Boğaz Köprüsü’nün açılışı bir yıl kadar olmamıştır. İnegöllüler bir arkadaşlarının minibüsü ile ilk defa köprüyü geçeceklerdir. Gerçi gecedir ama yine de köprüyü merak etmektedirler. Tam gişeye yaklaştıklarında direksiyondaki araç sahibi arkadaşları seslenir.

“Arkadaşlar eğilin yoksa bir sürü para alırlar!” Mecburen arkadaşlarını dinleyip minibüsün içinde kendilerini gizlemeye çalışırlar. Gişelerden biraz uzaklaşınca komutu veren arkadaş gülmeye başlar. Araçtakiler, köprü ücretinin araç başına ödendiğini bilmiyorlardır.

İNEGÖL’Ü LEKELEME KARDEŞİM

Ülkede kene krizi günleriydi. İlçemizdeki bir yonga levha fabrikasının kapısında yük sarmayı bekleyen tır şoförü panik içinde kendini aracının dışına attı. Herkes şaşırmıştı, şoförün de çok korktuğu belliydi. Çevredekiler yanına yaklaşıp olan biteni anlamaya çalıştılar.

Şoför heyecanla anlatmaya başladı; “Gördünüz mü başıma geleni? Allahtan uyumamışım, araçta kene var” türünden konuşmalar yapıyordu. O sırada aynı fabrikada yük sarmak için bekleyen İnegöllü bir traktörcünün sesi duyuldu.

“İnegöl’ü lekeleme kardeşim, İnegöl’de kene mene olmaz. Sen o keneyi kim bilir nereden getirdin? Bir de İnegöl’ü lekelemeye kalkıyorsun.”

İNEGÖL’ÜN EKMEĞİ

Besler İnegöl Köftecisinde yemeklerini yediler otomobillerine binip yola koyulacaklardı ki, biri köfteciye sordu “İnegöl’ün neyi meşhur, gitmeden ne almamızı önerirsiniz.”

Öyle bir soru beklemeyen köfteci bir an durdu yandaki Çifte Fırını göstererek “ İnegöl’ümüzün ekmeği güzeldir, ekmek alabilirsiniz”. Yolcularda öyle bir cevaba hazırlıklı değildiler ama nezaket gösterdiler beş-altı adet ekmek alıp yola koyuldular.

Bir yıla yakın zaman sonra aynı aile yine gelmişti, olayı hatırlatıp “Biliyor musunuz buradan ayrılınca Bolu Tüneli’nde arıza vardı bir güne yakın soğuk bir havada bekledik, sizin ekmekler çok ama çok işimize yaradı, teşekkür ederiz.”

İNEGÖL’ÜN SORGU HAKİMİ

Yetmişli yılların sonlarıydı. İnegöllü bir grup genç, içlerinden birinin babasına ait bir otomobille şehir turu atıyorlardı. Müziğin sesinin biraz yüksek olmasından başka da bir kusurları yoktu.

Sokağın birinden biraz fazla geçmiş olacaklar ki, evinin odunlarını taşıyan elli yaşlarında bir kişi arabaya işaret etti, durdurdu ve “Buradan geçip durmayın.” dedi. Gençler tamam amca falan dediler ama içlerinden bir tanesi “Sana ne be amca sen İnegöl’ün Sorgu Hakimi misin?” deyiverdi.

Yirmi dakika kadar sonra devriye gezen İnegöl’ün o gün için tek polis minibüsü gençlerin otomobilini durdurdu. Gençleri polis minibüsüne bindirdi. Bir polis memuru da gençlerin otomobilinin direksiyonuna oturdu. Minibüse bindirilen gençlerden biri çekine çekine “Polis Ağabey ne oldu ki?” diyebildi. Polis memuru da “Oğlum biz de bilmiyoruz, karakola gidince öğreneceğiz.” dedi.

Karakola vardıklarında bizim gençleri bir duvarın dibine dizdiler. Polisler de, gençler gibi ne olduğunu tam bilmiyorlar, bekliyorlardı. Derken odun taşıyan adam kapıda göründü, odun taşıyan adam gerçekten İnegöl’ün Sorgu Hakimiydi.

TURHAN ŞAHİN'İN ÖYKÜ TADINDA İNEGÖL isimli eserinden düzenlenip yayına hazırlanmıştır.