Ahmet Taştan'ın köşe yazısı.

Allah’ın huzurunda iken yani namazdayken böyle düşüncelere gark olduğum için af diliyorum. İnsanoğlu işte, namazda huşuyu yakalamak gayretinde olacağına böyle güncel meselelerle kafasını meşgul eder, kendini imama teslim ettiği bir farzda.

Ülkenin gençleri; hareketlidir, heyecanlıdır, hissidir, çabuk karar verendir. Onlara verilmiş (yanlış) bilgiler doğrultusunda kararı beklendiğini vakit, belki tartmaya bile vakit bulamadan harekete geçer. Gençlere birkaç tane düşünceyi empoze ediniz ve oturup keyifle seyrediniz. Öncelikle gençlere kendi görüşlerinin de olabileceğini kendi kanaatlerinin de toplum karşına söylenebileceği fikrini aşıladılar ölçü Kural tanımadan büyük küçük bilmeden.

Sonunda yaşı tutsa da tutmasa da konuşmaya başladılar her şeyi. Liseli gençler, ortaokul çocukları hatta ilkokullu çocuklar ikna edilmişçesine sloganvari cümlelerle, sığ düşüncelerle zihinleri kuşatılmış bir vaziyette sanki.

Şehir hastaneleri, Adalet Sarayları, Beştepe’deki Devlet sarayı; İstanbul Havaalanı, Yavuz Sultan Köprüsünü, Avrasya Tüneli, Yusufeli Barajı ve kilometrelerce uzunluğundaki otoban yollar; bir otomobil(TOGG),  savaş uçağının yapılması(MMU ve Kızılelma), Dünya karşısında dik duruş ve saygınlık kazanılması, Mavi Vatana sahip çıkılması, Karadeniz’de doğalgazın bulunması, beş adet (sismik araştırma gemisinin ve bir tane uçak gemisinin yapılmış olması... Daha sayamayacağımız nice inşa edilmiş hizmetler... Acaba gençleri heyecanlandırmıyor mu? Acaba gençlerin nesi oluyor bunlar?

 Yönlendirilmiş zihinler yapılan her şeyin kusurunu, eksiğini zikrettiği zaman eleştiriyi daha çabuk kabullenen insan nefsi, gençleri ele geçiriyor. “Konuşursam Silivri’ye gönderirler.” gibi tehdit altında bulundukları zannettikleri ifadeleri hücum aracı olarak kullanan gençler gördüm. Cevaplarınız hazır ve mantıklı olsa da onlar sizin verdiğiniz cevapları düşünmeden karşı cevap verdiklerini işittim.

Bu noktadan bakıldığında, ülkenin bağımsızlığıyla alakalı, “gençlere söylenecek” bilen her insanın bir cümlesi olmalı. Okullara siyaset girmemesi gerektiğini, orduda siyasetin olmaması gerektiğinin söylenmesine rağmen şimdi işlerine geldiği zamanlarda her kesimi saptıracak sözlerve yaklaşımlar söylenmekte.

Biz, dinimizi, değerli kutsallarımızdan kabul ederiz. Bu sebeple Ayasofya’nın ibadete açılması çok önemlidir, cümlesini duyan bir genç yüreğinden titremeli ve derhal kendine gelmeli... Belki böyle düşünüyoruz ama “ne olmuş ki Ayasofya’yı açınca” gibi bir cümle ile karşılaşıyoruz.

Dini duyarlılıkları törpülenmiş gençler, ahlaktan, edepten uzak kalmış olduklarını da izliyoruz. Buna rağmen “bu dönemde inançsızlığın arttığını” delil getirerek yine suçlayıcı bir konum alıyorlar.

Fakat onlara sakin bir dille söyleyebileceğimiz çok önemli cümleler olmalıdır. Zaten belli bir manipülasyonla yönlendirilen gençler, mağdurları oynayanlar tarafından ikna edilmek isteniyor.

Köprüyü geçene kadar milletine ve gençlerine yönelmiş her şey köprünün öbür tarafına geçince “dün dündür, bugün bugündür” düşüncesiyle silinecek ve gençler büyük bir gafletten uyanacaklar belki de...

“Her şey mübah!” mantığıyla iş gören kafalar, memleketi değil kendi çıkarlarını önceledikleri için tüm gayretleriyle inanmış gibi görünecekler. Ve her gün tekrar ettikleri yalanlara, kendilerini de gençleri de inandıracak görünüyorlar.

Lakin bu asrın felaketi olan büyük deprem vesilesi ile gençlerin ne kadar vatansever olduğunu, merhamet ettiklerini ve bu konuda gayret sarf ettiklerini görüyor ve bundan umutlanıyoruz.

“Gençler” diye bahsettiğimizde asla tümünü kast edemiyoruz. Bir kısmı yeterli oluyor kanaatlerimizi beyan etmek için.  Yollarının ve desteklerinin “İnce” olduğunu hararetle savunan gençler, kör aşıklar gibi davranıyorlar ama nasıl bir oyunun içinde olduklarını kısa zamanda fark ederler. Gençler, dürüstlüğü, gayreti, mücadeleyi, dik duruşu, adamlığı severler.

Gözlerini belli televizyon kanallarından ayırabilen, kulaklarını onlara kiralamayan nice güzel gençlik, yapılanları ve var olanları görüyor teknofestin getirmiş olduğu ilmin ışığında bu gelişmeleri destekleyen anlayışı benimsiyorlar. Üzülmenin ve mahzun olmanın bir manası yok.

Gençler totalde ne yapacaklarını bilirler.

Allah’ın huzurunda/namazda  bunları düşünürken herhalde namaz bitmiştir, diye tahmin yürütenler olacaktır muhakkak. Lakin şükür ki ne yapılanın farkına varmış olduk ilk rekattan sonra. AHMET TAŞTAN