Herkes bulunduğu konumu sağlamlaştırmaya çalışıyor. Mevcut kurulu düzen ise elindeki ipleri kaptırmamak için, büyük mesafe aldığını düşündüğü "Tek Dünya Devleti" hedefine ulaşmak için her yolu deniyor.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan, ABD ve Sovyetler Birliği arasında "kurgulanan" iki kutuplu dünya düzeni 1990' a kadar sürdü. SSCB dağılınca dünyada tek güce dayalı, ABD'nin jandarmalığında bir düzen tesis edilmek istendi. 2001 İkiz Kule saldırıları sonrasında ABD stratejik noktaları işgale girişti, Afganistan ve Irak gibi ülkeler işgal edildi. Bunun yanısıra küresel medyanın algı operasyonları yapıldı, kukla terör örgütleri aracılığıyla vekalet savaşları yapılarak dünyaya yön belirlenmeye çalışıldı.
Kurulmak istenen bu düzene değişik coğrafyalardan itirazlar yükseldi, farklı ülkeler ellerindeki farklı imkanları kullanarak bölgelerinde ve dünya siyasetinde ön plana çıkmaya başladı. Böylece çok kutuplu bir dünya düzenine doğru bir yönelim başladı.
Örneğin; Ticari gücüyle ve insan kaynağıyla Çin ve Hindistan, doğal kaynaklarıyla ve askeri imkanlarıyla Rusya, teknolojik gücüyle Avrupa ülkeleri çok kutuplu dünyada söz sahibi olmak için hamleler yaptılar, yapıyorlar.
Gelişen altyapısı ve teknolojisi, dinamik insan kaynağı, stratejik konumu ve tarihi derinliği ile Türkiye de bu çok kutuplu dünyada söz sahibi olmak için adım atan bölgesel ve küresel bir güç haline geldi.
Kendi silahını üreten, enerji alanında kendine yeten ülke olma yolunda önemli mesafe kateden, devlet içindeki emperylalist kuklalarını temizleyerek tam bağımsız politikalar üretme kabiliyeti kazanan Türkiye; kurulmanın eşiğindeki çok kutuplu düzende en önemli aktörlerden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Türkiye'nin ayağına vurulan en büyük pranga olan terör belasından da kurtulma yolunda önemli bir adım daha atıldı ve emperyalist kuklası PKK, geçen hafta kendisini feshettiğini açıklamak zorunda kaldı. Eğer küresel güçlerin sabotajlarına izin verilmezse, teeör örgütü silahlarını teslim edecek ve tarihi bir başarı ile ülkemiz bu terör prangasını da parçalayacak.
Tarihi dönüşümler bugünden yarına olmaz elbetteki, belli bir süreç gerektirir. Fakat; Sabırlı, akıllı ve cesur adım atanların dünyaya yön verdiği de bir gerçektir tarih boyunca. Hem ülkelerin kendi iç düzenlerinde hem de ülkeler arası mücadelelerde, artık açıktan gözlemlenebilen bir süreç yaşıyoruz. Çok kutuplu dünya düzeni için çalışanlar ile tek dünya devleti düzenini sağlamaya çalışanlar sahnede, kılıçlar çekildi, ok yaydan çıktı.
Adına küreselci denen (Derin Dünya Devleti) egemen güçler; ellerindeki silah gücü ve medya ile, finans gücü ve kukla terör örgütleriyle, ülkelerde iç karışıklık çıkarmak için kullandıkları sözde sivil toplum kuruluşlarıyla mevcut durumlarını korumak ve güçlendirmek istiyorlar. Hal böyle olunca her ülkede ve bölgede derin bir mücadele ve hesaplaşma yaşanıyor. Bu temel gerçeği görerek buna göre konumunu belirleyen, enerjisini içerdeki boş işlere değil önemli hedeflere yönlendirmeyi başaran ülkeler günün sonunda kazanacaklar. Biz de bu ülkelerden birisi oluruz inşallah. Ve devletimizin kurguladığı, Cumhurbaşkanının her daim dillendirdiği "Türkiye yüzyılı" kızıelmasını gerçekleştiririz inşallah.
Dünya kaynıyor ve bir değişimin sancıları yaşanıyor. Dünyanın daha fazla cehenneme dönmemesi için, bu düzenin değişmesinin şart olduğunu her gün , başta Gazze'deki İsrail soykırımı ve dört yıldır süren Rusya - Ukrayna savaşı olmak üzere, ibretle seyrediyoruz.
Allah devletimize zeval vermesin.
MEHMET ARİF SELİM