Orhaneli İlçe Müftüsü Ahmet Fuat Çandır'ın köşe yazısı.

         İnsanoğlu tabiatı itibariyle hata ve günaha meyilli bir varlıktır. Bu sebeptendir ki imtihan sahasında mükellef bir kul olan insanoğlundan hatasız bir hayat istenmemiş, bilakis yaptığı hataların farkına varması ve pişmanlık duyarak ve hatalarından ders alarak onlardan uzaklaşması istenmiştir.

Bu hususta Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Her insan hata yapabilir. Fakat hata yapanların en hayırlısı çokça tevbe edendir. (İbn-i Mâce, Zühd, 30)

         Tevbe, kulun işlediği kötülük ve günahlara pişman olup, onları terk ederek Allah’a yönelmesi, emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak suretiyle Allah’a sığınarak bağışlanmasını dilemesi, yalnızca Allah’a kul olduğunun bilincinde olması demektir. 

Tevbenin dört merhalede gerçekleştirilmesi tavsiye edilmiştir:

1. Yapılan günahı terk etmek.

2. Yapılan günah için pişmanlık duymak.

3. Kesin bir kararla bir daha yapmamaya azimli olmak.

 4. Kul hakkı yenmiş ve bu sebeple günaha girilmiş ise kul hakkı için helallik almaktır.

         Allah Teâlâ’nın tövbe kapısı açıktır. Zira Peygamber efendimiz bu müjdeyi bizlere şu hadisi şerifleriyle beyan ediyor: “Güneş batıdan doğmadan önce kim tövbe ederse, Allah onun tövbesini kabul eder.” (Müslim, Zikir 43) “Bir kul can çekişmeye başlamadığı sürece, Allah Teâlâ onun tövbesini kabul eder.” (Tirmizî, Daavât 98)

Ancak tövbe kapısının açık olması kişiyi günaha sevk etmemelidir. Bilakis bu kapının açık olması Yüce Rabbimizin kullarına olan sonsuz merhametini, onların ebedî kurtuluşa ermesini arzu ettiğini bütün açıklığı ile bizlere göstermektedir. Nasılsa günahlarıma tövbe ederim ve günahlarımda af olunacak diyerek günah işlenmemelidir.

Kul işlediği günahlarından tevbesinin kabul olunduğunu Allah’ın o günahı ona hatırlatmamasından, o günahı tekrar işletmemesinden de idrak edebilir. Kul işlediği bir gühanına tevbe ederse bilmelidir ki tevbesinden sonra aynı günahı tekrar etmiyorsa Allah onun geçmişinden o günahı silmiştir.

Tevbesi makbul ve günahından arınmıştır. Ancak günahı tekrar işliyorsa da ümidini kesmeden tevbeye devam edip günahından uzaklaşmaya çalışmalıdır.

Tevbe ayın zamanda kişinin kendi acziyetinin farkında olması, yüce rabbimizin yüceliğini idrak etmesi anlamına da gelir. Tevbe sadece günah işlendiğinde değil, günaha meyyal olan insanın günahtan sakınmasına da vesile olur.

Alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz (s.a.s); “Ey insanlar! Allah’a tövbe edip ondan af dileyiniz. Zira ben ona günde yüz defa tövbe ederim.” (Müslim, Zikir 42) buyurarak bizlere bu hususta yol göstermiştir.

Günahlarından korunmuş olan peygamber efendimiz bile günde yüz defa tevbe ediyorsa tevbenin sadece günahlarımız için yapılan bir niyaz olmadığını, kulluk bilincinde olan bir mümin olarak tevbeye devam etmemiz gerektiğini bilmeliyiz.