Recep Akakuş'un Genç Gazete'de yayımlanan köşe yazısı.

B-İNEGÖL’ DE YILDIRIM CUMA CAMİİ-2:  İnegöl Yıldırım Cuma Camii, ahşap beşik çatılı, ahşap tavanlı - Evliya Çelebi’nin tesbit ve tasvirine göre - kiremit ile örtülü bir mahalle camii görünümündedir. Halbuki aynı yıl içinde yapılan Kurşunlu Yıldırım Zaviyeli Camii, hem kubbeli ve hem de kurşun örtülüdür.

Evliya Çelebi, 1640 ve 1670 yıllarında İnegöl’e uğradığında Yıldırım Cuma Camii’ne uğramış ve buranın, ruhâniyyet kokan son derece dikkat çekici bir mabed olduğunu söylemiş ise de hemen yakınında yer alan görkemli İshak Paşa İmaret Camii karşısında –fizikî açıdan-çok mütevazi bir mabed durumunda kalmıştır.

Bununla birlikte bânisi Sultan Yıldırım Beyazıt olduğu için,uzun yıllar cuma namazları burada kılınmış ve cuma hutbeleri deyine burada okunmuştur. Çünkü bu camide hatip için bizzat Yıldırım Beyazıt tarafından ”hizmet-dirliği” tahsis olunmuştur.

Ord. Prof. Dr. Ömer Lütfü Barkan ve Enver Meriçli tarafından hazırlanmış olan “Hüdâven- diğar Livası Tahrir Defterleri” isimli kaynak eserde burada hitabet hizmeti sunan kişilerden birinin, Yakub Efendi olduğu kaydedilmiştir. Dikkati çeken hususlardan biri, inşa edildiği tarihlerde Cuma Camiin olduğu yer, meskûn mahal, değildir.

Buna karşın Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan hamam ise yerleşim alanının içinde ve de Turgut Alp’in inşa ettirdiği ve Orhan Gazi’nin de görevlisine “hizmet-dirliği” tahsis etmiş olduğu zaviyeli mescid yakınında yapılmıştır.

Sultan II. Abdülhamid (1876-1908) devrine gelindiğinde; 1876- 1877 yılları arasında İnegöl coğrafyasında yer alan bazı yerleşim alanlarında yeni mescidler yapılırken özellikle kasaba merkezinde bazı cami ve mescidler onarılırken bazılarında da köklü tadilatlar gerçekleştirilmiştir.

İnegöl’de Yıldırım Cuma Camii de geniş tadilata uğrayan camilerden biridir. Çünkü geniş ve görkemli İshak Paşa külliyesinin yanında –fizikî yapısı itibariyle- bir mahalle camii hüviyeti arzetmekte idi. Muhtemelen bu nedenle onarım işlerini üstlenen o günün yetkili mîmarları, Sultan II. Abdülhamid’in de onayını alarak Cuma Camii’nin, yeni bir mîmârî üslûp içinde onarımını gerçekleştirmişlerdir.

Şöyleki: Önce duvarlardaki pençere boşluklarını genişletmişler ve duvar yüksekliklerini-eskiye göre -bir kat daha yükseltmişlerdir. Ardından da ahşap beşik çatının tam orta yerine -takrîben- çapı altı metre olan ve sekizgen kasnağa oturan geniş bir fenerlik tipi bir kubbe oturtulmuştur. Bu yolla; cami’nin iç hacmi genişletilirken duvarlarda açılan geniş pencerelere ilaveten kubbe kasnağında açılan pençereler ile de mabedin iç kısmı, çok geniş çapta aydınlatılmıştır.

 Bağdadî türü malzeme kullanılarak yeni bir üslûp kullanılarak dizayn edilen beşik ahşap çatı bölümü, kiremit ile örtülürken kubbe kısmı, kurşun ile örtülmüştür. Cami içinde ise geniş ve sekizgen kasnağa dayalı fenerlik sitili bu bağdâdî kubbe, dört adet ahşap sütun üzerine oturtulmuştur.

Cami girişinde sağlı-sollu iki ahşap maksure yer alırken bu maksurelerin üzerine ahşap sütunlara dayalı ahşap bir kadınlar mahfe li,yapılmıştır.

Dikkati çeken önemli bir husus, camiin sol arka köşesinde yer alan ilk minarenin gövde kısmı yenilenmiş ise de “küp ”kısmının, günümüze kadar aynen intikal etmiş olmasıdır.Buna karşın camiin, sosyal tesisi olarak abdest alma ve bozma yerleri yapılmadığı gibi tadilat projesinde de yapılması öngörülmemiştir.

RECEP AKAKUŞ HOCANIN ESERİNDEN

DÜZENLEYİP YAYINA HAZIRLAYAN

AYHAN BAYRAKTAR