SORU 1: Hocam ülkemizde yaşanan deprem felaketi ile alakalı yazılarınızı ve cevaplarınızı takip etmeye çalışıyorum. Allah hepimize rahmetiyle muamele etsin, sizlere de çabanızın karşılığını versin.Bu süreçte Fetih, Yasin okumaları ve Kur’an hatmi yapılıyor. Siz de verdiğiniz bir cevapta Kehf suresini önermişsiniz, ben bunun sebebini çok merak ettim. Çünkü Kehf suresinin faziletinde genelde deccalın fitnesinden korunmak olduğu yazıyor. Bu mübarek surenin bilmediğim bir fazileti varsa öğrenmeyi çok isterim.Allah sizi hayırla mükâfatlandırsın.

CEVAP 1: Kur'an’ımızın hiçbir bölümü “deprem felaketi anında okunursa…” diye bildirilmiş değildir. Âlimler “şu sure, şu âyet şu durumda iyi olabilir…” şeklinde tahminlerde bulunmuşlardır. Esasen Kur'an’ımızın her bölümü, her ayeti he ân ve her durum için rahmettir. Genel olarak bunu bilmeliyiz. Kehf suresine gelince: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Kehf suresi okurken değişik bir oluşum izlediğini söyleyen sahabiye “O sen Kehf suresini okuduğu için inmiş bir SEKİNET idi.” buyurmuştur. Sekinet ise “huzur ve mutmainlik” anlamına da gelmektedir. Mevcut gerginlik ve huzursuzluk ortamında ihlasla okunması durumunda biiznillah faydalı olacağını umarak bunu tavsiye ettik. Allah yardımcımız olsun. Âmîn.

SORU 2: Hocam ülkece çok büyük bir felaket yaşadık. Bunun ağırlığı ve acısı yetmezmiş gibi şimdi de komplo teorilerini okuyup duydukça iyice psikolojik olarak çöktük. Elimiz kolumuz bağlı daha da büyük felaket, kaos ve kargaşa bekler olduk. İşimiz gücümüz de var ama hiçbir şey yapamıyoruz, bizlere ne tavsiye edersiniz? Sizden yol göstermenizi bekliyoruz.

CEVAP 2: Evet, büyük bir felaket geçirdik. O felaketin büyüklüğü kadar da dert getirdi ardından. Allah yardımcımız olsun. Ölen kardeşlerimize rahmet etsin. Hastalarımıza şifalar versin. Yakınlarını kaybeden kardeşlerimize sabır versin. Âmîn.

Böyle büyük bir felaketin ardından dört noktadan sarsılmamaya dikkat etmemiz gerekiyor:

1. Allah’a imanımız ve dinimiz üzerinden şeytan ve ona yataklık edenler bizi eritmeye çalışabilirler. Başımıza bu kadar büyük bir felaket geldikten sonra bir de “Bu kader miydi değil miydi?” türünden, şu andaki acıya bir çare olmayacak tartışmalara çekilmemiz ne depremle vurulmuş kardeşlerimize ne de onları ekranlarda izleyenlere bir fayda sağlamayacaktır. Sadece boş konuşmalara dalıp imanımızı ve dinimizi daha zayıf bir noktaya çekecektir. Bu da bile bile zarara girmektir. Bir kere olayın şokundan kurtulmuş değiliz. Yapmamız gereken çok acil işlerimiz var. Böyle konularla ne vakit ne de enerji israf edemeyiz.

2. Psikolojimiz bizi ayakta tutan en önemli kaynağımızdır. Şehirleri harap eden böyle büyük bir felaketin önünde direnebilecek insan maneviyatı neredeyse yoktur diyebiliriz. Depremden öncesinde de gergindik zaten. Sürekli deprem izleyerek, konuşarak, tartışarak, yorumlayarak kendi yaramızı kanatıp duruyoruz. Biraz kendimize ve beynimize acıyıp dinlensek daha iyi olur. Evet, acının içindeki kardeşlerimiz ölümlerden ölüm beğenecekleri bir fırtınanın içindedirler ama insan en acılıdan ise acılıyı tercih edebileceği bir mantık üzerinde yaşamalıdır. Birbirimize merhametimiz olmalıdır. Boşboğazlığımız, her söze inanıyor olmamız, kör kuyuya kör taş atmamız asla Müslümanca değildir. Böyle zor zamanlarda ekmek ve su kadar belki de daha fazla morale ve manevi desteğe ihtiyacımız vardır. Din ve mal üzerinden hatta namus üzerinden ortaya atılan şayialarla meşgul olunması bir seviyesizliktir. Birbirimize moral kaynağı olmak borcumuzdur.

3. Ekonomimiz yani mal bağlantılarımız bir depremle olduğu gibi gidebiliyor veya gitme noktasına gelebiliyor. Rızkın Allah’tan olduğuna iman ediyoruz ama rızık yollarını açmak da bizim görevimizdir. Bu nedenle birbirimizin ekonomik ihtiyaçlarına karşı daha ciddi olmak ve her şeyimiz gitmiş olsa dahi “canımız sağ kaldı ya” diyebilmeliyiz. Ekonomiyi her şey görmek, bu felakette sağ kalanla ölen arasında hiç fark yokmuş gibi zannetmek olmaz mı?

4. Ve çok önemli bir nokta da şudur: Milyonlarca insanın himayesinde olduğu bir devleti sokak ağzı ile yıpratmak, değersizleştirmek insanın kendi bastığı dalı kesmesi olur. Evet, devletin de yetersiz olabileceği an ve durumlar olabilir ama bir vatandaşın bir isteği gerçekleşmedi diye devleti bitirmek çok insafsızca ve anlamsız bir iştir. Devletin de neticede bizim gibi insanlardan oluştuğunu, biz ne isek devletimizin de o olacağını düşünememek yanlıştır. Dilerim Allah Teâlâ böyle felaketlerle bizi bir daha yüzleştirmez ve bize basiretli işler yapmayı nasip eder. İbret alınmayan her felaket yenisini çağıran bir işaret olur maazallah. Allah milletimize rahmet etsin. Akıbetimizi hayır etsin. Âmîn. NUREDDİN YILDIZ