Mehmet Arif Selim yazdı

Rüyadır dünya biliyorum, ölünce uyanacağım bu rüyadan bunu da biliyorum. Fakat rüyada olsa insan ciddiye almak zorunda kalıyor dünyayı. Ciddiye almak zorundayız çünkü yaşamak zorundayız. Çünkü ecel denen göç vakti gelmeden önce, dünyadan ayrılma ihtimalimiz veya "durdurun dünyayı inecek var" deme hakkımız yok.

Yaradan ne kadar bir süre tayin etmişse yaşamamız için, o süre boyunca bu dünyada kalmak ve bu süre içerisinde imtihanımızı en iyi şekilde vermek zorundayız. Kendi hayatımıza kendimizin son vermesi asla bir seçenek değildir insan vede müslüman için. Zira üç günlük bir rüya olan bu dünya için, sonsuz ve %100  gerçek olan bir ahiret hayatını tehlikeye atmak, kendi canına kastedip imansız olarak gerçek yurda gitme riskini almak hiç akıl işi değil, müslüman işi hiç değil. Bu tartışmasız ve en akıllıca olan gerçektir.

Bununla birlikte, bu dünya hayatının; belli hassasiyetleri taşıyan, belli değerlerle yaşamak isteyen, bencilliği beceremeyen insanlar için bir zulüm olduğunu düşündüğümü de itiraf etmeliyim. Eminimki; benim zulüm dediğim şey, Allah'ın imtihan dediği şeyin içeriğidir ve Rabbimin hikmetidir. Öyle ya, zorlu yolları aşıp imtihanı kazanmadan sonsuz mutluluk olamaz, her olanda Rabbimin bir hikmeti vardır,  amenna...

Fakat, mevcut haliyle dünyanın çivisinin çıktığı ve bireyselliğin ilahlaştığı katlanilması zor bir sekle buründüğü de bir gerçek.

Aslında şeytanın işi seytanlık, şerefsizin işi şerefsizlik, katilin işi katliam yapmaktır. Bunu biliyorum. Ve bu durumlarla karşılaştığında insan rahatsız oluyor evet, fakat tepki veriyor, elinden geldiğince bunlarla mucadele etmeye çalışıyor. Bu mücadele insanı yormuyor ve daraltmıyor tam tersine huzur veriyor insana. Zira beklenen şerlilerden, beklenen şer geldi diyorsun ve mücadele etmenin onuru seni hayata daha sıkı bağlıyor. İnsanı yorsa da yıpratmıyor.

Fakat insanı asıl yoranlar ve yıpratanlar; güya Hak tarafta yer aldığını söyleyip, şeytani davranışlar sergileyenler ve bunu sürekli yapanlardır.

Örneğin; Dünyaya tapan, kendisinden başkasını umursamayıp nefsini ilahlaştıran, başkalarının hakkını umursamadan daha çok kazanma hırsıyla parayı ilahlaştıran kimseler sıfat olarak insan, Müslüman, Türk gibi sıfatları kullanıyorsa, işte bu tipler insanı yoruyor ve yıparatıyor.

Kendisi, insanlara karşı canı nasıl istiyorsa o şekilde davranan; bunu yaparken karşıdakinin hakkını, duygularını, verdiği emekleri hiçe sayan bir kimse, söz konusu olan kendisi olunca, hiç kimsenin ona yanlış yapmaması gerektiğini, asla incinmemesi gerektiğini, herkesin ona harika ve kusursuz davranması gerektiğini düşünen nefsi ilahları görmek insanı yoruyor ve hayattan soğutuyor.

Vurdumduymaz, kardeşlik hukukundan uzak olan, katledilen veya aç kalan insanları yok sayan fakat insan veya müslüman iddiasıyla ortada dolaşanları gördükçe insan utanıyor, geleceğe dair umutlarını da kaybediyor.

Herkesin kendisini mutlu etmek için yaratıldığını fakat,  kendisinin hiç kimseye karşı hiçbir sorumluluğunun olmadığını düşünen bir bencillik abidesi nefsine tapmıyor mu, ben mi yanlış düşünüyor veya abartıyorum.

Para için her dalavereyi yapan, kutsal oruç ayını bile daha çok para kazanmak için ve milleti kazıklamak için fırsat olarak gören anlayış, "lailahe illapara" anlayışıdır derken abartmış mı oluyorum.

İhtiyaç sahiplerine yardımdan bahsedilince umursamayan, fakat her gün evinde ekmeği, yemeği çöpe dolduran, elektrik veya suyu boşuna harcayan insanları görünce rahatsız olmak mı yoksa olmamak mı daha doğrudur, soruyorum.

Özellike bizim ülkemizdeki dindar iddiası taşıyan kesimlerin, özellikle son dönemde maddi manevi olarak rahatlamaları neticesinde şükrünün artması gerekirken; nankörlüğünün, israfının ve dünya hırsının arttığını düşünüyorum

Üstelik bunu yaparken kendilerince dini argümanlar da sunuyorlar. Mesela para hırslarını mesrulaştırmak için: "Müslüman zengin olmalı" sözünü sıkça kullanıyorlar. Hayır lan, yanlış lan; Müslüman yahudi mantığıyla ve batının kapitalist anlayışıyla davranıpta "muslüman zengin olmalı" diyemez Çünkü bir Müslüman, İslam'a teslim olmuş birisi olarak, her olaya İslami ilkelerle bakar. Bakmak zorundadır.Ve ancak şöyle diyebilir: "Bir Müslüman HELALİNDEN kazanıp zengin olabilir"

Hak, hukuk, adalet, vicdan, merhamet, kanaatkarlık, şükretmek, yardım etmek, diğer insanları da düşünmek, sevgi, saygı, edep gibi insani ve islami değerler olmayan bir dünyada cehennem ateşi coktan yakılmış durumda ve özellikle son yıllarda şeytaniler iblisi planları dogrultusunda baya baya mesafe aldılar.  Ve maalesef dünyada tek umut olan İslami adalet düzeninin peşinde koş.ası gereken pek çok muslumanı da; önce fikirsel  olarak ağlarına düşürdüler ve sonrada tepe tepe kullanıyorlar. Bakın Seyatnilerin kuklasi olan FETÖ denen, Deaş denen hainlere, bakın; mazlum Gazze'ye değil katil ABD ve domuz İsrail'e yaltaklık yapanlara bakın. Bakın Pkk ile her türlü fırıldağı çevirenlere. Bakın ülkemizde günde ne kadar ekmeğin veya yemeğin veya suyun israf edildiğine. Bakın yeni nesillerimizin kaçta kaçının din-vatan-ahlak kavramlarını umursadığına, kaçının nefsini ilah görüp, nefsinin işine gelmeyen herşeye ve herkese düşman gözüyle baktığına.

Bakın %98'i müslüman olan bir ulkede Ramazan öncesi urün fiyatlarina ve Ramazan başladıktan sonraki fiyatlara...

Nereye bakarsanız bakın orada İblis imzası var. Nereye kadar sürer bu durum; Milyonlarca hatta miyarlarca insanın öldüğü bir salgın, bir büyük savaş, bir büyük deprem mi bekliyoruz ibret için. Peki kendimizi toparlamadan gelirse ecel denen son düdük. Dünyada putlaştırdığımız neyi götüreceğiz ahirete?

Ooooof, of. Durdurun dünyayı inecek var...