Yetmişli yıllar yağışlı bir gün, ilçe stadında bir gençler ligi maçı ikinci devre başlayacak, sporcular oyun alanına geliyorlar. Sporcunun birinin forması diğer sporcularınki gibi oldukça çamurlu, fakat şort, tozluk ve ayakkabılar tertemizdi. Yan hakem duruma bir anlam veremedi, merak da etti.
“Oğlum bu nasıl oldu, forma batmış şort ve tozluk tertemiz.” Sporcu sesini çıkarmadı. Yan hakem devam etti “Şort ve tozluğu değiştirdin herhalde, bir şey var ama aklım ermedi.” Sporcu yine sesini çıkarmadı maç başladı. Hakem şaşırmakta haklıydı, işin aslı da şöyleydi.
Futbolcumuzun ikizi vardır, hakemlere verilen 16 kişilik oyuncu listesinde birinin adı yer alır ama çoğunlukla bir devre biri, bir devre diğeri oynarlar. Bunu da yasal iki oyuncu değişikliği dışında ve devre arası soyunma odasında gizlice forma değişerek yaptıkları için hakemler tespit edemiyordu.
GEBE BALIK
İnegöl’de bir balıkçı dükkanının önünden geçerken bir köylüsünün sesini duydu. Tartışmalı bir durum gibi gözüküyordu. Köylüsü balıkçıya “Böyle esnaflık olmaz kaç kilometre yoldan geri geldim!” türünde laflar ediyordu.
Balıkçı da “Oluyor böyle şeyler, bizim de elimizde olan bir şey değil, ama madem istemiyorsunuz paranızı geri verelim” diyordu. Hadise şuydu aldığı balığın içinden başka küçük bir balık çıkınca kafası karışmış soluğu balıkçı da almıştı.
Balığın o küçük balığı yuttuğunu kabul etmiyor, kendisine gebe balık satıldığını düşünüyordu. Köylüsü de ikna edememişti. Balıkçı da anatomi dersi verecek durumda değildi, parayı iade etti.
GİDERİCİ Mİ, GÖTÜRÜCÜ MÜ?
Yetmişli yıllar, yetmiş iki yaşındaki babası ishal olmuş sürekli tuvalete gidiyor, bir türlü iyileşemiyordu. İnegöl’ün merkeze yakın köylerinden birinde oturuyordu. “Bekleyin yarım saat içinde gelirim.” dedi.
Otomobiline atladı, İnegöl’de nöbetçi eczaneyi buldu. “Babamın bağırsakları bozuk ona bir hap verin.” dedi. Eczacı da “Giderici mi, götürücü mü?” diye sordu. Soruyu pek anlamadı ama birini de seçti “Götürücü” dedi. Eczacı ilacı verdi, “İyileşme olmazsa bir tane daha verebilirsiniz.” diye de söyledi.
Bizimki ilacı aldı köyüne döndü, babasına içirdi. Adam iyileşmemiş, sabaha bir tane daha içirince baba fenalaştı, hastaneye kaldırdılar, derken hasta Bursa’ya yollandı. Neyse birkaç gün içinde iyileşti hayatını sürdürdü.
Eczacı kibarlık yapıp “İshal mi, kabız mı?” demedi, bizimki de soruyu anlayamadığını söyleyemedi, olan yetmiş iki yaşındaki hastaya oldu.
GÜNAHSIZIMIZ ASKERLİK YOKLAMASINDA
İlçenin yakın köylerinden bir Günahsız’ın askerlik yoklama çağrısı gelmişti. Köyün muhtarı, köyün birkaç yaşlısını da yanına alarak askerlik yoklaması için Günahsız’ımızı ilçedeki askerlik şubesine getirdiler. Şube komutanına Günahsız’ımızın askerlik yapacak durumda olmadığını izah ettiler.
Askeri bir hastaneden rapor istenecekti durum onu gösteriyordu. Misafirlerin anlattıklarını dinleyen komutan yine de günahsızımıza sordu “Uçağın biri gelip kafana konarsa ne yaparsın?” Günahsız’ımız “Cebime koyarım,” Komutan “Uçak cebe girer mi?” Günahsız’ımız “uçak kafaya da konmaz ama sen dedin ya.”
TURHAN ŞAHİN'İN ÖYKÜ TADINDA İNEGÖL isimli eserinden düzenlenip yayına hazırlanmıştır.