinden geldiğince inancı ve kültürü doğrultusunda yaşamaya çalışanlar var şüphesiz. Onlara en içten hürmetlerimizi sunarak ve az olan bu değerli insanları bir kenara ayırarak genel insani yapımızı bir düşünelim ve bir göz atalım özetle.

Girişte belirttiğimiz gayrımüslim veya emperyalist batılılardan ne kadar farkımız var acaba?

İslamî ve insanî değerleri ne kadar yansıtıyoruz hayatımıza?

Kanaatkar mıyız mesela, sahip olduklarımıza yeterince şükrediyor muyuz yoksa sahip olmadıklarımıza vahlanıp hep bir şikayet ve doyumsuzluk halinde miyiz?

Kazanırken miktarın çokluğuna mı odaklanıyoruz yoksa helal olmasına mı?

Bencillik ateşiyle yanıp sadece kendimizi düşünüp, dünyanın bizim etrafımızda dönmesini mi istiyoruz, yoksa başkalarının dertleriyle dertlenebilyor muyuz?

İnancımızı ve değer yargılarımızı ölçü alarak mı bakıyoruz hayata, yoksa medyanın fikirsel kulları olarak batının bakış açısına göre mi hareket ediyoruz?

Dini değerlerimize, milli değerlerimize bir saldırı olunca, değerlerimizi  sonuna kadar savunabiliyor muyuz yoksa "aman banane" diyerek suspus olup bir kenara mı çekiliyoruz?

Vatanımıza saldıranlara ve saldıranlara destek olanlara karşı tepkimizi yeterince gösterebiliyor muyuz yoksa nemelazımcılık yapıp bir kenarda mı duruyoruz?

Katledilen, açlıktan ölen, zulüm gören, yerinden yurdundan çıkarılan insanlara, İslamî ve insanî bir gereklilik olarak sahip çıkıyor muyuz yoksa ötekileştirip, destek vermeyip zalimlerin yaptıklarına örtülü olarak destek mi veriyoruz?

Ne yapıyoruz, niye yapıyoruz, neye göre yapıyoruz yaptıklarımızı, hayata dair fikirler oluştururken neyi referans alıyoruz?

Bu sorular dahil, aslında tüm soruların en önemlisi olan soruyu kendimize sıkça ve samimiyetle sormalıyız; "Bu dünyada amacımız ne?"

Sahi biz bu dünyaya niye gönderilmiştik, imtihan ne demekti, öbür dünyada neyin hesabını vereceğiz?

İşte bu soruları sormayı unuttuğumuz oranda dünyevileştik, insanî ve İslamî değerlerimizden uzaklaştık.

Ve geldiğimiz noktada adımız insan olsada insanî değerleden, adımız Müslüman olsada İslamî yaşantıdan uzaklaşarak şeytanî ve gayrıislamî insanlardan bir farkı olmayan, dünyayı kutsayan tiplere dönüştük.

Tüm bunlara rağmen,  iyi örnekler de olduğunu bilip ümidimizi kaybetmiyoruz, gelecek daha güzel olsun diye temenni ediyoruz. Bu yazıyı da buna minnacıkta olsa bir katkısı olabilir niyetiyle yazdık.

İmandan, İslam'dan ve insanlıktan uzaklaştıkça buhranlarımız artıyor, dünya cehennemleşiyor aslında. İnsan insanın kurdu oluyor. Ama doğru sorular sormadan doğru fikirler, doğru fikirler olmadan doğru davranışlar, doğru davranışlar olmadan da güzel bir dünya olmuyor.

Bir de bu dünyanın "ÖTE" kisi var, oradaki hayatımızın nasıl olacağını da bu dünyada yaptıklarımız belirliyor. Hatırda tutmak lazım.

Allah sonumuzu hayreylesin, Allah imandan, İslam'dan, Kur'an'dan ayırmasın zihinlerimizi....