Murat Altın yazdı

Türkiye'nin en önemli sosyolog ve siyaset bilimcilerinden Mardin, 70 yıla yaklaşan akademik hayatına sayısız ödül, yüzlerce makale, yazı, söyleşi ve kitap sığdırdı.

 

PROF. DR. ŞERİF MARDİN

Türk sosyolojisine derin izler bırakan akademisyen Prof. Dr. Şerif Mardin ile ilgili ayrıntılar haber grafiğimizde:

Türk biliminde derin izler bırakan, Merkez-Çevre ilişkisi ve sivil toplum kavramlarını Türk sosyoloji literatürüne kazandıran Şerif Mardin, Türk modernleşmesi, din-siyaset ve Jön Türkler üzerine yaptığı çalışmalarla öne çıktı.

Asıl adı Ahmed Halil Şerif Arif Mardin olan Şerif Mardin 1927 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Babası bir büyükelçi olan Şemseddin Bey, annesi ise ikdamcı Ahmed Cevdet'in kızı Reya Hanım.

Seyyid ve Mardinli seçkin bir aileye mensup olan Şerif Mardin'in aile büyüklerinden Prof. Ebulula Mardin de Türk hukuk tarihinin en önemli isimlerinden biri.

Galatasaray Lisesinde başladığı orta öğrenimini ABD'de tamamlayan Mardin, Stanford Üniversitesi Siyasal Bilimler Bölümü mezuniyetinin ardından lisansüstü eğitimini John Hopkins Üniversitesinde yaptı.

Sosyolog Şerif Mardin, 1954'te Siyasal Bilgiler Fakültesine asistan olarak girerek doktorasını 1958'de Stanford Üniversitesinde Hoover Institute'de "The young Ottoman movement: a study in the evolution of Turkish political thought in the nineteenth century" başlıklı tezle tamamladı.

Mardin, aynı tezin genişletilmiş halini 1962 yılında Princeton University Press'ten "The Genesis of The Young Ottoman Thought" adıyla yayımladı. Bu konu üzerindeki çalışmalarını 1964 yılında çıkan bir başka eseri "Jön Türklerin Siyasi Fikirleri: 1895-1908" ile devam ettirdi.

Hissettiği baskılar sonucu ayrıldığı Siyasal Bilgiler Fakültesindeki görevine 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra dönen Mardin, 1964'te doçent, 1969'da ise profesör oldu.

Prof. Mardin, Ankara Üniversitesi'nde toplam 13 yıl hocalık yaptıktan sonra 1973'te Boğaziçi Üniversitesi'nde İktisadi İdari Bilimler Fakültesinin kurucu Dekanlığı ile Sosyoloji Bölümü Başkanlığını daha sonra da Washington'daki American University'de İslam Araştırmaları Merkezi Başkanlığını yürüttü.

Sabancı Üniversitesi'nde, Tanzimat Dönemi Türk Düşüncesi hakkındaki çalışmalarını geliştirecek olan bir programın başına getirilen Mardin, 2011 yılında kendisine "Emeritus" unvanı verildikten sonra da çalışmalarını sürdürdü.

Çeşitli televizyon kanallarında insan, tarih, sosyoloji, popüler kültür konularında sohbet programlarına katılan Şerif Mardin, 1993'te ODTÜ Prof. Dr. Mustafa Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfı Yılın Bilim Adamı Ödülü'nü Prof. Dr. Tekin Dereli ile birlikte aldı.

Prof. Dr. Şerif Mardin, son olarak İstanbul Şehir Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi olarak görev yapıyordu ve asistanlarıyla akademik çalışmalarına devam ediyordu.

Mardin, 1980'lerde Said Nursi'nin dini söylemi ve anlayışı üzerine çalışmaya başladı ve bu konu üzerine 1989'da bir kitabı yayınlandı.

Söz konusu yıllarda sivil toplum, Osmanlı ve Türk entelektüel tarihi, modern dünyada İslam, Nakşibendilik, sekülerizm konularında çok sayıda makale ve yazısı yayınlanan Mardin, 1980'lerin ortası ve 1990'lı yıllarda çalışmalarının toplu eserler getirilmesiyle kamuoyu ve sosyal bilimcilerden yoğun ilgi gördü.

SİYASET HAYATI

Mardin, 1954 yılında Amerika'dan Türkiye'ye döndükten sonra üniversitede hissettiği baskılar üzerine bir grup arkadaşıyla birlikte üniversiteden istifa etti ve kısa süreli bir siyasi deneyimin içine girdi.

1956'da eski Demokrat Partili milletvekillerinin kurduğu Hürriyet Partisi'ne katılan ve burada genel sekreter danışmanlığı yapan Mardin, 1957 yılında Hürriyet Partisi'nin Eskişehir milletvekili adayı olarak seçimlere katıldıysa da seçilemedi. Bundan sonra uzun süre politik arenadan uzaklaştı ancak 1994 yılında yeniden siyasete ilgi göstermeye başladı.

Şerif Mardin, İsmail Cem'in önderliğindeki Yeni Demokrasi Hareketi'ne katıldı. Cem Boyner, Asaf Savaş Akat, Kemal Derviş, Mehmet Altan, Cengiz Çandar, Hüseyin Ergun'la birlikte girdiği bu hareketin başarısızlığı ile politika serüveni sona erdi.

"ŞERİF MARDİN'İN 'DİNDAR' ASİSTANLARI"

Üç kez Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) üyeliği veto edilen bilim adamı Prof. Şerif Mardin, 2007 yılında Hürriyet gazetesine verdiği bir röportajda şunları anlatmıştı:

"Türkiye'yi anlamak ve algılamak açısından din çok önemli bir sosyolojik olgu. Ama bunu kavramak istemeyenlere izah etmeniz mümkün değil. Benim yaptığım çalışmayı, 'Dincileri koruyan bir tavır sergiliyor' diye eleştirenler oldu. Akademi dünyasında bile bilimsel bir çalışma böyle algılanıyorsa şaşırmanın gereği yok. Benim işim toplumu belirleyen olguların arkasındaki dünyayı incelemek. Din de bu olguların en önemlisi. Doğal olarak aynı şey tarikat ve cemaatler için de geçerli. Türkiye'de Nakşibendiliği bilmeyen Türkiye'den bir şey anlayamaz."

Mardin'in vefatından sonra öğrencisi Öğretim Görevlisi Mehmet Erken, Nihayet dergisinde "Şerif Mardin'in 'dindar' asistanları" başlıklı yazısında 2000'li yıllardan sonra vefatına kadar hocanın yanında Boğaziçili "dindar" asistanları bulunduğunu ifade ederek, şunları yazmıştı:

"Bu asistanların her biri, farklı sebeplerle hocadan müsaade istediklerinde, hocanın asistanından tek talebi, güveneceği yeni bir asistan bulması idi. Günler geçip, hoca yavaş yavaş elden ayaktan düşmeye başladığında, mail adresi şifrelerinden banka işlemlerine kadar her şeyi asistanları yardımı ile yürütüyordu. Asistanları hakikatliydi, cenazesinde mezar başından en son ayrılanlar, hocanın asistanlığını yapmış talebeleriydi."

Son yıllarında lisansüstü düzeyde dersler ve seminerler vererek öğrenciler yetiştiren Mardin, derslerinde genç araştırmacılara yeni araştırma heyecanları aşıladı.

Türkiye Sosyal Bilimler Derneğinin kurucularından olan Prof. Dr. Şerif Mardin, 6 Eylül 2017 yılında İstanbul'da hayatını kaybetti.

Mardin'in başlıca eserleri arasında, "Din ve İdeoloji, İdeoloji, Bediüzzaman Said Nursi Olayı/Modern Türkiye'de Din ve Toplumsal Değişim, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri 1895-1908, Siyasal ve Sosyal Bilimler, Türk Modernleşmesi, Etik Din ve Laiklik, Türkiye'de Din ve Siyaset, Türkiye'de Toplum ve Siyaset, Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, Religion, Society and Modernity in Turkey" bulunuyor.

90 yıllık hayatına çok sayıda kitap, makale ve ödül sığdıran Prof. Dr. Mardin, 6 Eylül 2017'de vefat etti.

"TÜRKİYE'DE SOSYOLOJİ ALANINDA ÖNCÜ OLDU"

Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Türk modernleşmesi, din-siyaset ve Jön Türkler üzerine yaptığı çalışmalarla öne çıkan Mardin'i AA muhabirine anlattı.

Prof. Dr. Narlı, Şerif Mardin'in çalışmalarıyla, Türkiye'de sosyal bilimler üzerine düşüncenin önemini artırdığını ve Türk sosyolojisine anahtar kavramlar kazandırdığını söyledi.

Türkiye'de sosyoloji alanında öncü olan Mardin'in özellikle "mahalle baskısı" ve "merkez çevre gerilimi" kavramı ile literatüre katkı yaptığına işaret eden Narlı, "Ortaya attığı 'mahalle baskısı' kavramı çok ilgi görse de birçok bakış açısının devreye girmesiyle sosyal bilimciler tarafından mutabık olunamamıştır. Mardin, 'mahalle baskısı' kavramını ortaya koyarken Türkiye'nin modernleşme sürecini, din ve siyaset ilişkisini incelemiş ve Jön Türkler üzerine de çalışmalar yapmıştır." diye konuştu.

Prof. Dr. Narlı, Mardin'in Türk sosyolojisinde din üzerine yaptığı çalışmalarla sosyolojinin konu alanını genişlettiğine ve bu konudaki çalışmalara öncü olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Şerif Mardin, aynı zamanda toplumun farklı kesimlerinin ve farklı ideolojilerin bir arada yaşamasından dolayı çıkan çatışmalara değinmiştir. Özellikle siyasi ve dini bakış açılarının birbirleriyle çatışmasıyla mahalle baskısı etkisini göstermiştir.

 Şerif Mardin, ortaya koyduğu birçok düşünce, kavram ve araştırmayla Türk sosyolojisinde çok önemli bir yer edinmekle beraber, Türkiye Sosyal Bilimler Derneğinin kurucularından biri olarak ülkemizde sosyal bilimcilere çalışma alanı sağlamış ve sosyal bilimsel düşüncenin gelişimine katkıda bulunmuştur."

Türk modernleşmesi, din-siyaset ve Jön Türkler üzerine yaptığı çalışmalarla öne çıkan Mardin'i, Işık Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman AA muhabirine anlattı.

Kahraman, Mardin'in sosyal bilimler tarihine 1950'lerden itibaren önemli katkılarda bulunduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Entelektüel tarih ve sosyoloji çalışan bir sosyologdu. Bu açıdan iki önemli olayı gerçekleştirdi. Birincisi, genellikle Türkiye'deki sosyal bilimler tarihi, malzeme ve metot itibarıyla uzun süre zayıf kalmıştır. Genç Osmanlıların genç düşünsel kaynaklarını onun çalışmaları sayesinde öğrendik. İkinci önemli özelliği de zor problemler üstünde düşünen bir bilim adamıydı. Mardin, bir sosyolog olarak, Türkiye'de içinde yaşadığımız fakat anlamını, tanımını, sınırlarını yeterince bilmediğimiz olguları, özgül bir biçimde ele alma ve temellendirme becerisine sahipti. Bu onun analitik düşünme yeteneğinden geldiği kadar büyük kültüründen de kaynaklanan bir sonuçtu. Bu yüzden de biz onun daha sonraki makalelerinde çeşitli sosyolojik problemlerin Türkiye'de nasıl karşılık bulduğunu öğrendik."

Mardin'in, analitik düşünme ve zor problemlerle uğraşma yetisinin onu din sosyolojisi çalışmaya götürdüğüne işaret eden Kahraman, "Çığır açan, çok tartışılan, yerine göre çok eleştirilen analitik yorumlar getirdi. Şerif Mardin'in bu özellikleri onu Türkiye'de sosyal bilimler alanında son derece özgün bir konuma yerleştiriyor. Bizim sosyal bilimler hayatımızı yenilemiş ve ona derinlikler kazandırmış bir bilim adamıdır." dedi.

Kahraman, şöyle devam etti:

"Mardin'in önemi, kavramlar üretmesinden kaynaklanıyordu. Bunlardan birisi de merkez-çevre teorisiydi. Türkiye'de bir merkez olduğunu ve buna mukabil bir çevre olduğunu iddia ederdi. Türk siyasetinin sosyolojik yapılandırmasını buna bağlı olarak çözümlüyordu. Merkez-çevre ve mahalle baskısı kavramları Türkiye'de çok uzun süre kullanıldı. Saray İslamı ya da aristokrasinin İslam kabulleriyle halkın İslam kabulleri arasında fark olduğunu bir sosyolojik problem olarak ortaya koymuştur. Devlet-toplum ilişkisinde ara konakların bulunmadığını, yani devletle yurttaşın arasında bir regülatör olmadığını, dolayısıyla toplumun devletin şiddetini veya şefkatini fazlasıyla hissettiğini söyler. Anadolu İslamı içindeki tarikatların, loncaların devletle yurttaş arasındaki regülasyonu sağladığını ortaya koydu."

"ENTELEKTÜEL HAYATA ÇOK DEĞERLİ KAVRAMLAR EKLEDİ"

Prof. Dr. Kahraman, merkez-çevre teorisinin 1980'li yılların ortasından itibaren çığır açtığına vurgu yaparak, "Zaten Şerif Mardin 1980'li yılların sonundan itibaren önemini koruyan bir düşünürümüz olmuştur. Geliştirdiği mahalle baskısı kavramıyla da çok önemli bir işlev meydana getirdi. Bugün hayatımızı açıklayacak en temel kavram Türkiye toplumu açısından mahalle baskısıdır." değerlendirmesini yaptı.

Kahraman, "Din konusunu çok analitik bir biçimde ve modern sosyolojinin sınırlarıyla birlikte ele aldı. Dini statik bir kategori olarak ele alıp, onun toplumsal plandaki rolünü irdelemek yerine, dini dinamik bir değişken olarak ele alıp, değişen toplum yapıları içinde de ne türden roller oynadığını ortaya koyan ilk sosyolog olması bakımından diğerlerinden ayrılır. " dedi.

"LİNÇ KÜLTÜRÜ VE YOK SAYMA EĞİLİMİNDEN MARDİN DE PAYINA DÜŞENİ ALDI"

Prof. Dr. Kahraman, Mardin'in bir sosyolog olarak Said Nursi'yi çalışması nedeniyle eleştirilere maruz kaldığını söyleyerek, bu anlamda kendisine gösterilen tepkiye üzüldüğünü söyledi.

Mardin'in kendinden sonraki sosyologlara büyük bir miras bıraktığını vurgulayan Kahraman, sözlerini şöyle tamamladı:

"Mardin'in kitaplarının yeterince okunduğu, analiz edildiği kanısında değilim. Her konuda yaşadığımız kategorik ayrışma linç kültürü, yok sayma eğilimi içinde Şerif Mardin'in de payına düşeni aldığı kanısındayım. Bu çok üzücü bir durumdur. Mardin'in görüşlerinin yeniden tartışılması gerektiği kanısındayım. Bunun için Şerif Bey'in kitaplarının analitik bir biçimde yeniden yayımlanması, analitik biyografisinin mutlaka çalışılması, makalelerinin tarihsel perspektifi verecek şekilde yeniden yayımlanması gerekir. Tüm makaleleri New York Üniversitesince yayımlandı. Şerif Bey'in yeniden ele alınması ve irdelenmesi önemlidir. Eğer bu çalışma yapılırsa entelektüel hayatımıza önemli katkılar sunmaya devem edecektir."

"SOSYAL VE SİYASET BİLİMCİLER İÇİN BÜYÜK ANLAM İFADE EDEN BİR DÜŞÜNÜR"

Bursa Uludağ Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay ise Mardin'in sosyal olgulara mümkün olduğunca objektif bakmayı ve iç mantığıyla anlamayı öngören çalışmalar yaptığını aktardı.

"Gerek din gerek siyaset sosyolojisi ile ilgilenenler Şerif Mardin'den çok şey öğrendi. Hepimize sosyal bilimlerin nasıl yapılacağını göstermiştir." diyen Sarıbay, Mardin'in el atılması siyaseten riskli görülen konulara sosyal bilimler objektifliğiyle yaklaşmaktan çekinmediğini anlattı.

Sarıbay, şunları kaydetti:

"Belli çevrelerce dışlanmıştır. Mesela bu nedenle Bilim Akademisi'ne kabul edilmeyişi çok acı bir olaydır. Said Nursi incelemesini kastederek, 'Nurculuğu parlatan bir akademisyen burada olmaz' tarzında bir söylemle karşılaşması çok yaralayıcı bir şeydir. Hocanın yaptığı çalışma dindarlığı ya da Said Nursi'yi övmek anlamı taşımıyordu. Mardin sivil toplum ve tarikatları yani ikincil yapıları ele alıp, inceledi. Yerli bir sosyoloji ve siyaset bilimi yapmanın peşine düştü. Mahalle baskısı kavramını özgün bir şekilde ortaya atarken literatüre katkıda bulunayım güdüsüyle hareket etmedi. Hoca olaylar karşısında soğuk kanlı ve objektif bir yaklaşımı telkin etti. Bunları derken bir reçete sunmadı. Onu anlayanlar farkına varmıştır. 'Objektif kalındığı takdirde incelenmeyecek bir konu yoktur' fikrindeydi."

"DİN KONUSUNA VE SİVİL TOPLUMA ÖNEM VERDİ"

Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Belge ise Mardin'in sosyolog olmaktan önce bir düşünce tarihçisi olduğuna vurgu yaparak, düşünce tarihçiliğinde paradigma değiştiren bir bilim insanı olduğunu dile getirdi.

Prof. Dr. Belge, Mardin'in daha önce kimselerin el atmadığı, bakma gereği duymadığı açılardan olayları görmeyi başardığına işaret ederek şöyle konuştu:

"Mardin, topluma devletten bakma eğilimindeydi. Baştan itibaren de hep yadırgandı. 'Bu adam ne diyor?" şeklinde sorulara muhatap oldu. Hatta en hafif tabiriyle 'tuhaf adam' şeklinde karşılandı. Anglosakson kültürden geliyordu ve zihninde sekülerizasyon gibi kavramlar vardı. Zaman içinde Mardin'in birçok konuyu herkesten daha iyi ortaya koyduğu ve analiz ettiği ortaya çıktı. İlk baştaki yadırgama kırıldı ve bir tür kabule bıraktı yerini. Yeni kuşaklar, daha çok Şerif Mardin meşrebinde düşünmeye başladı. Mardin, din konusuna ve sivil topluma önem verdi ve bu anlamda önemli çalışmalara imza attı. Aynı zamanda Jön Türk'lerle de ilgilendi. 'Dinci, gerici' olarak nitelenmesine rağmen böyle şeylerle alakası yoktu, dünya aydınıydı, dini bağnazlıktan ödü kopan bir bilim insanıydı. 12 Eylül'den sonra Türkiye'nin hem bu günününe hem geçmişine yeni bir gözle bakılmaya başlandı. Bu paradigmayı kurmakta en fazla emeği geçmiş üç kişiden biridir Mardin. Onun için çok önemli bir yeri var."

Şerif Mardin ile 1974'de tanıştıklarını anlatan Belge, "Bizi Ali Gevgilili tanıştırdı. Hatta Ali'ye, 'Murat Belge'siz bir Türkiye o kadar ilginç olmaz' gibi bir büyük bir laf etmiş benimle ilgili. Ara sıra Beşiktaş'ta sevdiği bir restoran vardı, orada buluşurduk. Her zaman sıcak bir insandı, çok sıcak ilişikler kurardı." dedi.

"BİR ENTELEKTÜELİN BÜTÜN VASIFLARINA SAHİPTİ"

Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Emeritus Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Birtek, Mardin'in son yarım asırda dünya sosyal biliminde Türkiye'nin yetiştirdiği en tanınmış, en üst mertebede saygınlığı bulunan bir sosyal bilimci olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Birtek, Mardin'in Princeton ve Columbia üniversitelerince davet edildiğini ve bu üniversitelerde hocalık yaptığını hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Mardin bilimini hep Türkiye'yi anlamaya yöneltmiş en özgün çalışmaları yapmış, yeni yollar açmış ve hepimize ışık tutmuştu. Kendisinin daha kuramsal çalışması olan 'merkez-çevre' uzun makalesi bir kilometre taşıdır. Bu makale, ben dahil, bir çoğumuzun çalışmalarına mesnet olmuş, temel oluşturmuştur. Bir düşünür olarak Mardin, dünyadaki düşünce akımlarını son günlerine kadar yakından takip etmiş, bilimsel merakı hiç dinmemişti. Her okunduğunun, her konferansın notlarını almış yeniyi öğrenmeye disiplini hiç aksatmamıştı. Şerif Mardin üst düzey batılı bir entelektüelin bütün vasıflarına sahipti. Mardin, Boğaziçi Üniversite'inde o dönemin Avrupa'sında sosyal bilimin en iyi bölümlerinden birini kurdu ve sayesinde bir çoğumuz o tezgahta yetişme imkanını bulduk."

Mardin'in kişiliğine de değinen Birtek, "Kişilik olarak Şerif Bey fevkalade nazik, adabı muaşereti özümsemiş bir Osmanlı-Cumhuriyet beyefendisi idi. Yaşam tarzı fevkalade seküler ve her medeni insan gibi farklı düşüncelere saygılı ve her düşünürün olması gerektiği gibi onları anlamaya ciddi olarak kafasını yoran bir sosyal bilimci idi. Kendisini en derin şükranla anıyorum, hakkı ödenmez" diye konuştu.

Sosyolog Prof. Dr. Nur Vergin ise Mardin'i çok yakından tanıdığını, kendisine bir anlamda ağabeylik yaptığını belirterek, "Bana göre Türkiye'nin en iyi sosyoloğu. Aynı zamanda bir beyefendi. Onu çok sever ve sayardım. Ona karşı çok büyük saygım vardı. Boğaziçi Üniversitesi'nde iyi bir akademik kadro oluşturdu. Şerif Mardin eşittir kalite dersem her şeyi özetler." dedi.

"ARKASINDA ÇOK KÖKLÜ BİR MİRAS BIRAKTI"

Eski başbakan Ahmet Davutoğlu, cenaze töreni öncesi gazetecilere yaptığı açıklamada, Şerif Mardin'in vefatının Türkiye ve ilmi camia açısından çok büyük kayıp olduğunu söyledi.

Mardin'in, bir neslin herkes için örnek teşkil eden mümtaz şahsiyeti olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Bir nesil onunla sosyal bilim metodolojisini, yöntemini, yeni kavramları tanıdı. Arkasında çok köklü bir miras bıraktı. Şahsi olarak da Şerif Mardin Hoca ile üniversitenin ilk yıllarından itibaren yakın hukukumuz oldu. Doktora çalışmam esnasında çok yoğun teşrikimesai içinde olduk. Kendisi o dönemlerde, 12 Eylül sonrasındaki özellikle sıkıntılı dönemlerde, hep düşünce özgürlüğünü savundu. Hiçbir zaman akademik camia üzerindeki baskılara taviz vermedi. Her zaman Türkiye'deki her türlü vesayet anlayışına karşı, ilmi ve akademik özerkliğin savunucusu oldu. Bu açıdan birlikte yürüttüğümüz çalışmalarda, sadece ilmi birikimiyle değil, sergilediği ilmi ahlakla da gerçek bir örnek teşkil etti hepimiz açısından." diye konuştu.

Davutoğlu, Şerif Mardin ile Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı dönemlerinde de teşrikimesailerinin olduğunu anlatarak, "Her seferinde kendisinin yakın dönem Türk siyasetini ve Türk düşünce hayatını bilen bir çınar kimliği ile hep doğru tahlilleri oldu. Kritik dönemlerde yaptığı kavramsallaştırmalarla, sosyal gelişmeleri tanımlamak, anlamak bakımından da çığır açtı." dedi.

"MİLLİ VE ULUSLARARASI NİTELİKTEKİ ÇALIŞMALARA ÖNCÜLÜK ETTİ"

Bundan birkaç hafta önce Mardin'i evinde ziyaret ettiğini belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Konuşamıyordu ama haliyle tebessümüyle ve birlikte olmanın getirdiği heyecanla, dudaklarıyla hala ders verme aşkını barındırıyordu. Benim de öğrencim olan birçok arkadaşımız daha sonra Şerif Mardin Hoca'nın da öğrencisi oldu. Dolayısıyla 'hocaların hocası' lakabını da bu anlamda hakkıyla hep yerine getirdi. Hayatının son demlerinde dahi ders vermekten ve ders vermeyi bir hayatı anlamlandıran bir faaliyet olarak görmekten vazgeçmedi. Ziyaret ettiğimde masasında hala kitaplar ve öğrenciler vardı. Dolayısıyla birkaç nesli eğitti. Çok önemli bir kayıp. Geride bıraktığı miras, hepimizin gurur duyması gereken bir miras, hem Türkiye'de sosyal bilim geleneği açısından hem de Türk düşünce hayatının uluslararası alana tanıtımı açısından. Evrensel nitelikli ürünleriyle de bu alanı, uluslararası bilinirliğe açtı. Düşünce hayatımızın hemen hemen her çizgisini eserlerine yansıtarak, milli ve uluslararası nitelikteki çalışmalara öncülük etti." 

İstanbul Şehir Üniversitesinin internet sitesinde "Acımız ve kaybımız büyük" başlıklı yapılan açıklamada,

"Son üç yıldır öğrencilere evinin kapılarını açmış, derslerini cömert ikramlar eşliğinde evinde yapmaktaydı. Şerif Hoca'nın dinmek bilmeyen eğitim ve araştırma heyecanı son aylarda sağlığı kötüleşene kadar dur durak bilmeden devam etti. Nitekim vefatından üç ay kadar önce hastanedeki yatağında 2017 güz döneminde vereceği dersin hazırlıklarına başlamıştı. Son aylarında Fransız ihtilali üzerine bir kitap ve 1930'lu yıllarda TBMM'de yaşanan temel tartışmalar üzerine (Nurullah Ardıç'la beraber) bir makale yazmayı planlıyordu. Şerif Mardin Osmanlı-Türk modernleşme tarihinin çeşitli veçheleri üzerine yaptığı araştırmalarla Türkiye sosyal bilimler tarihinde kurucu bir rol oynadı. Din-devlet ilişkileri ve İslam'ın bir toplumsal güç olarak Türkiye toplumundaki rolü, Osmanlı-Türk düşünce tarihi, Türkiye'de merkez-çevre ilişkileri, din ve ideoloji gibi konularda bugün hala temel referans kaynağı olarak kullanılan kurucu metinler yazdı; iktisat tarihi ve edebiyat sosyolojisi alanlarında da öncü çalışmalara imza attı. Meselelerin tarihsel derinliğine doğru kazı yaparak ilerleyen yaklaşımı, eleştirel okumalar yaparak konuları çeşitli yönleriyle aydınlatan yöntemi ve belki de onun çok değer verdiği kritik düşünceyi her an araştırma sürecinin parçası kılma tarzıyla sonraki kuşaklar için değerli bir mirası arkasında bıraktı. Nur içinde yatsın." ifadelerine yer verildi.

PROF DR. ŞERİF MARDİN’İN KİTAPLARI:

1- Din ve İdeoloji

2- İdeoloji

3- Bediüzzaman Said Nursi Olayı/Modern Türkiye’de Din ve Toplumsal Değişim

4- Jön Türklerin Siyasi Fikirleri 1895-1908

5- Siyasal ve Sosyal Bilimler

6- Türk Modernleşmesi

7- Türkiye’de Din ve Siyaset

8- Türkiye’de Toplum ve Siyaset

9- Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu

10- Religion, Society and Modernity in Turkey”, Syracuse University Press’ten