Ahmet Taşgetiren'in köşe yazısı

İşin sırrı, vaktin çocuğu olmakta... Emanet edilen bir ân''ın farkına varmakta, o ânı, kendisine armağan edenin iradesine uygun tasarruf etmekte...Bu yazıyı yazdığım saatler 1999''a aitti. Bin''li yılların son gününe... Siz onu, 2000''in ilk gününde okuyorsunuz. Bir gecede bir yüzyıl, hatta bin yıl değiştirdiniz...

"Miladî takvim" bizim kültür iklimimizde oluşmamış olsa da, kışkırtılan küresel heyecandan payımıza düşeni yaşıyoruz. Sanal iklim, herkesi önüne katıp sürüklüyor. İşin garibi, herhangi bir iç muhasebe kaygısı taşımadan... Gidenin ve gelenin,varoluş maceramız içindeki anlamını değerlendirmeden...

Oysa bir yıl daha düştü ömür takviminden...Kendi payıma, geçen 51 yılımı süzüyorum, ölümsüz ölçüler gergefinde nasıl bir anlam kazandığına bakıyorum... Bir yolculuğun içindeyim, acaba dağarcığımda neler var edebiyyet âlemine götüreceğim? 52 yılın artıları, eksileri.. Bin yılın son gecesini ne yaptım, ya da yeni bin yılın ilk saatlerini? Nedir bu bin yıllar, neden verilir insana, öldürmek için mi, ihya etmek için mi?

Ramazan iklimini yaşıyoruz bir yandan...Son 10 gün içinde bir geceye, Kur''an''ın "Kadir Gecesi" diye nitelediği bir geceye bin aylık bereket yağıyor İslâm inancına göre... Kur''an''ın inişine tanıklık eden bir gece o. Kur''an dolu bir gece. Kur''an ve vaktin buluştuğu ve insana ulaştığı gece... Kur''an''ın bir vakit disiplini halinde insan yüreğini selâmladığı gece. Huzur, güven, barış ve esenliğin meleklerin inişine denk bir coşku ile sağnak sağnak yağdığı gece.

Bugün Ramazan''ın 24''inci günü... Acaba bu gece mi Kadir gecesi, yarın mı, öbür gün mü? Acaba dün gece, zamana karşı yokediciliğimize mi tanık oldu melekler, yoksa diriliş anlarımıza mı?Geceleri bir de bu duyarlılıkla okumak var, böyle yaşamak, böyle idrak etmek. Ve onun ilmeğinden tutup, ömrü bereketlendiren ufuklara kanat açmak...

Ramazan''ın son on günü, İtikâf''a çekiliyor kimi mü''minler... Cami köşesinde kendi ruhunun derinliklerine açılıyor... Bir derinlik sınavına soyunuyor... Bir özel zamanı, daha özel şartlarda duyumsamak, hissetmek, içselleştirmek için... Sanki ağza alınan her yudumun, yaşanan her saniyenin tadına varmak için... Sanki her ibadette ulaşılmak istenen "Allah''la beraberlik şuuru"nu, kişiliğinde derinleştirmek için... Sanki geçmiş her saniyeyi süzmek ve günah bulaşmış olanlarına tevbe etmek için... Sanki insan olarak kendi duruşunu sorgulamak için, sanki hayat filmini, tamamen kopmadan önce bir kere daha seyretmek için... Seyretmek ve yüzünü kızartan anlara ağıtlar yakmak için...

Sufiler, "ibnü''l Vakt" olmayı amaçlarlar. "Vaktin çocuğu olmak." demek bu. Her an yeniden doğmak yani. Her ânı yeni doğmuş gibi yaşamak... Her an, yaratılış gayesini yeniden idrak etmek. Bir ânı gaflet içinde fevtetmemek... Bir ânı, farkında olmaksızın yaşamamak... Vakti asla öldürmemek... Hep doğmak vakitle, hep yaşamak... Bir emanet gibi bilmek vakti.İçimizden belki "Elimde bin yılım olsaydı..." türü temenniler çağlar... Oysa "Bin demin kıymet ü mahiyyeti bir demde yatır" denilmiştir.

Elinizde bin yılınız olsa da onu, savaşlarla, katliamlarla, insan soyunu çamura bulayan eylemlerle doldursanız, gerçekten yaşamış sayılır mısınız? Ya da şöyle söyleyeyim, bir sokak çocuğunun başını okşamış kadar yaşamış sayılır mısınız? Nagazaki''ye bomba atanların elinde bin yıl olsa ne yazar? İnsanları Gulaglar''da çürütenlerin elinde ya da?

Çeçenler''in üzerine bomba yağdıran Moskova canilerinin eline bin yıl verseniz elinize kandan, irinden başka ne geçer? Milyarlarca insan açlık ve sefalet içindeyken, bir gecede milyarlarca doları yiyip kusanların elinde bin yıl bir gecelik sefahatten başka anlam mı taşır?

İşin sırrı, vaktin çocuğu olmakta... Emanet edilen bir ân''ın farkına varmakta, o ânı, kendisine armağan edenin iradesine uygun tasarruf etmekte..."Doğan her gün Allah''ın insanlardan ümit kesmediğinin işaretidir" denilmiştir. İşte bir yeni bin yıla başlamış bulunuyoruz. İnsan için, Yaratıcı nezdinde, bir ümit saklı duruyor, diye düşünebiliriz. Belki de, yeni bin yılın meselesi, bu ümide ne kadar ma''kes olabileceğimiz sorusunda düğümleniyor... Yeni bin yılda yeni insan, Allah''la ahidlerini yenilemiş insan... Ben 52''inci yaşımı bu duygularla idrak ediyorum...