Merhaba İnegöl'ün güzel insanları! İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.

İnegöl, tarihi boyunca çeşitli göç dalgalarına ev sahipliği yapmış ve Osmanlı Devleti'nin dirlik sistemiyle önemli bir yerleşim bölgesi haline gelmiştir.

Bu sistemle, en ücra köşeler dahi değerlendirilmiş, ekonomik olarak canlı tutulmuştur. Bu uygulama, dağ taş demeden her arazinin tarım, hayvancılık ve sanayi için kullanılmasıyla kendini göstermiştir.

İnegöl’deki göçmen köyleri, stratejik noktalarda kurulmuş olup, bu yerleşimler Osmanlı’nın dirlik sistemi çerçevesinde şenlendirilmiş ve ekonomik olarak canlandırılmıştır.

Osmanlı, en küçük arazi parçalarını bile değerlendirerek doğan, şahin ve atmaca gibi yırtıcı kuşların ürediği yerleri dahi ekonomiye kazandırmıştır.

İnegöl'de ilk sanayi tesisleri, tahıl ürünleri için su ve çeltik değirmenleri, orman ürünleri için su hızarları ve hayvancılık ürünleri için tabakhaneler olarak kurulmuştur. Zamanla, ipek böcekçiliği ve dokumacılık da İnegöl’de önemli bir yer edinmiştir.

Ayrıca, Derbent ve geçitler de şenlendirme adı altında geliştirilmiş, birçok köyde çamlık alanlar tesis edilmiştir. Bu çamlıklar, Şıbalı, Hamamlı, Deydinler köylerinde ve Aksu Derbendi'nde bulunmaktadır.

Osmanlı döneminde her köyde bir hamam bulunurdu; çünkü "Hamamsız köy, imansız köydür" inancı yaygındı. Bu da Türk halkının temizlik, özellikle vücut ve çevre temizliğine verdiği önemi gösterir.

Yerli köylerin yakın çevresinde, genellikle bir tepe üzerinde dede mezarı veya türbe bulunur. Bu kişiler, köy güvenliği ve istihbaratı ile ilgili sorumluluklar üstlenmiş, güvenilir ve saygın kişiliklere sahip olarak kabul edilirdi. Tasavvufi meşrepli, dindar olanları da çoktur.

Osmanlı’nın son dönemlerinde işgale uğrayan yörelerdeki Müslümanların büyük bir kısmı Anadolu’ya göç etmiştir. 93 Harbi ve Balkan Savaşları sonrasında yoğun göç dalgaları yaşanmış, İstiklal Savaşı’ndan sonra Lozan Muahedesi gereği yapılan mübadele ile Batı Trakya ve Ege adalarından gelen ırktaşlarımız Anadolu'ya yerleşmiştir.

İnegöl'ün en eski nahiyesi olan Tahtaköprü Kasabası'ndan başlayarak, pek çok göçmen köyü kurulmuştur. Bu köyler arasında Bahçekaya, Mesruriye, Saâdet, Hilmiye, Oylat, Bahariye, Hayriye, İclaliye, Erikli, Gülbahçe, Pelitli, Hamidiye, Gazelli, Lütfiye, Fevziye, Elmaçayırı, Bataklı, İnayet, Tuzla, KaraKadı, Eskiköy, Muradbey, Soğukdere, Kazıklı, Çayyaka, Bedre, Çaylıca, Mürüvvet, Çiftlik, Merzukiye, Esenköy, Ruşentahtaköprü, Yenice, Çobanköy, Edebey, Cerrah, Atoğlanları, Halalca, Mecidiye, Karagölet, Fındıklı, Yeni Yürük, Hacı Hasan, Dömez, İskaniye, Cemiyet, Tekke, Akbaşlar, Bayramşah, Olukman, Sofular, Sülüklügöl, Karahasanlar, Gökbağ, Babaoluk, Kocakonak, Sultaniye, Türklerkonağı, Gedikpınar, Güvemcik, İhsaniye, Karatikenlik, Rüşdiye, Osmaniye, Kanlıkonak, Güney Kestane, Mezit, Sulhiye, Uzun Barış, Tüfekçikonak, Hacıkara, Yukarıballık, Aşağıballık ve Hasan Paşa bulunmaktadır.

Bu köyler arasında Kafkas kökenli olanlar (Gürcü, Abaza ve Çerkez) ile Balkan kökenli olanlar (Boşnak, Arnavut, Tatar ve Türk) bulunmaktadır. Balkan göçmenleri arasında Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan, Arnavutluk, Makedonya, Bosna, Girit, Romanya ve Kırım'dan gelenler de yer almaktadır.

İnegöl’deki göçmen köyleri, tarih boyunca Osmanlı'nın şenlendirme politikalarının bir ürünü olarak ekonomik ve sosyal açıdan büyük önem taşımaktadır.

Bu köyler, İnegöl'ün tarihini ve kültürel çeşitliliğini yansıtan önemli yerleşim alanlarıdır.

Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!