Mehmet Arif Selim yazdı

"Yapıyor elin oğlu" veya "bizden bir ... (şey) olmaz" laflarıyla büyüyen bizler için; KAAN gibi 5. nesil bir savaş uçağını yapmış olmak, "yapıyor bizim evlatlarımız" anlamına geldiği için çok fazla anlam ifade ediyor.

Batı karşısında geri kalmış olmanın verdiği eziklik hissi ile, belki 200 yıldır, aşağılık kompleksi illetiyle kendine güvenini kaybeden ve kendine güvenini kaybettiği oranda Batı'nın güdümüne giren bir millet olarak kabuğumuzu kırmış olmamız gelecek yüzyıllar adına en buyük kazanım olmuştur.

Sadece savunma sanayisi alanında 700 projeyi hayata geçirebilen bir millet olarak, başarmanın ve güvenliğimizi garanti altına almanın haklı gururunu yaşıyoruz. Başta devlet yetkililerimiz ve Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, bu gururu bu millete yaşatan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

"Yapamayız, edemeyiz, yaptırmazlar" zihniyetinde olanlar, yapılanları gordükçe kafalarını kuma gömüyorlar. Halbuki, bu eserler, şu partinin veya bu partinin değil tüm milletin hizmetinde olacak, dolayısıyla milletle beraber sevinip gurur duyabilirler.

Bu eserleri yapmayalım diye içerde ve dışarda gayret edenler ise zaten bu devletin düşmanlarıdırlar, dolayısıyla onlara "çatlayın" veya "Kininizle geberin" demek yeterli olacaktır sanırım.

Savunma sanayisinde%80 oranında yerli üretimi yakalayan ülkemiz, enerjide yerlilik oranını artirmaltadır fakat henüz istenen seviyeyi yakalayabilmiş değiliz. Bunu da başarmalıyız ve başaracağımıza yürekten inanıyorum.

Jeopolitik ve jeostratejik konumumuzu göz önüne alırsak, dünyanın şu anki durumunu ve emperyalist işgalleri hesaba katarsak, savunma ve enerji alanında yerli üretimin bu ülkenin selameti açısından ne kadar önemli olduğunu net olarak görürüz. Bu nedenle çalışmaya, en ileri teknolojileri üretmeye ve teknolojik ürünlerin hareket edebilmesi için şart olan enerjide millileşmeye son sürat devam etmeliyiz. Bu bizim için, ekonomik kazanc elde etme meselesi değil vatanın bütünlüğünü koruyabilme meselesidir.

Nasıl ki milli otimobil TOOG sadece bir araba ifade etmiyorsa, KAAN ve diğer projelerde sadece bir teknolojiyi ifade etmiyor. Kendimize güvenmeyi, çalışınca başarabileceğimizi, imkanlarımızı ciddi işler için kullanmanın bir zorunluluk olduğunu, bugün bunları başaramazsak yarın vatanımızın butünlüğünü ve bağımsızlığımı koruyamayacağımızı ifade ediyor.

Boş işlerle uğraşmanın, boş tartışmalarla vakit kaybetmenin, geleceğe dair bir hedef taşımayan vizyonsuz ideolojilerin, batıya yaslanıp keyif çatmaya dayalı iktidarcıklar peşinde koşmanın bu millete çok sey kaybettirdiğini unutmadan hareket edip, yarınlarımız için üretmenin derdinde olmalıyız.

Kuru kavga, kuru gürültü, yobazca sloganlar atmakla bu ülkenin bir yere varması mumkün değildir, bunu son iki asırda çok kez yaşayarak gördük. Dolayısıyla; sadece emperyalistlerin işine yarayacak bu tip yaklaşımlarla hareket etmekten vaz geçip, millet ve devlet diye bir dert ile dertlenip, gelecek ve beka diye bir ülkü ile hareket etmeliyiz. Toplumun tüm kesimleriyle ortak hedeflere kilitlenmeliyiz. Zira söz konusu olan ülkedir ve bu ülke herkesindir.

İktidarı sevmemek ülkeyi de sevmemek anlamına gelmemelidir. İktidara karşı olmak, başarılan işlere sevinmemeyi veya çamur atmayı gerektirmez. Yiğidi öldür hakkını yeme derler ya, kabul edelim ki siyasi istikrar ve siyasi kararlılık olmasaydı KAAN gibi başarılara ulaşmamız hayal dahi edilemezdi.

KAAN'ının ilk uçuşunu yapmasına yabancı medya geniş yer verdi fakat doğal olarak bu gelişmeye sevinmediler. Bizim yabancı medyadan bir farkımız olsun, bu ülkenin başarılarına sevinebilmeliyiz. Çünkü biz bu ülkenin vatandaşıyız. Yunamistan ike Fetö veya Pkk ike diğer Türkiye düşmanlarıyla aynı pozisyonu almamalı ve onların yanında saf tutmamalıyız.

Ulke için çalışan ve üreten herkese destek olmalı, başarılarla gurur duymalı, daha iyisinin nasıl yapılacağına dair kamuoyu oluşturmalıyız.

Ama her şeyden önce, aşağılık kompleksini tamamen zihinlerimizden silmeliyiz ve her şeye batı mantığıyla bakmayı bırakıp yerli ve milli tavırlar sergilemeliyiz.