Her şeye önemi oranında değer verilmelidir. Üç günlük, hatta iki buçuk günlük bir dünyadayız. Dün geçti, bugün var, yarına erişip erişmeyeceğimiz muamma. Etti iki artı - belki yarım gün - iki buçuk gün.
Ve bu günlerin bitiminde bir hayat var ki, o hayat ilelebet sürecek bir hayat. Sonsuzluğu düşününce, bu dünyadaki hayatımız okyanuslarda bir damla bile değil. Ve bu hayat ancak anlık bir hayalden ibaret. Mademki bu dünyanın önemi bu kadarcık, o zaman ona vereceğimiz değer de bununla orantılı olmalıdır.
Mademki bu dünyada geçici bir imtihan için varız, o zaman hiç ayrılmayacakmışız gibi değer vermemizin mantıkla izah edilebilir bir yanı yoktur. Hayat felsefemizi oluştururken, bu temel olguyu en başa koyarsak dengeli bir hayat yaşama imkanı elde ederiz. Sahip olduklarımıza şükretmek, sahip olmadıklarımızdaki hikmeti anlayıp kahrolmamak bizim psikolojik dengemizi sağlayacaktır.
Hırsla dünyaya bağlanıp insani erdemlerden uzaklaşmak ise bize ve topluma hastalık ve sorun olarak geri dönecektir. Dünyalık menfaatler için; yalan, hile, aldatma, kin ve nefret, kavga ve cinayet gibi sosyal hastalıklara kapılmak bu çok değerli sandığımız dünyayı bize zehir etmektedir aslında. Bu minvalde bakınca şu çelişkiyi net olarak görürüz : Dünyevileştiğimiz oranda, dünyamızı mahvediyoruz aslında.
Dünyevi olarak çok şeye sahip olan önceki insanları düşünelim ; neredeler, 'benim' dedikeleri dünyalıklardan neyi götürebildiler öteye, ve benim dedikleri şey onlardan sonra kaç kişinin daha oldu. "Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi." Dünyevileşme hastalığının yaygınlaşmasından daha tehlikeli olan ise bu hastalığın, hastalık değilde, olması gereken bir şey olduğu yanılgısıdır. Hatta dünyevileşmeyenlere "enayi" damgası vurup onları hastalıklı kabul etmektir. Özelliklede ahiret inancımız olduğunu söyleyipte dünyaya adeta tapıyorsak burda büyük bir çelişki var demektir.
Bu görüşleri dillendirdiğinizde hemen karşılığında "müslüman zengin olmalıdır" gibi bir klişe geliyor. Bence yanlış, müslüman zengin olmak zorunda değildir, müslüman devletler zengin olmak zorundadır dense kabul edeceğim. Ayrıca, "sizi denemek için Allah rızkı dilediğine bol verir, dilediğinden de kısar" mealindeki ayetleri neden hesaba katmıyoruz.
"İnsan malım malım der. Halbuki yediğinden, içtiğinden ve giyip eskittiğinden başka neyin varki ey insanoğlu" anlamına gelen hadisi veya peygamberimizin yaşantısını neden rehber edinmiyoruz ki. Bizim örneğimiz, Kur'an'ın yaşanmış hali olan peygamberimiz değil midir yoksa? Peygamberi bile beğenmeyip, kendini kutsayan vede tek doğru kendisiymiş gibi ahkam kesen, dünyevi menfaate veya aklına tapan, herşeyi ufacık aklımızın kalıplarına sığdırmaya çalışan ukalalar mı bize yol gösterecek? Müslüman çalışmalıdır, kimseye el açmamak için çabalamalıdır, kabul. Fakat bu gereklilikleri dünyevileşmeye bahane etmemelidir.
Helede dünyevi menfaaer için; helal, haram, kul hakkı, devlet hakkı, dürüstlük, şükretmek, kanaat etmek, yardımlaşmak gibi dinî değerleri asla ihmal etmemelidir. "Ne yapalım devir böyle" diyerek, dünyevileşme hastalığına bahane uydurmamalıdır. Devir böyleymiş, devir şöyleymiş bize ne, biz devire göre değil, dinî hükümlere göre yaşamak için vede imtihan için gönderildik bu dünyaya.
Beşeriz şaşarız, hatasız kul olmaz tabiiki. Fakat elimizden geldiği oranda gayret göstermek zorundayız, en azından eksiklerimizi ve zaaflarımızı bilmek zorundayız. Yada en azından,Maddi anlamda dünyevileştik diye, fikirsel anlamda dünyevileşmemek zorunda değiliz. Ya da hiç olmazsa; şu iki buçuk günlük dünyada dünyevileşmemeyi başaran insanlara gıpta edip onları örnek alabiliriz. Aksi taktirde gelecek nesillerimiz tamamen dünyevileşecek, dünyevi olanı elde etmek için her kutsalı çiğneyecek ve bunu normal görecektir. İşte zaman dünyada da sonrasında da hepimiz ayvayı yedik demektir.
MEHMET ARİF SELİM