Nurettin Yıldız'ın köşe yazısı

Sudan ekmeğe kadar, israf edilmesinden endişe ettiğimiz pek çok nimet vardır. Yer yer vakit israfını da gündem yaparız. Suyu, ekmeği ve zamanı israfa karşı hassasiyetimiz mü’min kimliğimizden kaynaklanmaktadır şüphesiz. ‘Su olmazsa, ekmek olmazsa ne oluruz?’ türünden endişeler taşırız. Çocuk terbiye ederken de, ekmeğin dilimini hesaplamayı, kırıntıları toplatmayı ihmal etmeyiz. Abdesti bir dere kenarında alanımızın bile, israftan kaçınmış olması gerekmektedir. Mü’min idrakimizin tabii neticesi budur.

Ekmeği ve suyu bize ihsan edilmiş bir nimet olduğu için israf etmeme yönündeki gayretimizi, israfın bir başka şeklinde de düşünmek durumundayız. Nimet olması bakımından sudan aşağı kalır yönü olmayan organlarımızın israfını da günlük yaşantımızı etkileyebilecek konular arasında tutmaya mecbur bulunuyoruz. Bir damla suyun hesabı gibi bir dakikalık bakışta kullanılan gözün de hesabı yapılmalıdır. Organlarımızın ekmeğimizden değersiz olduğunu söyleyecek değiliz. Nimetse değeri bilinmesi gereken, her organımız büyük bir nimettir. Gözümüz, kulağımız, burnumuz, el ve kolumuz hatta elimizdeki tek bir parmağımız nimettir. Su ve ekmek gibi bu nimetleri de bizi yaratan Rabbimizin ihsanı olarak bulduk kendimizde.

Ne ekmekten geçebiliriz ne de organlarımızın birinden… Elimizde nimet olarak bulunan her şey kıymetlidir. Her kıymet, bizim için hesabının bizden sorulacağı bir endişe konusudur. Ekmeğin endişesini taşırken, ekmek hamuru yoğuran elin endişesini nasıl taşımayız? Suyun hesabını düşünen herkes, su tadı hisseden dilin de en az su kadar nimet olduğunu ve muhakkak hesabının sorulacağını bilmelidir. Ekmek, su gibi nimetler gereksiz ve fazla kullanıldığında ‘israf edildi’ diyoruz. En mükerrem varlık olan insanın en değerli organları gereksiz işlerde kullanıldığında israf edilmiş olmuyor mu? Hakikati görsün diye yaratılan gözü kimin nerede nasıl kullandığı, ekmeğin çöpe atılması veya yenmesi kadar sözü edilmeye değmez mi acaba?

Dinin haram olarak vasıflandırdığı bir şeyde kullanılan göz, kulak, el, ayak ve diğer organlar da israf edilebilmektedir. Kullanılmasının gerektiği yerde kullanılmamış olması da israf etmenin bir çeşididir. Kur’an dinlemeyen, zikir duymayan kulak boşa tutulmuştur. Boşa tutulmuş olmak israftır. Hakkı üstün tutmak için yürümeyen ayak, salih amel olacak bir iş yapmayan el boştadır. Yaratılış maksadı için kullanılmayan her organ, çöpe atılan ekmek ve boşa akıtılan su gibidir.

Nice diller, Kur’an ile coşup coşturabilecekken boş durmaktadırlar. Bu da dilin israf edilmesidir. Nerede kaldı ki, konuşmaması gerekeni konuşan, yasağı dillendiren diller israf edilmiş organlardır. Hedefsiz adımları atan ayaklar israfa doğru yürümektedirler. Ciğerden dalağa kadar, yaratılış maksadının dışında kalan her şey israf kapsamında kalır. Bir mü’minin bir organı israf edildiğinde yani kullanılacağı yerde kullanılmadığında ya da yanlış yerde ve şekilde kullanıldığında ortaya israf çıkar. Binlerce, milyonlarca mü’minin dili, gözü, ayağı, iç veya dış organları israf edildiğinde ne denli büyük bir zarar içinde bocalıyoruz, bir hesap edebilsek! Bir günde şu kadar ekmeğin çöpe atılmasının kaç okul, kaç hastane yapacağı tahmin edilmeye çalışılıyor. Sonra da insanlar ikaz ediliyor, ekmeği israf etmeyin deniyor. Milyonlarca çocuğun gözü, kulağı yeni teknoloji fitnesinin karşısında israf edildiğinde, sadece bir günde bu ümmet kaç mücahit, kaç müçtehit, kaç salih insan kaybediyor, bunu neden hesap edemiyoruz? Bu ümmetin çocuklarının her biri bir ekmek kadar değerli değil midir acaba?

Ekmeği israf etmeyelim elbette. Suyu da israf etmeyelim. Zamanımızı da israftan koruyalım. Bunlar Allah’ın emridir hiç şüphesiz. Ekmek de, su da Allah’ın kulları için yarattığı nimetlerdir. Ekmek ve su insan içindir. Onların israfına akıl erdirilir de, hizmetinde oldukları cennet adayı insanların gözleri, kulakları, ciğerleri ve dillerinin israfına neden akıl erdirilemez? Bir göz kaç ekmek eder? Bir dilin karşılığında kaç ton su tartılabilir?

Eyvah! Yeni hayat tarzı, teknoloji, medeniyet, medya, yeni dostluk anlayışları, betonlu komşuluklar, çıkarcı arkadaşlıklar, organlarımızı ve organlarımız üzerinden bizi tüketiyor. Gözümüz, kulağımız esir oldu. Bizim kulağımızı, bizim gözümüzü başkası kullanıyor ve biz seyrediyoruz. İsraf haramdır; ekmeğin israfı da gözün israfı da haramdır. Her organımız, bizim kadar değerlidir. İsrafı da tehlikedir. Bunu idrak edememek ise daha ağır bir tehlikedir.