GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE’M

Bu hafta ki yazımın konusu farklıydı ama kader çizgisinin elimizde olmadığını bir daha yaşayarak gördük. Malum 6 Şubat Pazartesi günü ikinci dönemin ilk eğitim öğretim günü olacaktı. Her türlü hazırlığımızı pazartesi günü okullar açılacakmış gibi yaptık ama gözümüz kulağımız bir yandan da Meteoroloji Genel Müdürlüğünün yapacağı açıklamaya kilitlenmişti. İstanbul’da yaşayan kızım, Ankara’ya iş icabı gitmiş ve işini bitirdikten sonra İstanbul’a geri dönerken gece geç saatlerde Cumartesi akşamı ziyaretimize geldi. Hoşbeş sohbetten sonra zaman gece yarısına geldi, 00:00 da haber sunucuları, İstanbul ve çevre illerde meteorolojik durumun ağırlaşacağını ve beklenen karın geleceğini, çok şiddetli fırtına ile birlikte karın yağacağı anonsunu yaptılar. Kar yağacağı haberini dinleyen kızım, torunlarım ve damadım gece geç vakitte izin alarak evlerine İstanbul’a doğru yola çıktılar. Meteorolojik veriler, İnegöl ve çevresinde trafiği etkileyecek bir yağışın olmayacağını bildiriyordu ama Bursa Valiliği pazartesi günü İnegöl’ün okullarında da eğitime bir gün süre ile ara verildiğini duyurdu. Tabi bu karardan sonra iç sesimle düşündüm demek ki bizim bilemediğimiz veriler var ki eğitime ara verildi diye yorum yaptım. Bu düşünce ile birlikte pazartesi okulların olmayacağını bilerek televizyonda düzenlenen açık oturumları izledikten sonra geç vakitte uyudum. Her gün istisnasız saat 06:00 da uyanır, günlük rutin işlerimden sonra okula gitmek için gerekli hazırlıklarımı yapardım. 6 Şubatta her nedense uykum 07:00’ye kadar sürmüştü. Eşim erkenden kalkmış televizyonu açmış, haberleri izlemeye başlamıştı. Televizyonun oluşturduğu ses cazip gelmiş olacak ki taze ve ambalajından yeni çıkmaya başlayan haberleri izlemeyi benim de canım çekti. Televizyonun bulunduğu odaya doğru yöneldiğimde eşim ağlamaklı olarak televizyonun olduğu odadan çıktı, bana doğru yöneldi. Gözleri nemli, yüzü sap sarı kesilmişti. Ne olduğunu anlamak için yüzüne doğru meraklı duygularla bakmaya çalıştım. Duygularını anlamaya çalışmak için çabalıyordum ki dudaklarının arasından sözler dökülmeye başladı. 

“Çok kötü çok”

“Hayrola, ne oldu?”

“Deprem olmuş, deprem”

“Canım deprem ilk kez mi oluyor?”

“Bildiğin gibi değil, 7, 4 (Daha sonra 7,7 olarak güncellendi) büyüklüğünde ve 10 ilde etkili olmuş.”

“Ne 7,4 büyüklüğünde mi?”

“Evet”

O sözden sonra geçtim televizyonun başına ve aman Allah’ım, buna yürek dayanır mı? Ey vah ey vah, bu kış vaktinde bu insanlar ne yapacak?

Yüreğim sızladı, duygularım beni benden aldı götürdü. Haberleri izlediğim esnada bir vatandaşımız sağ olarak enkazın altından çıkarıldı. Yüreğimde, duygularımda dayanmadı, eşim görmesin diye yüzümü çevirdim, hüngür hüngür ağlama isteğim histeri oluşturdu. Baktım gözyaşlarımı saklayamayacağım, odayı terk ettim, eşimin beni görmeyeceği bir odada adam akıllı ağladım.

İnsanlarımızın yardımseverliklerine şapka çıkarmamak elde değil. Yardımsever insanlarımıza saygı boyutunda şapkamı çıkarıyorum ancak bazı soysuzlar da var ki onların soysuzluğunu anlatmaya kelimeler kifayet etmiyor. Sosyal medyada Hatay’da geçen bir yağmalama anını izledim ki adeta kanım kurudu, kanım dondu. Be adam Müslüman değil misin, be adam insan değil misin?

Gün birlik olma günü, gün yardımlaşma günü, gün sen ben kavgasının yapılmadığı ele ele verilme günü, gün yaraların sarılma günü. Yardımsever insanlarımızdan yardımlarını devletimizin resmi yardım hesaplarına yapmalarını istiyorum. Sosyal medyadan yayınlanan şahıs, dernek vb hesaplara yardım yapılmamasını, belirttiğim gibi resmi hesaplara yardım yapılmasını yardımsever insanlarımızdan rica ediyorum.

Kader evet kadere inanmak farz ancak tedbiri almak insan olarak bizim sorumluluğumuzda olması gereken şey. Şunu artık öğrendik, deprem öldürmüyor kardeşim, sağlıksız yapılar öldürüyor. Şu inşaat işi artık rant olmaktan çıkarılsın ve parası olan değil bilgi birikimi olan, belgesi olan, bu işle ilgili eğitim almış iş insanlarının bu işlerle uğraşması için gerekli yasal düzenlemeler yapılsın. Her önüne gelen insanın müteahhitlik işini yapmasına izin verilmemesi gerektiğini artık herkesin anlaması gerekir. Artık bununla ilgili bir düzenleme yapılması gerekmiyor mu? Geçmiş olsun Türkiye’m. ÖZER YILMAZ