(Salih Zeki Bayraktar’ın Anılarında)

Bir süre sonra babaanne de sığındığı köyden şehre döndü, anneanne, babaanne ve Salih Zeki birlikte yaşamaya devam ettiler. Dede ve amcalardan kalan iki çakmaklı tüfek ve, bir kulaklı saldırmayı muhtara teslim ettiler. Geceleri dışarı çıkamıyor, toplantı yapamıyorlar, gündüzleri ise Yunanlıların karargah olarak kullandıkları okulun ve Hacı Veli’nin Han’ın önünden geçemiyorlardı. Yunanlı askerlere tütün ve yumurta sattıkları da oluyordu. Kala Kapno (güzel tütün), avgo (yumurta) gibi Yunanca kelimeleri de öğrenmişti. Sarhoş Yunan askerleri insanlara korku salmak, sindirmek için oyun oynayan küçük çocuklara bile küfür, hakaret ediyorlardı.

26 Ağustos 1922 tarihinde Yunanlı askerlerde bir telaş ve huzursuzluk gözlenmiş. Yerli Rum Atlıları da Bursa’ya doğru ilerlemişler. Ailelerini de yanında getirmiş Yunanlı subaylar eşlerini Yunanistan’a gönderiyorlarmış. Cepheden gelen sevindirici haberler İnegöl halkını mutlu etmiş. Eskişehir’de Yunan’ı bozguna uğratan bir kolordu Bursa yönünde ilerliyordu. Yunanlıların panik içinde yaptıkları zulüm insanımızın içindeki sevinci hüzne dönüştürüyordu.

31 Ağustos gecesi İnegöl için korku ve heyecanlı bir gece olmuş. Erkekler ellerinde silah, balta, kazma kapı arkasında beklerken her an gelebilecek düşmanın yarattığı gerginlik korku ve heyecana sebep oluyormuş. Çocuklar ise dalları sık ağaçlarda saklanıyorlardı. Kadınlar çocukları korkulacak bir şey olmadığı konusunda uyarsalar da çocuklar olan biteni anlamakta zorlanıyorlardı. Sabah namazından camiden dönen komşu Hacı Salim Efendi’nin, düşmanın okulu boşalttığını, karavanaları yiyemeden, yemekleri yere döküp kaçtığını söylemesi üzerine Ayşe Yenge (ölen amcalardan birinin eşi olabilir) Salih Zeki’yi ve diğer çocukları saklandıkları yerlerinden çıkardı ve önlerine sıcak tarhana çorbası koydu.

Halk sokaklara döküldü, Salih Zeki cami avlusundan (Sarı Cami) çevreyi gözetlerken Eskişehir Yolu üzerinden bir düşman yürüyüş kolunun İnegöl’e doğru ilerlediğini gördü. Top ateşi altında yere yatıp, sonra yürüyüşe devam etmeye çalışıyorlardı. Yolun kenarındaki Yunan topçularının mevzilenmiş olduğu eski binanın olduğu bölgeye üç dört top mermisi düştü orada bir panik başladı. Yarım saat sonra mahalle halkından bölgeye koşarak gidenler oldu. Salih Zeki’de arkadaşları ile koşarak o bölgeye ulaştı. Birçok yunan askerinin cesedi ile karşılaştılar.

Kısa bir süre sonra Asar (Akhisar) tarafından top sesleri duyuldu ve Salih Zeki’nin de bulunduğu bölgeye mermi yağdı. Sonunda top ateşi altında mahalleye dönüldüğünde komşuları yumurtacı Kemal Efendi çatışmada vurularak ölmüş, Hancı Hamdi’nin de ayakları kopmuştu. Düşman her tarafta bozguna uğramıştı. Zaferin yaklaştığını hissediyorlardı. Gelen Türk askerlerinin açlığını gidermek için kadınlar pide içine peynir koyarak ikram ediyorlardı.

Salih Zeki amcamız yaşadığı işgal günlerini torunu Serdar Bayraktar’a anlatmış, o da gazete de yayınlamış ve anlatılanların kalıcı olmasını sağlamıştı. Bence bu mesajı da anlattıkları kadar önemli idi. Bugün için hayatta olmadığını düşünerek ona ayrıca tüm gazi ve şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, Serdar Bayraktar Bey’e de şükranlarımı sunuyorum.

Kaynakça : Serdar Bayraktar; Bizim İnegöl Gazetesi 06, 13, 20, 27 Eylül, 04, 11, 18 Ekim, 08-15-22 Kasım,

TURHAN ŞAHİN'İN ÖYKÜ TADINDA İNEGÖL isimli eserinden düzenlenip yayına hazırlanmıştır.