Okulda tanıştılar…
Çok sevdiler birbirlerini…
Ama şimdi olmazdı; okul bitsin, öyle bakacaklardı.
Hem ailelerinin de haberi yoktu. Okul bir bitsin, söyleyeceklerdi…

Bir yıl, iki yıl derken birlikte gezdiler, yediler, içtiler.
Anılar biriktirdiler…
Okulları bitmek üzereydi artık, ailelerine söylemeleri lazımdı.

Delikanlı,
“Ben babamla konuşacağım. Ne diyorsun?” dedi.

Genç kız,
“Olur, söyle. Ben anneme söylemiştim zaten.
Okul bitince gelecekler demiştim,” dedi.

Delikanlı bütün cesaretini toplayıp konuşmaya başladı:
“Babacığım, malum okul bitmek üzere…
Benim okulda tanıştığım bir kız var.
Siz de uygun görürseniz…”

Aileler tanıştı, çocuklar okulu bitirdi.
Biri iş buldu, biri bulamadı…
Günler geçti…

İstemeye geleceklerdi kızı.
Kız dedi ki:
“Eğer beni istemeye gelecekseniz şöyle yapın, böyle yapın…
Meşaleler, konfetiler, lüks arabalarla gelin…”

Nereye gitti okulda tanışılan o kız?

Delikanlı şaşırdı…
“Hani biz her şeye birlikte katlanacaktık?” dedi içinden.
Cümleler boğazında düğümlendi; daha başlamadan bitmiş gibiydi…

Ama olsun, seviyordu; katlanırdı bunlara.
Gittiler…
Dronlar, konfetiler, bavullar, çiçekler, çelenkler…
Sanki bu işte bir yanlışlık vardı ama
“İstedik ya, sonrası kolay,” dedi.

Kahveler içildi, hediyeler verildi.
Allah’ın emri, Peygamber’in kavliyle kızı istediler.
Onlar da verdi…

Ertesi gün delikanlı bütün gün mutlu mutlu dolaştı.
Vermişlerdi… Kızı…

Günler geçti, telefonu çaldı delikanlının.
Arayan oydu…
“Sen bana Boğaz’da evlilik teklifi yapmayacak mısın?” dedi.

“Ne diyorsun? İstedik ya seni,” dedi delikanlı.

Genç kız:
“Benim Instagram’da paylaşacak bir evlilik teklifi anım olmasın mı?”

“Olsun,” dedi delikanlı. “Olsun…”

Organizasyon firmasını aradı.
Konuştular, gün belirlediler.
Gittiler…
Boğaz’da evlilik teklifi etti, Instagram’da paylaştılar.
Genç kız mutluydu…

Delikanlı anlamaya çalışıyordu:
Kimin için yapıyordu bunların hepsini?
Evleneceklerdi, yuva kuracaklardı.
Önce ikisi için olmalıydı her şey.
Başkaları görmese de olurdu…

Günler günleri kovaladı.
“Büyük nişan yapalım,” dediler.

Tekrar salon tutuldu, hazırlıklar yapıldı.
Nişan yaptılar…
Genç kız 3-4 elbise aldırdı.
Şovlar, gösteriler…
Sanki televizyon programı gibiydi.

Delikanlı iyice yorulmuştu.
Ne yapmalıydı?

Takılar, mobilya, beyaz eşya, ev tadilatı…
Babası destek oluyordu ama
Yine de hayli borçlanmışlardı.

Herkesçe malum olan süreci
Düğün dernek derken atlattılar.
Evlerine taşındılar.

İlk ay çok güzel geçti.
Delikanlı işe gidip gelmeye başladı.

Bir sürü kredi çekmişti…
İlk taksitleri düğünden gelen parayla ödedi.
Maaşı, kredi taksitleri ve kiraya zor yetiyordu.
Ne yapacaktı?

Sürekli düşünceliydi…
Borçlar…
Borçlar…
Kartlar, krediler…

Mutsuz günler…
Ve finalde:
“Böyle olmuyor, ayrılalım,” dediler.
Ayrıldılar…

Bu yazıyı, okuduğum bir istatistik üzerine yazdım.
Bu manzarayı son yıllarda sıkça yaşıyoruz.

TÜİK verilerine göre evlenen her dört kişiden biri boşanıyor.
Boşanmaların çoğu ekonomik sebeplerden…

Size bu ekonomik sebepleri kısaca özetlemeye çalıştım.

Gençleri evlendirirken onlara zulmetmeyin.
İşlerini kolaylaştırın.
Onları borç batağına batmış bir halde
Yeni hayatlarını kurmaya
Zorlamayın…

Hoşça kalın.

Özgür Yıldırım