Bir saat önce pazardan geldim ve bilgisayarın başına oturdum gazeteme göndereceğim yazımı düşünürken ne yazacağıma karar verememenin sıkıntısı yaşamaya başladım. Ne yazacağıma kararsız kaldığımı belirtirken öncelikle çok üzgün olduğumu söylemek istiyorum. Yazar ve duyarlı bir insan olarak, hassas bir yapıya sahip olmam nedeniyle dile getireceğim konular ve memleketimin durumunu düşününce ülkemizin içinde bulunduğu şartlar ve imkânlar beni gelecek adına büyük bir karamsarlığa ve hayal kırıklığına sürüklemektedir.
Dertlerimizin hangisini saymaya ve yazmaya karar veremiyorum. Bir yanda değişen dünya çapında ısınma ve anormal iklim değişikleri, orman yangınları, bitmeyen savaşlar, bir yanda hayat pahalılığı, milleti bunaltma noktasına gelen geçim sıkıntısı, artık iyice kontrolden çıkan marketlerdeki fiyat yükselmesi, pazarların hiç denetlenmemesi, sebze meyve fiyatlarına yaklaşılmaması, akaryakıta arka arkaya yapılan keyfi zamlar milleti artık dayanamama noktasına getirmiştir.
Dünyada petrolün varilinin fiyatı yükselmediği halde ülkemizde akaryakıta yapılan bu kadar zamlar piyasaları altüst etmiştir. Herkes akaryakıta yapılan zamları bahane göstererek önüne gelen her şeye zam üstüne zam yapmaya başladılar. Öyle ki akşam yatıyorlar benzine zam, sabah kalkıyorlar motorin ve oto gaza zam yapıyorlar. Köylü akaryakıt, gübre, ilaç ve işçilik maliyetleri yüzünden tarlasını, bahçesini ekemez, biçemez oldu. Ekse olmuyor ekmese olmuyor. İki arada bir derede kaldı. Ektiği mahsulün karşılığını alamıyor. Mahsul ya tarlada kalıyor veya maliyetinin çok altında fırsatçılara satmaya mecbur bırakılıyor. Pazarlarda her şey ateş pahası, bilhassa kiraz 250, limon 100 tl bu nasıl şey anlamak mümkün değil. Tarladan üreticiden çok düşük fiyata alınan sebze meyve pazarlarda kat kat üstüne eklenerek satılıyor.20 yıl önce kendi kendine yeten dünyanın 7 ülkesinden biriydik şimdi her şeyi artık dışarıdan almaya başladık.
Tarım ve ziraat bitme noktasına geldi.Artık tohumu İsrail’den, mercimeği Kanada dan samanı bile Bulgaristan almaya başladık.Üretici bir toplum olmaktan tüketici bir toplum haline geldik.Maliyetlerin yüksek olması yanında birde tarım ve ziraatı sevmeyen ,bağ bahçe işine alışmayan ,ekip biçmeden kaçtığı için her şeyi şehirden alan ,her şeyin hazırına konmaya alışmış bir nesil yetişince tarım, ziraat ve hayvancılık bitme noktasına geldi.Memleketin en ücra köşesinde köylerde bile artık ekmek yapılmayıp şehirlerden hazır alınmaya başlandı.Bundan 20-30 yıl evvel köylerde nüfus bu kadar azalmamıştı.
O zamanlar üretici nüfus yüzde 60- 70 civarındayken şimdi tam tersi yüzde 15-20 üretici bir toplumdan yüzde 80 tüketici bir toplum haline geldik.Bunun sonu nereye varacak bilemiyorum.Benim en büyük üzüntüm karamsar olmak istemiyorum ama bu gidişle çocuklarımıza, torunlarımıza nasıl bir Türkiye bırakacağız.
Herkesin görmek için can attığı güzelim ülkemizi ne hale getirdiler.Geçen gün internette bir kız çocuğu feryat ediyordu.-Bir ufak dondurma topu bile 50 tl olmuş, siz hangi ekonomiden bahsediyorsunuz, biz çocukluğumuzu bile yaşayamıyoruz .Yazık değil mi bu çocuklara.Ben yaşı 70 i bulmuş bir kişi olarak daha önce ne iktidarlar ne hükümetler gördük, hiç bu kadar piyasaların başı boş bırakıldığı, denetim ve kontrollerinin olmadığı, keyfi zamların yapıldığı bir dönemi görmedim.
Beş tane büyük market adeta 86 milyonun canına okuyor.Bunlar hiç mi denetlenmez ,hiç kontrol edilmez mi?Geçen gün bunlardan birine gittim 40 tl ye ekmek aldım, aradan çok değil 3 gün sonra gittim ekmeği 50 tl yapmışlar yine aldım geldim,yine aradan 3 gün geçti aynı ekmeği alayım dedim kasada ki kız fiyatını 60 tl demesin mi.Artık iyice sinirlendim kasada ki kıza bağırdım-Kızım daha 3 gün önce 40 liraydı ne çabuk 50 tl yaptınız şimdi de 60tl diye.Gariban kızcağız ezildi, büzüldü boynunu büktü-Ben ne yapayım amca biz burada emir kuluyuz diye cevap verdi.
O anda yine bir vatandaş kızcağıza acıdı –Bu kızcağız ne yapsın onun elinde bir şey yok dedi.Yanımda hanım bana çıkıştı-Sen ne karışıyorsun, her şeye burnunu sokma dedi.Sinir katsayım iyice yükselmişti döndüm önce kızcağıza-Sen emir kuluyum dersen , sonra müşteriye –Bu kızcağız ne yapsın dersen, sonra da hanıma döndüm-Sen ne karışıyorsun her şeye burnunu sokma dersiniz bunlar daha bizim anamızı çok ağlatırlar dedim ve ekmeği almadan son sürat marketten çıktım.
Eskiden ne güzel mahalle bakkalları vardı bilhassa köylerde giderdin, alırdın alacağını sonra da mahsul zamanı öderdin. Giyim kuşamımızı sümerbanktan alırdık, her şeyimizi kendimiz eker ekmeğimizi evimizde yapardık. Şimdi devasa marketler alışveriş merkezleri açıldı, bir de bankalar alışveriş kartları çıkardılar güzel güzel milleti soyuyorlar. Eskiden eşkıya dağ başındaydı şimdi şehire her yere indiler. Bu konuda yazmaya devam edeceğiz. Son olarak şunu demek istiyorum: Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete. Allah sonumuzu hayreylesin. Sağlık ve esenlik dileklerimle.
ASLAN TORUN