Recep Akakuş'un köşe yazısı.

Coğrafî konumu itibariyle İnegöl coğrafyası, Kuzeybatı Anadolu’da ve Marmara Bölgesinde yer almıştır. İklim itibariyle de Akdeniz iklimi ile karasal iklimin kesişim noktasında yer aldığı için zaman zaman her iki ikliminde etkisi altında kaldığı görülmektedir.

Genel hatları ile İnegöl coğrafyası, güneyden Uludağ ve Domaniç dağları ile kuzeyden ise Ahî Dağı tarafından çevrilmiş; doğu-batı istikametinde uzanan münbit bir ova ile Uludağ ve Domaniç dağlarının kuzeye bakan platolarından oluşmuştur. İnegöl Ovası’nın en geniş yeri, Hocaköy-Kozulca Köyü arasında 9 kilometreyi bulurken Uzunluğu da Kurşunlu Beldesi ile Akıncılar Köyü arasında 24 kilometreye ulaşmıştır.

Uludağ ve Domaniç dağlarında bitki örtüsü, çok çeşitli ve de zengindir. Başta çam, gürgen, meşe ve kestane olmak üzere; bir çok ağaç türü, bu dağlarda yetişmektedir. İnegöl Ovası’nın kuzeyinde yer alan Ahî dağı’nda ise-genellikle- baltalık adı verilen meşe cinsi ağaç çeşidi yoğunluktadır.

Uludağ ve Domaniç dağlarından İnegöl Ovası’na inen akar sular, debisi –oldukça yüksek akar sular olduğu halde Ahî Dağı’ndan İnegöl Ovası’n inen akar sular, debisi çok düşük akar sulardır ki yaz mevsiminde bunların suları, tamamen kesilmektedir. Uludağ ve Domaniç dağlarından İnegöl Ovası’na inen debisi yüksek akar sular, batı cihetinden doğu cihetine doğru:

Kara Dere - Kavaklı Dere – Akdere / Cerrah Deresi –Hocaköy Dersi /Ali Ağa Deresi – Bedre Deresi – Akçasu Deresi- Çamlık Deresi ve Mezid Deresi isimlerini alarak İnegöl Ovası’nı bir başatan diğer başa geçerek kuzeyde Hamzabey Boğazı’nda buluşurlar ve Gökçe Su adını alarak Yenişehir Ovası’na geçerler.

Ancak İnegöl Ovası’ndaki zemin ve tabandaki meyil, çok yüksek olmadığından kış ve bahar mevsimlerinde Hamzabey Boğazı’nda buluşan bu dereler, yeterli drenaj olmadığı için geçmiş yıllarda geri tepmiş ve İnegöl Ovası’nı kış ve bahar mevsimlerinde tabiî bir göl haline getirmiştir. Bu sebepten 1299 yılında Turgut Alp tarafından gerçekleştirilen fetih sonrasında bu coğrafya, “İnegöl =Anagöl” adını almıştır.

Diğer yandan fetih sonrasında İnegöl coğrafyası ile Domaniç coğrafyası, ekonmik yönden uzun yıllar, bir arada değerlendirilmiş ve bu coğrafya, derbentler ve yayla yolları aracılığı ile İnegöl coğrafyası ile irtibatlandırıl- mıştır. Tarihî ipek yolunun Bursa ayağını oluşturan “Ulu Yol” ile bu derbent ve yayla yollarının İnegöl-ekonomisinde son derece önemli yeri olmuştur.

Zira İnegöl coğrafyası, bu yollar ve de bu derbentler aracılığı ile dış dünyaya açılabilmiştir. Söz konusu derbent ve ulaşım yollarını, tarihî ipek yolunun geçtiği “Ahî Derbendi” nden başlamak suretiyle saat yelkovanı istikametinde şöylecece sıralayabiliriz: Ahî Derbenddi-Sınırbeli Derbendi /Mezit Boğazı- Domaniç Derbendi- Mîzali Derbendi / Kazmıt Deresi – Ağıllı Kaya Geçidi – Boğazova Geçidi-Kıran Geçidi-Ulular /Aktarma Geçidi-Ermeni Beli/ Akbıyık / Delikli Kaya ve de Hamzabey Boğazı… İşte bu bu derbentleri aşarak İnegöl coğrafyasında yaşayanlar, dış dünya ile irtibat kurmuşlardır.

İnegöl coğrafyasında yer alan madenler, kaplıca, menba ve maden suları, av ve besi hayvanlarına ilaveten yetiştirilen çeşitli meyve, sebze, tarım ve ziraat ürünleri de bu coğrafyanın ekonomik değerleri arasında önemli yer tutmuştur. Tarihî süreç içinde söz konusu ürünlerin üretiminin yanı sıra satışı ve de işlenmesi ile ilgili tesislerin kurulması cihetine gidilmiş ve daha sonraki bölümlerde görüleceği üzere; bu konuda çok büyük atılımlar gerçekleştirilmiştir.

İlgili bölümlerde zikredildiği üzere mîlattan önce iki bin yıllarında Digrîhî Çayırı üzerinde “Modra” adıyla ve bir korsan yatağı olarak kurulan İnegöl, mîlattan sonra iki bin yıllarında hem nüfus ve hem de ekonomik yapısı itibariyle; “il “olmaya namzet bir şehir olma hüviyetini kazanmıştır.

RECEP AKAKUŞ HOCANIN ESERİNDEN

DÜZENLEYİP YAYINA HAZIRLAYAN

AYHAN BAYRAKTAR