Bir avuç insan, küçücük bir toprak parçasında yetmiş yıldan fazladır bir varoluş mücadelesi veriyor.

Sadece son on beş ayda yaklaşık 50 bin şehit verdiler, 110 binden fazla yaralı var. Enkaza dönen şehirdeki yıkıntıların altında daha kaç tane şehit bedeni var belli değil.

Ve karşılarında dünyanın en zalim, en acımasız ve en soykırımcı ordusu olan İsrail ordusu var, daha doğrusu ordu görünümlü terörist yapı var.

O katil İsrail'in arkasında en başta, en büyük siyonist devlet olan ABD var. Sürekli ve hesapsız bir şekilde silah veriyor, para akıtıyor. Bununla birlikte Avrupa'lı devletlerin neredeyse tamamı aynı şekilde İsrail'in arkasında ve hep destek - tam destek veriyor.

Dünyanın en gelişmiş silahlarına ve en güçlü deetlerine karşı,  o kadar bedel ödemesine rağmen diz çökmeyen bir Gazze halkı ve direnişi var. Ve o direnişlerinde doğru düzgün bir destek almadılar.

Dünyanın süper denen güçlerine ve süper denen silahlarına karşı, bir avuç Gazzeli'nin yaptığı şeyin adı tam olarak destandır.

On beş aydır katliam yapan İsrail ve yaptıran emperyalist batı, bir avuç toprakta kontrolü sağlayamadı ve nihayetinde ateşkes antlaşması yapmak zorunda kaldılar.

Dünyayı ateşkes diyerek en az yedi aydır oyalayan ABD ve yandaşları da sonunda İsrail'i ateşkese zorlamak zorunda kaldılar. Bu mecburiyetin sebebi şüphesiz ki Gazze'de gerçekleşen Direniş Destanı idi.

Yenilmez denilerek ilahlaştıran ABD ve İsrail yenilmiş ve kaybetmiştir Gazze'de. Onlardan korkarak veya krallıklarını onlar sayesinde koruyacaklarını sanarak Gazze'yi yalnız bırakan pek çok müslüman devlet de, Gazze Destanı ile anlamış olmalıdır ki, yenilmez sandıkları aslında yenilmez değildir ve her istediklerini yapmaya güç yettiren ilahlar değildir.

Ateşkese uyar mı İsrail; ateşkesin devamı bugün göreve başlayacak olan Trump idaresindeki yeni ABD yönetiminin işine gelir mi, siyonist ve emperyalist güçler bu başarısızlıklarını örtmek için yeni vahşilikler serger mi zaman gösterecek. Fakat her ne olursa olsun gelecekte, Gazze Destanı çoktan tarihteki yerini almıştır.

Ve on beş aydır süren soykırım, İsrail'in katlettiği 18 bin ÇOCUK ve binlerce kadın tüm insanlık için bir kez daha bir sınav olmuştur. Ve tüm müslümanlar için de bur sınav olmuştur.

Ülkemizin genel anlamda dik duruşu, batı toplumları dahil dünya kamuoyunun yaşananlara gösterdiği tepki insanlığın yüzakı olmuştur. Ancak bu yüzakı tavrın sınırlı kalması insanlık olarak sınıfta kaldığımızı tekrar ortaya koymuştur. Aynı şekilde müslümanlar olarak da sınıfta kaldık maalesef.

İnsan hakları, kadın hakları, ÇOCUK HAKLARI, basın özgürlüğü gibi söylemlerin arkasına saklanan emperyalistlerin maskeleri Gazze'de tartışmasız bir şekilde düşmüştür. Uluslararası hukuk veya kurumların gözboyama objesi olmaktan başka bir fonksiyonunun olmadığı ayan beyan ortaya çıkmıştır.

Bir avuç sitonist- evanjelist ve emperyalist azınlığın dünyaya hükmettiği şüphe götürmez bir şekilde ispatlanmıştır.

Gazze Destanı dünya fotoğrafını ve dünyanın hastalıklarını ayan beyan gözler önüne sermiştir. Bu hastalıkları tedavi etmek tüm insanlığın omuzlarındaki bir sorumluluktur. Ya böyle devam edecek ve bir değil binlerce Gazze yaşanacak, yada bu bir avuç küresel çeteye dur diyilecek. Tarihin bu manada kırılma noktasındayız...

Müslümanların bu yaşananlardan ibret alıp aklına başına alması, bir ve beraber hareket etmesi de müslümanların sorumluluğu olarak orta yerde durmaktadır. Ya bir oluruz yada bir bir yok oluruz, üçüncü bir seçeneğimiz yoktur. Zira siyonistin ve emperyalistin dini, imanı, vicdanı, insaniyeti yoktur. İblisî bir "tek dünya" kurmak tek dertleridir. Onların ne yaptığından ziyade, insanlığın ve biz müslümanların ne yaptığı veya ne yapması gerekipte yapmadığı geleceği şekillendirecektir.

Ve bu sorumluluk başkalarına veya sadece devletlere havale edilebilecek bir sorumluluk değdir, fert fert hepimizin sorumluluğudur.

Hak yolunda, batıl karşısında yaşat ve o hal üzere canımızı al Ya Rabbî...

MEHMET ARİF SELİM