ABD’nin 16. başkanı olan Abraham Lincoln; 1 Ocak 1863 günü imzaladığı “Özgürlük Bildirgesi” ile dört milyon insanın köleliğine son verdi.

Rivayet edilir ki özgürlüğe kavuşan köleler büyük bir boşluğa düştüler.Çünkü:

-Kırbaçla vuran yoktu,-Emir veren yoktu,-Ezen yoktu v.b.

Yine rivayete göre bazı köleler bu rahatlığa alışamadıkları için yetkililere baş vurup tekrar köle olmak istediler.Bu hal biz Müslümanların durumuna ne kadar da benziyor.

-Yıllarca ezanları yasaklanan,

-Camileri ahıra çevrilen,

-Başörtüsü nedeniyle üniversiteye sokulmayan,

-Kat sayılarla üniversite yolu kesilen,

-Horlanan, alay edilen

İslami kesime Rabb'im, Bir İmam Hatipli Delikanlıyı nasip etti.Rahatladılar, özgürlüğe kavuştular,yıllarca göremedikleri rahatlığa kavuştular ama...

Ama bu rahatlığa alışık olmayan kesimler tekrar ezilmek/ köle olmak için kolları sıvadılar.

Şu örnek bizi ne güzel anlatıyor.

Çeşitli canlı türlerinin bulunduğu yeri ziyaret eden adamın dikkatini bir şey çekmişti.Hemen hemen bir çok canlı türünün bulunduğu yerde ya etraflarında bir kafes vardı veya içine konuldukları bir kavanoz mevcuttu.Ancak yengeçlerin bulunduğu kavanozun üstünde herhangi bir kapak yoktu.Ziyaretçi adam hemen oradaki görevliye sordu:

-”Neden hepsinin üzerinde kapak varda yengeçlerin içinde bulunduğu kavanozun üzerinde kapak yok?”.

Görevli biraz gülümsedikten sonra “kapağa gerek yok ki” dedi. Ziyaretçi adamın merakı büsbütün artmıştı ve sorusunu tekrar etti:

-“Peki ama neden?” Oradaki görevli gayet rahat bir şekilde kavanoza yaklaşarak ziyaretçi adama bu durumu izah etmeye başladı:

-“Bak,şu yengeçler çıkmak için tırmanıyorlar ama arkalarından yetişen diğer yengeçler ayağından çekerek hep beraber tekrar kavanoza düşüyorlar.Yani anlayacağın geriden gelen yengeçler tırmanan yengeçlerin çıkmasına engel oluyorlar”.

Ziyaretçi adam oradan ayrılırken de bu manzara hep kafasını meşgul etti.Ve kendi kendine şöyle mırıldandı:

”Bu durum biz Müslümanları ne kadar güzel tarif ediyor.Biz Müslümanların birbirimize verdiğimiz zarar kadar kimse kimseye zarar vermiyordur herhalde”.

Tarihimiz Müslümanların birbirine verdikleri zararların örnekleriyle doludur.

Huzur ve istikrar bir ülkede sağlanmışsa artık onu korumak ve ona sahip çıkmak bütün mü’minlerin görevidir.Bu konu ile ilgili bir çok Ayet-ı kerime vardır:

-“…Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin. İnananlar iseniz bunlar sizin için hayırlıdır.”(A’raf,85).

-“…Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.”(Kasas,77)

Toplum Bilimcileri toplumda ki hareketliliği 4 guruba ayırırlar:

1-Kazananlar,

2-Kaybedenler,

3-Kazandıranlar,

4-Kaybettirenler.

Son günlerde ki Papa ziyaretine bakınız.Kaybettirenler gurubu meseleyi hep tersinden okuyor.Oysa, Türkiye bir papanın ziyaretiyle yıkılacak bir ülke mi?

İznik, papanın bir ayini ile işgale mi uğradı?

Peygamberimiz (sav) döneminde bile bir çok Yahudi ve Hristiyan heyetlerin Peygamberimizle (sav) görüşmeye geldiklerini biliyoruz.

Ayrıca hatırlarsanız. Her yıl 10 Kasım'da Selanik'te ki Atatürk'ün doğduğu evde törenler yapılır.

TV'ler oradan yayın yaparlar.Ama hiç bir Yunanlının " Selanik elden gidiyor" dediğini duydunuz mu?

Özgürlüğün kıymetini bilmeyen bu bir kısım köle ruhlu insanlara korkarım Rabbim bir gün şu ayetini uygulayacaktır.

-"Rabbiniz şöyle buyurmuştur: Eğer şükrederseniz, elbette size nimetimi artırırım; ama nankörlük ederseniz, şüphesiz azabım çok şiddetlidir". (İbrahim Suresi, 14/7)

UNUTMAYIN:

Kazandıranlar Tarih boyunca her zaman hayır ile yad edilmiş ve edileceklerdir.

Kaybettirenler ise hem bu Dünyada hem de Ahirette bu vebali ve mesuliyeti üzerlerinden atamayacaklardır.

ABDÜLVASİH DURAN