İçinde barındırdığı değerleriyle bölgesinin önemli kentlerinden olan,
atılım ve yatırımlarıyla kendini daima bir üst noktaya taşıyan, örnek alan değil örnek olan, gerçekleştirdiği projelerle ilklerin şehri olmuş İnegöl; her geçen gün büyüyen ve gelişen yapısıyla yoluna devam ediyor.

İnegöl, tarihi ve doğal güzellikleriyle gezip görülmeye değer, hızla geli-
şen ve büyüyen bir tarım ve sanayi kenti olması sebebiyle de bölgesinde örnek gösterilen bir kent konumunu haizdir.

Lodosu, poyrazı, asırlık çınarları, Oylat’ı, mobilyası, köftesi, Boğazova’sı, İshakpaşa’sı, simitçileri… Kent Müzesi, eski İnegöl Evleri ve içimizi yaşama sevinciyle dolduran daha nice şeyleri içinde barındıran İnegöl, 1885 yılına kadar Hüdavendigar (Bursa)’a bağlı olan 9 ilçe merkezinden biri idi.

İnegöl, idari olarak 1885 yılında liva (il) haline getirilen Hüdavendigar Vilayetine bağlı Ertuğrul adı verilen Bilecik’e bağlanmıştır. İnegöl tarihi
boyunca her zaman ilçe merkezi olup, hiçbir zaman köy veya bucak statüsüne inmemiştir.

Sancak merkezi ise zaman zaman Ertuğrul, zaman zaman da Hü-
davendigâr olarak değişse de, adlî ve askerî açılardan sürekli Bursa’ya bağlı
kalmıştır. 1926 yılından itibaren ise tamamen Bursa iline bağlanmıştır.
İdari açıdan kısa bir tarihe yolculuğa çıktığımız İnegöl’de Belediye
Teşkilatının kuruluşu ve günümüze kadar geçirdiği aşamaları sizler ile paylaşmadan önce ülkemizde belediye teşkilatının kuruluşu hakkında kısa bir özet bilgi vermek istiyorum.

Tanzimata kadar belediyecilik işlerini kadılar ve vakıf sistemi bünyesindeki örgütleme yerine getirmekteydi. Zamanla Osmanlı idari yapısındaki bozulmalar sonucunda kadılar ve vakıfların yerine getirdikleri görevler aksamaya ve yerine getirilmemeye başlamıştı. Bu yüzden Tanzimat ile birlikte batılılaş- manın da etkisiyle yeni bir modern sistem üzerinde yoğunlaşmaya başlandı.

İlk adım olarak Muhassıl (maliye memurları) ve muhassıllık meclisleri (memleket meclisleri) kuruldu. Bazı üyelerinin seçimle iş başına gelmeleri nedeniyle, yerel yönetim kurumlarının ilk örneği olarak sayılmaktadır.

Daha sonra öngörülen idari ve mali işleri gerçekleştiremediklerinden lağv edilip yetkileri valilere devir edilmiştir. Bugünkü “Belediye Başkanlığı”na benzer bir mevki olarak “İstanbul Şehremaneti” 1855 yılında kuruldu ve İstanbul Şehremanetinin başında merkez tarafından atanan Şehremini bulunmaktaydı.

Atanan şehreminiler, ne gö- rüşleri ne de yetenekleri bakımından, kentlerin o dönemdeki yoğun değişim dinamiklerine ayak uyduramadılar ve uygulama başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun üzerine çoğu “Galata ve Beyoğlu’nda oturan, Batı’yı yakından tanıyan ve yabancı dil bilen azınlık temsilcilerinden 1856 yılında teşkil edilen, “İntizam-ı Şehir Komisyonu”nun çalışmasının ürünü olan bir rapor doğrultusunda, 28 Aralık 1857’de İstanbul genelinde değil sadece Beyoğlu ve Galata semtlerini kapsayan “Altıncı Daire-i Belediye” kuruldu. Osmanlı’da bugünkü anlamda modern belediyeciliğin ilk örneği ve ülkemizdeki kilometre taşı, Beyoğlu ve Galata semtlerinde kurulan “Altıncı Daire-i Belediyesi” idi.

Konumu ve sahip olduğu liman itibariyle İstanbul’un ticaret-finans merkezi durumundaki Beyoğlu, azınlıklarla birlikte yabancı elçilik ve konsoloslukların da toplandığı bir yerdi. Bu sebeple Batı tarzında ilk belediye teşkilatlanması burada başladı.“Belediye”, “Daire-i Belediye”, “Belediye Reisi”, “Belediye Meclisi” gibi tabir ve unvanlar da ilk defa burada kullanıldı. Bu belediyenin Altıncı Daire-i Belediye olarak adlandırılması Fransa kaynaklıdır. Belediyenin isminin ilham kaynağı bu nedenle Paris’in en seçkin semti olan Altıncı bölgedir. “6. Daire-i Belediye” Binası bugün de Beyoğlu Belediyesi’ne hizmet vermektedir. (Devam edecek)

ALİNUR AKTAŞ

Uluslararası İnegöl Tarihi ve Kültürü Sempozyumu-1